Tutuklunun down sendromlu çocuğuyla açık görüş yapma talebinin yeterli gerekçe gösterilmeden reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmesi

Anayasa Mahkemesi

Başvuru Numarası: 2016/23168

Karar Tarihi: 16/01/2020

Başvurunun Konusu

Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun down sendromlu çocuğu ile haftada bir açık görüş yapma talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Olaylar

Başvurucu; çocuğunun down sendromlu ve %90 oranında hem konuşma hem de zihinsel olarak engelli olduğunu, bu nedenle kapalı görüşte veya telefonda görüşmelerinin mümkün olmadığını, oğlunun bu durumdan olumsuz etkilendiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca zaten oğlunun eve neden gelmediğini tam olarak algılayamadığı gibi birlikte gittikleri engelli okuluna başkaları tarafından götürüldüğünü, kapalı görüşün oğlunun algılayabileceği bir iletişim türü olmadığını, bu nedenle oğluyla ayda bir değil her hafta iletişim kurmak istediğini beyan etmiştir.

Ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun down sendromlu çocuğuyla haftada bir açık görüş yapma talebi İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu (Kurul) tarafından kabul edilmemiştir. Başvurucunun Kurul kararına karşı yaptığı şikâyet İnfaz Hâkimliği, bu karara yapılan itiraz da Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.

İddialar

Ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucu down sendromlu çocuğu ile haftada bir açık görüş yapma talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Bakanlık Görüşü

Bakanlık görüşünde 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası 21/7/2016-19/7/2018 tarihleri arasında olağanüstü hâl uygulamasına gidilmek zorunda kalındığı ve bu kapsamda Ziyaret Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde olağanüstü hâl şartlarına uygun değişiklikler yapıldığı, yapılan bu değişikliklerle ceza infaz kurumlarının asayiş ve güvenliğinin sağlanmaya çalışıldığı, darbe girişiminin sıcaklığını koruduğu ve ülkemiz için tehlikenin henüz geçmediği bu dönemde yapılan değişiklikler dolayısıyla herhangi bir keyfîlikten söz edilemeyeceği hatırlatılmıştır.

Görüşte ayrıca, İnfaz Hâkimliği kararı ile anılan karara itiraz üzerine verilen itirazın reddine ilişkin karardaki tespit ve sonuçların, yasanın uygulanması niteliğinde olduğu; bu anlamda Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlâl eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermediği, gerek Kurul kararında gerekse de İnfaz Hâkimliğinin kararında belirtildiği üzere başvurucunun mağduriyeti gözönünde tutularak, iyi hâlli olarak oda ve koğuşlarda barınması hâlinde Ödül Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinden yararlanabileceğinin belirtildiği ifade edilmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Demokratik bir toplumda güvenliğin ve disiplinin sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel durumlarının da dikkate alınması, somut olayın koşullarının gerektirdiği esnekliğin sağlanması gerekir. Bu anlamda ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu ve hükümlülerin aile ilişkilerini devam ettirmelerindeki bireysel yarar arasında makul bir denge kurulmalıdır.

Başvurucunun, oğluyla haftalık kapalı görüşlerini, açık görüş olarak gerçekleştirme talebi Ceza İnfaz Kurumu tarafından mevzuat gereğince mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş ancak özel durumu gereği, koşulları sağladığı takdirde Ödül Yönetmeliği’nden faydalanabileceğine değinilmiştir.

Ceza infaz kurumlarında ödül uygulaması mahpusların genel durumlarının, davranış ve tutumlarının değerlendirilmesi sonucu edinilen kanaate dayalı olarak yürütülmektedir. İdare ve İnfaz Hâkimliğince başvurucunun Ödül Yönetmeliği’nden faydalanabileceğinin belirtilmesi, başvurucu açısından etkili bir başvuru yolu olarak değerlendirilmemiştir. Zira Ödül Yönetmeliği’nde belirtilen kapalı görüşün açık görüş olarak gerçekleştirilmesi ödülü geçici bir uygulamadır. Bu nedenle başvurucunun down sendromlu çocuğuyla asgari iletişimini devam ettirmesi açısından ödül sisteminden faydalanabileceğini belirtmek yeterli bir yöntem olarak görülmemiştir.

Somut olaydaki gibi Ziyaret Yönetmeliği uyarınca aylık bir defa olarak belirlenen açık görüş hakkının, down sendromlu çocuğuyla sınırlı olmak üzere haftalık olarak kullandırılması talebinin kamusal makamlar tarafından her durumda karşılanması beklenmemelidir. Zira aile hayatına saygı hakkı kapsamında kamusal makamlara bu derecede bir pozitif yükümlülük yüklenemez. Ancak bu durum başvurucunun çocuğunun özel durumunun hiçbir şekilde değerlendirilmemesi, buna göre başvurucu ile çocuğu arasında aile bağlarını asgari olarak devam ettirebilmeleri yönünde kamusal makamların yükümlülüğünün bulunmadığı anlamına gelmez. Nitekim %90 oranında engelli ve down sendromlu olan çocuğun kapalı görüş hakkından gereği gibi faydalanamadığı iddiasının ve normal bir çocuğa göre daha özel koşullar sağlanarak tutuklu olan babasıyla görüşmesi talebinin kamusal makamlarca değerlendirilmesinin gerektiği açıktır.

Sonuç olarak başvurucunun çocuğunun özel durumu nedeniyle açık görüş hakkından daha fazla faydalanma olanağı getirilmesi talebinin reddedilmesi suretiyle başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, mevzuat hükümlerinin dar ve sınırlayıcı şekilde yorumlandığı, ayrıca asgari aile ilişkilerinin temini açısından müdahalenin ölçülü olmadığı gibi demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır.

Hüküm

Açıklanan gerekçelerle;

Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Kabul Edilebilir Olduğuna Oybirliğiyle,

Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İhlal Edildiğine M. Emin Kuz’un Karşıoyu Ve Oyçokluğuyla, karar verilmiştir.

Karşı Oy Gerekçesi

“Bu kararda çoğunluğun ulaştığı sonuç, hükümlü ve tutukluların sadece down sendromlu veya konuşma ve zihinsel engelli çocukları için değil, yaşının küçük olmasından dolayı kapalı görüşte veya telefonda görüşmenin mümkün olmadığı ve bunu algılayamadığı için bu durumdan olumsuz etkilenen bütün çocukları için de kamu makamlarının aile hayatına saygı hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği şeklinde değerlendirmelere yol açacak niteliktedir.”

Yayına hazırlayan: Stj.Av.Ayşe Yıldız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir