Yargıtay : Facebook’tan alınan resimle mahkumiyet verilemez

 

Anılan sanığın, 19.04.2016 tarihinde Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ve Sulh Ceza Hakimliği’ndeki sorgusu sırasında özetle; “panik atak hastası olduğunu ve bu nedenle yalan söylediğini, kolluktaki beyanında, olaydan sonra çevresinden ve basından duydukları şeyleri söylediğini, mağdurları tanımadığını, dolayısıyla da aralarında bir husumetin söz konusu olmadığını; mahkeme huzurundaki savunmasında da, “Olayla ilgi ve alakasının olmadığını, diğer sanıkların köylüsü ve arkadaşları olduğunu, Jandarma karakolundaki ifadeyi baskı altında verdiğini, o ifadesini kabul etmediğini, Jandarma tarafından hazırlanan ve söylenen her şeyi imzaladığını, ilkin avukat olmayıp, sonra geldiğini ve avukatı ile herhangi bir görüşmesinin olmadığını, ifadesi için, önce iki komutanın geldiğini, buna rağmen olayı kabul etmediğini, daha sonra dört beş komutan daha gelip, diğer arkadaşlarının suçlamayı kabul ettiklerini söylediklerini, Facebook’taki asılsız bazı kayıtların kendisine gösterilip,suç işlediğiklerini söylediklerini, hatta yakasından tutup, sanık …’nın bulunduğu yer gösterilmek suretiyle, onun suçlamaları kabul ettiğini belirtmeleri karşısında, imza attığını… beyan etmek suretiyle önceki ifadesinden döndüğü;

Adıyaman Merkez Jandarma Karakol Komutanlığı personeli tarafından düzenlenen 18.02.2016 tarihli “Açık Kaynak Araştırma Ve Tespit Tutanağı nda; “yapılan istihbari araştırma ve çalışma sonucunda olayı gerçekleştiren şüphelilerden birinin … isimli şahıs olduğunun öğrenildiği belirtilerek, “elde edilen diğer istihbari bilgilere göre … ve kimliği meçhul diğer arkadaşlarının, daha önce de bu tür suçlara karıştıkları, insanları zorla taciz ederek fotoğraflarını çektikleri ve şantaj yaptıklar, ayrıca yağmalama da yaptıkları öğrenilmiştir. Şahsın daha önce karışmış olduğu benzer olaylarla ilgili komutanlığımıza herhangi bir şikayet ve müracaat yapılmadığı tespit edilmiştir. denildikten sonra, …’nın, herkese açık Facebook hesabı sayfasından paylaştığı resimlerinin tespit edilip, aşağıya çıkartıldığı belirtilmiş;

Aynı tarihte düzenlenen “Fotoğraf Teşhis tutanaklarında, “açık kaynaktan elde edilen fotoğraflar kendilerine gösterilen her ikisi mağdurun da, olay sırasında yüzü açılan şahsın … olduğunu beyanla, tereddütsüz şekilde sanığı teşhis ettikleri belirtilmiştir.

Sanık …’ın, şüpheli sıfatıyla kolluk tarafından alınan, hakim önünde yapılan sorgu sırasında “baskı altında imzaladığını ileri sürerek geri aldığı 19.04.2016 günlü ifadesi, bu haliyle kendisi aleyhine ele alınabilirse de, sanıklar …, … ve … yönünden hukuken ancak suç atma niteliğinde kalıp anılan sanıklar yönünden bağlayıcı olamayacaktır.

 

T.C.

Yargıtay

  1. Ceza Dairesi

 

Esas No:2017/3754

Karar No:2018/1312

  1. Tarihi:20.2.2018

 

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SUÇLAR       : Yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

HÜKÜM         : İstinaf başvurusunun esastan reddine

 

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, ve suç tarihine göre dosya görüşüldü;

Sanıklar …, …, … ve … hakkında, nitelikli yağma suçundan verilen cezaların sürelerine göre, sanıklar savunmanlarının duruşmalı olarak temyiz inceleme istemlerinin, 5271 sayılı Yasanın 298 ve 299. maddeleri gereğince REDDİNE,

Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında, Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27/12/2016 gün, 2016/313 Esas ve 2016/420 Karar sayılı ilamı ile, mağdurlar … ve …’a yönelik eylemleri nedeniyle, birden fazla kişi tarafından, silahla ve kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle birlikte yağma ve her iki mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine karşı, sanıklar …, …, …, … ve … savunmanlarının, CMK’nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca istinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 15.02.2017 gün, 2017/301 Esas ve 2017/318 Karar sayılı karar ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş;

Karar, sanıklar …, sanık … savunmanı tarafından 03.03.2017 tarihinde, sanıklar … ve … savunmanları tarafından 09.03.2017 tarihinde temyiz edilmiş;

Sanıklar savunmanları dilekçelerinde özetle, “… mahkumiyet için yeterli, somut ve her türlü şüpheden uzak delilin bulunmadığını, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiğini… belirtip, mahkumiyet hükümlerinin bozulmasını talep etmişlerdir.

Sanıklar savunmanlarının usulüne uygun olarak temyiz davalarını açtıkları ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.11.2017 gün ve 2017/22367 sayılı, [“Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanıklar …, …, … ve … hakkında kurulan hükmün eleştiri dışında usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, sanıklar savunmanlarının temyiz itirazlarının CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca reddiyle, istinaf mahkemesinin esastan red hükmünün ONANMASI şeklinde ] esas hakkında görüş içeren tebliğname ekinde gönderilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve bu karara karşı açılan temyiz davası CMK’nın 288 – 289. maddeleri kapsamında re’sen incelendi;

1-Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun, mağdur sayısınca oluştuğu düşünülmeden, TCK’nın 43. maddesi ile uygulama yapılması, karşı temyiz bulunmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanık … hakkında kurulan hükmün usul ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine dair verilen kararda, eleştiri dışında, hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık savunmanının temyiz itirazlarının CMK’nın 302/1. maddesi gereğince reddiyle, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 15.02.2017 gün, 2017/301 Esas ve 2017/318 Karar sayılı esastan red hükmünün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,

 

2-Sanıklar …, … ve … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Ceza muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu da usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda olacaktır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar inceleme

olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi, diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için; olaya ışık tutabilecek nitelikte tüm yasal kanıt ve belgelerin araştırılıp, elde edilen tüm delillerin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fiziksel kurallara, herkesçe bilinen somut duruma, gündelik hayatta elde edilen karine niteliğindeki bilgilere uygun olup olmadığı belirlenerek, bu konuda varsa yanılgılar sonlandırılıp, birini diğerine üstün kılan anlatım ve/veya deliller açıklanıp, hukuki sonucun temyiz merciince denetlenebilir bir gerekçe ile yazılması gerekir.

Öte yandan, yağma olaylarında genelde tanık yoktur, bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir. Birebir olayın muhattabı olan mağdurun beyanı tutarlı ve istikrarlı ise önde ve üstün niteliktedir. Şayet bu konuda duraksama varsa ortada yenilmesi gereken bir şüphenin olduğunun düşünülmesi gerekir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak da deliller eşdeğerdedir. Bu nedenle deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Yani hükümde varsayıma dayalı kuşkulu kalan hususlar olmamalıdır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtlardan ortaya çıkarılması gerekir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Bir suç varsa bunun failini belirleyebilmek ancak kanıtların yorumu ile olanaklıdır. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkan vermemelidir. Yüksek ihtimal ile deliller yeterli toplanmadan bir ceza verilemez. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığının belirlenmesi için, önce sözkonusu eylemin işlenip işlenmediğinin belirlenmesi gerekir. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.

Hakimi maddi gerçeğe ulaşacak araçlar, delillerdir.

Deliller: Şahsi açıklamalar, tanık beyanları, sanık ve tanıklardan başka kişilerin açıklamaları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve/veya ses kayıt eden açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak deliller eşdeğerdedir. Her olayda lehe ve aleyhe deliler vardır. Deliller; gerçekçi, akılcı, olayı yansıtan ve kanıtlamaya yararlı, hukuka uygun elde edildiklerinde değerlidirler.

Bu nitelikteki deliller serbestçe değerlendirildikten sonra, vicdani kanı oluşturacaktır. Vicdani kanı oluşturulurken, toplanan kanıtlardan herhangi birine itibar etme zorunluluğu yoktur.

Sanık ikrarı da bir delildir.

İkrar; aleyhe hukuksal sonuç doğuran bir olayı doğrulayan sanığın kabullenmesidir.

İkrar, tek başına kesin kanıt kabul edilemez. Çünkü bir kimsenin çeşitli nedenlerle ikrarda bulunması olanaklıdır. Yargıç önünde yapılan ikrarın dahi bağlayıcı olabilmesi için başka yan kanıtlarla doğrulanması gerekir. İkrarını geri alan sanığın önceki soyut ikrarına dayanılarak hiçbir zaman mahkumiyet kararı verilemez.

İkrar olunan olay yargıç önünde yapılıp, geri alınmayıp yan delillerle desteklendiğinde değerlidir. Başka bir ifade ile kanıtla doğrulanan ikrar değerlidir. Soyut ikrar tek başına yeterli olamaz.

İkrar da dahil hiçbir kanıt tek başına yargıcı bağlamaz.

İlk derece mahkemesinin tek ve asli görevi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Bunun için sanığın lehine ve aleyhine tüm kanıtları dava sonuçlanıncaya kadar toplar, tek tek ve/veya bir bütün halinde değerlendirip birbirini tamamlayan parçaları ele alıp, mantıksal bir yol izleyerek vicdani kanaate (hükme konu) sonuca ulaşır.

Varsayıma dayalı ve/veya kuşku duyularak hüküm kurulamaz. Geçerliliği tartışılır ve/veya kanıtlanmamış beyanlar varsa, ortada karanlık kalmış bir nokta olduğu söylenebilir. Kanıtlar mutlaka sanığın suç işlediğini kesin olarak kanıtlayan bir noktaya ulaşmalıdır. Ulaşamıyorsa bu durum sanık aleyhine yorumlanmamalıdır. Ceza yargılamasının en büyük ilkesi olan ”in dubia pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralına göre değerlendirme yapılacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;

Yakınanlar … ve …’ın, “ olay günü, saat, 20:00 sularında, …. plaka sayılı araç ile Karagöl mevkiine giderek yol kenarına park ettikten sonra, arka koltuklara geçip sohbet etmeye başladıklarını, yaklaşık beş dakika sonra, aracın arka camının sert bir cisimle vurulup kırılmasıyla irkildiklerini ve o anda yüzleri atkılarla kapalı olan beş erkek şahıs tarafından aracın kapılarının açıldığını, bir kişinin şoför koltuğuna, ikisinin ön yolcu koltuğuna, iki kişinin de yanlarına oturduklarını, yanlarına oturanlardan birinin elinde av tüfeği, diğerinin elinde ise bıçak olduğunu, şoför koltuğundaki şahsın aracı hareket ettirip patika yoldan, civarda bulunan bir tarlaya doğru yaklaşık 200 metre kadar sürdüğünü, elinde bıçak bulunan şahsın mağdur …’ın karnına bıçağı dayadığı, kurtulmak için çabalayan mağdurun işaret parmağının kesildiğini, aynı şahsın yaşanan mücadelede yüzünün bir kısmının açıldığını ve her ikisinin de onu gördüğünü, kurtulmak için bağırmaları üzerine tüm sanıkların susun bağırmayın sizi öldürürüz diyerek tehdit ettiklerini, bir süre sonra astım hastası olan mağdur …’ın nöbet geçirip nefes alamadığını gören sanıkların, mağdur …’ın Iphone 6 marka cep telefonu ile Şilan’a ait cüzdanı zorla alarak araçtan inip

kaçtıklarını, … ve kız arkadaşı mağdur …’ın, Osman’a ait araçla Park Hospital Hastanesine gittiklerini, araç göstergesinde lastik arıza işareti yanması üzerine, baktıklarında arabanın sağ arka lastiğin sanıklarca patlatıldığını anladıklarını… beyanla, hastanede görevli polis memurlarına müracaat ederek şikayetçi oldukları,

Sanıklar, …, … ve …’nin, aşamalarda değişmeyen savunmalarında, atılı suçlamayı kabul etmediklerini ve yakınanları tanımadıklarını beyan ettikleri;

Hakkında kurulan mahkumiyet hükmü, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nin, 15.02.2017 gün, 2017/301 Esas ve 2017/318 sayılı kararıyla kesinleşen diğer sanık …’ın, 19.04.2016 tarihinde kollukça alınan ifadesinde, suç konusu eylemi, sanıklar …, …, … ve … ile birlikte işlediklerini belirtip, mağdurların anlatımlarıyla paralel şekilde ayrıntılı beyanlarda bulunduğu;

Anılan sanığın, 19.04.2016 tarihinde Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ve Sulh Ceza Hakimliği’ndeki sorgusu sırasında özetle; “panik atak hastası olduğunu ve bu nedenle yalan söylediğini, kolluktaki beyanında, olaydan sonra çevresinden ve basından duydukları şeyleri söylediğini, mağdurları tanımadığını, dolayısıyla da aralarında bir husumetin söz konusu olmadığını; mahkeme huzurundaki savunmasında da, “Olayla ilgi ve alakasının olmadığını, diğer sanıkların köylüsü ve arkadaşları olduğunu, Jandarma karakolundaki ifadeyi baskı altında verdiğini, o ifadesini kabul etmediğini, Jandarma tarafından hazırlanan ve söylenen her şeyi imzaladığını, ilkin avukat olmayıp, sonra geldiğini ve avukatı ile herhangi bir görüşmesinin olmadığını, ifadesi için, önce iki komutanın geldiğini, buna rağmen olayı kabul etmediğini, daha sonra dört beş komutan daha gelip, diğer arkadaşlarının suçlamayı kabul ettiklerini söylediklerini, Facebook’taki asılsız bazı kayıtların kendisine gösterilip,suç işlediğiklerini söylediklerini, hatta yakasından tutup, sanık …’nın bulunduğu yer gösterilmek suretiyle, onun suçlamaları kabul ettiğini belirtmeleri karşısında, imza attığını… beyan etmek suretiyle önceki ifadesinden döndüğü;

Adıyaman Merkez Jandarma Karakol Komutanlığı personeli tarafından düzenlenen 18.02.2016 tarihli “Açık Kaynak Araştırma Ve Tespit Tutanağı nda; “yapılan istihbari araştırma ve çalışma sonucunda olayı gerçekleştiren şüphelilerden birinin … isimli şahıs olduğunun öğrenildiği belirtilerek, “elde edilen diğer istihbari bilgilere göre … ve kimliği meçhul diğer arkadaşlarının, daha önce de bu tür suçlara karıştıkları, insanları zorla taciz ederek fotoğraflarını çektikleri ve şantaj yaptıklar, ayrıca yağmalama da yaptıkları öğrenilmiştir. Şahsın daha önce karışmış olduğu benzer olaylarla ilgili komutanlığımıza herhangi bir şikayet ve müracaat yapılmadığı tespit edilmiştir. denildikten sonra, …’nın, herkese açık Facebook hesabı sayfasından paylaştığı resimlerinin tespit edilip, aşağıya çıkartıldığı belirtilmiş;

Aynı tarihte düzenlenen “Fotoğraf Teşhis tutanaklarında, “açık kaynaktan elde edilen fotoğraflar kendilerine gösterilen her ikisi mağdurun da, olay sırasında yüzü açılan şahsın … olduğunu beyanla, tereddütsüz şekilde sanığı teşhis ettikleri belirtilmiştir.

Sanık …’ın, şüpheli sıfatıyla kolluk tarafından alınan, hakim önünde yapılan sorgu sırasında “baskı altında imzaladığını ileri sürerek geri aldığı 19.04.2016 günlü ifadesi, bu haliyle kendisi aleyhine ele alınabilirse de, sanıklar …, … ve … yönünden hukuken ancak suç atma niteliğinde kalıp anılan sanıklar yönünden bağlayıcı olamayacaktır.

Bu nedenle, sanık …’ın 19.04.2016 günlü ifadesinin, yan delille doğrulanmayan soyut suç atma niteliğinde bulunduğunun kabulü ile, anılan sanıklar aleyhine yorumlanamayacağı;

Yakınanların, sanık … dışındaki failleri görmediklerini beyan etmeleri ve dolayısıyla, sanıklar …, … ve …’yi teşhis etmek imkanından yoksun oldukları da dikkate alındığında;

Sanıklar …, … ve …’nin, yüklenen suçu işlemedikleri yönündeki savunmalarının aksine, mağdurlar … ve …’a karşı yağma suçunun gerçek faillerinin sanıklar olduğu yönünde, mahkumiyetlerine esas olabilecek nitelikte, kuşkudan uzak kesin, inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak varsayıma dayalı olarak, eksik inceleme sonucu yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 15.02.2017 gün, 2017/301 Esas ve 2017/318 Karar sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine dair usul ve yasaya aykırı bulunan kararının, 5271 sayılı CMK’nın 302/2. madde ve fıkrası gereğince, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Hukukmedeniyeti

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir