T.C.
AYDIN
2. İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/232
KARAR NO: 2019/920
DAVACI : AYDIN ÇEVRE VE DOĞA DERNEĞİ
VEKİLİ : AV. AKIN YAKAN
DAVALI : ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
VEKİLİ : ….
MÜDAHİL : …..ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (Davalı)
VEKİLLERİ : …
DAVANIN ÖZETİ: Aydın İli, Germencik İlçesi, Ömerbeyli Mahallesi, Izgar Mevkii, 115 ada, 5-6-7 parsel numaralı taşınmaz mevkiinde ….ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. tarafından yapılması planlanan EFE-8 JEOTERMAL ENERJİ SANTRALİ (2*25=50 MWe) projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilerek Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının; hukuka aykırı olduğu, Çevresel Etki Değerlendirme Belgesi dosyasında yer alan acil müdahale planı uyarınca alt yapı çalışmalarının gerçekleştirilmediği, yapılması planlanan tesis alanının yakınında tarım arazileri ile incir bahçelerinin bulunduğu, bu haliyle projenin tarımsal dokuyu ve su kaynaklarını olumsuz etkileyebileceği, davaya konu kararın açıkça Anayasa’ya ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ: Usule ilişkin olarak davanın menfaat, süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise; dava konusu ÇED olumlu kararının mevzuata uygun olduğu, projeye ilişkin olarak gerek Bakanlığa gerekse Aydın Valiliği’ne herhangi bir itirazda bulunulmadığı, bu kapsamda dava konusu projenin inşaat ve işletme dönemlerine ilişkin çevresel etkilerin kapsamlı olarak incelendiği ve bu hususlarda olumsuz etkilerin giderilmesi için alınacak önlemlerin çevre mevzuatı çerçevesinde öngörülen modelleme çalışmaları ile desteklendiği, nihai ÇED raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olduğu, yapılan tüm incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmenin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırıldığı öngörülerek Yönetmeliğin 14.maddesi gereğince dava konusu ÇED olumlu kararının verildiği, keza anılan projeye ilişkin olarak verilen ÇED olumlu kararının projeye ilişkin nihai izin olmadığı, dava konusu projeyi gerçekleştirecek olan şirketin inşaat ve işletme aşamasında yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğu, çevre kirliliği yönünden davacı derneğin iddia ettiği hususların yerinde olmadığı, söz konusu santralin gerek inşaat gerekse işletme aşamasında bulunduğu ortama yönelik ekstra bir kirlilik yükünün olmayacağı, işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
SAVUNMANIN ÖZETİ
(MÜDAHİL): Dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Aydın 2. İdare Mahkemesi’nce, dava dosyası incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Dava; Aydın İli, Germencik İlçesi, Ömerbeyli Mahallesi, Izgar Mevkii, 115 ada, 5-6-7 parsel numaralı taşınmaz mevkiinde ….. ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. tarafından yapılması planlanan EFE-8 JEOTERMAL ENERJİ SANTRALİ (2*25=50 MWe) projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilerek Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ nın 56. maddesinde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” hükmüne,
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme yasağı” başlıklı 8. maddesinde: “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır. Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” hükmüne,
“Çevresel Etki Değerlendirilmesi” başlıklı 10. maddesinde: “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ nin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; ” Bu Yönetmeliğin amacı, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir” hükmüne, “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 4. maddesinin 1. Fıkrasının h bendinde, Bu Yönetmelikte geçen; ”Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını ifade edeceği belirtilmiş, “Çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi olumsuz kararı” başlıklı 14.maddesinde Komisyon tarafından incelenerek son şekli verilen ÇED Raporu, halkın görüş ve önerilerini almak üzere, Bakanlık ve/veya Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile on (10) takvim günü görüşe açılır. Bakanlıkça proje ile ilgili karar alma sürecinde bu görüşler de değerlendirilir. Bakanlık halktan gelen görüşler doğrultusunda, rapor içeriğinde gerekli eksikliklerin tamamlanmasını, ek çalışmalar yapılmasını ya da Komisyonun yeniden toplanmasını isteyebilir. Nihai ÇED Raporu ve eklerinin proje sahibi taahhüdü altında olduğunu belirten taahhüt yazısı ve noter onaylı imza sirküleri beş (5) iş günü içerisinde Bakanlığa sunulur. Kamu kurum/kuruluşlarından imza sirküleri istenmez hükmüne yer verilmiş olup, 2.fıkrasında; Birinci fıkrada belirtilen belgeler, süresi içerisinde gerekçesi belirtilmeden sunulmaz ise, projenin ÇED süreci sonlandırılır, aynı Yönetmeliğin 3.fıkrasında Bakanlık, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde verir ve bu kararı Komisyon üyelerine bildirir. Proje için verilen “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararı Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulur, hükmü yer almaktadır.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Tarım arazilerinin amaç dışı” kullanımı başlıklı 13. maddesinde: “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;
a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar,
e) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar,
f) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımı ile ilgili yatırımları,
g) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir. Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.
Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri dışında kalan tarım arazileri; toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile valilikler tarafından tarım dışı kullanımlara tahsis edilebilir.
Tarımsal amaçlı yapılar için, projesine uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda her sınıf ve özellikteki tarım arazisi valilik izni ile kullanılır.
Birinci fıkranın (c) ve (ç) bentleri kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini çevre ve tarım arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır.
Tarım arazilerinin korunması ve amaç dışı kullanımına dair uygulamaların usûl ve esasları yönetmelikle düzenlenir” hükmü,
3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20. maddesinde: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir. ” hükmü,
03.04.1996 tarihli ve 22600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin (03.04.2012 günlü ve 28253 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen) 4. maddesinde; ”Zeytinlik Saha: Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan” olarak tanımlanmış, (03.04.2012 günlü ve 28253 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen) 23. maddesinde ise; Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır. Ancak; alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından belirlenmesi durumunda;
a) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
b) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar,
c) Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri,
ç) İlgili Bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
d) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar için, yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunmak isteyenler, ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirine başvurur. Müracaat sahibi, çevrede oluşabilecek ÇED raporu ile belirlenmiş zararları önleyecek tedbirleri almak koşulu ve dikim normlarına uygun, eşdeğer büyüklükte il/ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis eder.
Olumsuz cevap başvuru sahibine yazı ile tebliğ edilir. İzin alınmaksızın yapılan faaliyetlerin yürütülmesi yetkililerce men edilerek, umumi hükümlere göre kanuni takibat yapılır.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır. ” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu “Zeytinlik Saha” tanımının ve aynı Yönetmeliğin 23. maddesinin iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Sekizinci Dairesinin 19.02.2015 günlü, E:2012/4992, K:2015/996 sayılı kararıyla, 23. maddenin ilk fıkrasının ”Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır.” cümleleri bakımından davanın reddine; 4. maddede yer alan “Zeytinlik Saha” tanımının ve 23. maddenin diğer kısımlarının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Aydın İli, Germencik İlçesi, Ömerbeyli Mahallesi, 115 ada, 5-6-7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan “Efe-8 Jeotermal Enerji Santrali (2*25=50 MWe)” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün 15/06/2017 günlü, 4608 sayılı “ÇED Olumlu” kararının verildiği, bu kararın iptali istemiyle Mahkememiz nezdinde E:2017/759 esas numarası dava açıldığı, Mahkememizce; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisliği bölümü, maden mühendisliği bölümü, ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme bölümü, jeofizik mühendisliği bölümü, makina mühendisliği, jeoloji mühendisliği bölümü, elektrik elektronik mühendisliği bölümü ile şehir ve bölge planlama bölümü öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti ile yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve Mahkememiz kaydına 12.04.2018 tarihinde giren bilirkişi raporunda; dava konusu projenin çift akışkanlı (Binary Cycle) sistem olarak bilinen sistemle jeotermal enerji üretiminin gerçekleştirileceği, jeotermal akışkanların ağır metal ve kimyasalların yanı sıra rezervuar koşullarına bağlı olarak değişken miktarlarda yoğuşamayan gazlar ihtiva ettiği, bu gazların rezervuarda belirli bir basınç altında bulunduğundan jeotermal akışkan içerisinde çözünmüş halde bulunduğu, jeotermal enerji santralinin işletme aşamasında jeotermal akışkanın basınç ve sıcaklığının elektrik enerjisine dönüştürülmesi aşamasında akışkan, basınç ve sıcaklık kaybettiği için açığa çıkan yoğuşamayan gazların içeriği; CO2, N2, CH4, H2S, H2, O2, Ar, C2H6 ve C3H8 olduğu, hacimce yaklaşık %99 orandaki CO2, eser miktardaki diğer gazlara oranla önemli bir yer tuttuğu, nitekim bu hususa ÇED raporunda da yer verildiği, dolayısıyla Binary Cycle sistem ile yapılan enerji üretiminde diğer yöntemler kadar olmasa da bir emisyonun söz konusu olduğu, seperatörden kaynaklanan emisyon jeotermal suların buharındaki mevcut tüm bileşenleri atmosfere ve diğer atık alıcı ortama ulaştırdığı, jeotermal suların buhar analizlerinde yüksek oranda sülfür ve karbondioksit içerdiğinin belirlendiği, bölgede açılan çok sayıda jeotermal kuyu işletilmesi ve enerji üretiminden sonra geriye basılması işleminin tüm kuyular düzeyinde ihmalsiz, hatasız ve sıkı denetimler ile sürdürülmesi gerektiği, toprağa verilen ya da kuyu derinliğinden olası sıvı sızması sonucunda jeotermal sıvı bulaşabileceği ve sulama sularının toprağa başta bor olmak üzere toksik düzeyde tuz ve bazı ağır metal elementlerini taşıdığı, çoraklaşmaya neden olduğu, diğer taraftan, söz konusu projenin gerçekleştirileceği taşınmazların niteliği açıklanırken, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Planlaması Kanununa göre “Sulu Mutlak Tarım Arazisi” sınıfı içerisinde değerlendirildiği, dava konusu parselin bulunduğu Büyük Menderes Ovasının devlet yatırımı ile sulama olanağı sağlanmış sulu tarım arazileri olduğu ve bu arazilerde başta pamuk ve mısır olmak üzere ekonomik değeri yüksek tarımsal ürünler yetiştirildiği, dava konusu parselin çevresindeki arazilerde (kuzeyi çoğunlukla zeytin olmak üzere) pamuk ve mısır tarımı yanında zeytin ve yer yer incir tarımının yapıldığı (nitekim bilirkişi raporunda bu duruma ilişkin fotoğraflara yer verildiği), hem 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu hem de 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun uyarınca dava konusu parsel üzerinde dava konusu tesisin açılmasının uygun olmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verildiği, söz konusu raporun karara esas alınabilecek yeterlilikte bulunarak 29.09.2018 tarih ve K:2018/886 sayılı kararla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın Danıştay 14. Dairesince 24.09.2018 tarih ve E:2018/501, K:2018/8330 sayılı kararı ile “dava konusu projenin 3573 sayılı Kanun uyarınca söz konusu alanda yapılıp yapılamayacağının açıklığa kavuşturulabilmesi için, öncelikle bu proje kapsamında kurulacak tesisin, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerden olup olmadığının tespit edilmesi ve dava konusu proje alanının zeytinlik sahalara olan mesafesinin belirlenmesi amacıyla ek bilirkişi raporu alınarak ya da gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi” gerekçesiyle bozulması üzerine; iş bu esas kaydı ile bakılan uyuşmazlıkta 28.03.2019 tarihli bozmaya uyma kararı ile ek bilirkişi raporu alınarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesine karar verildiği görülmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış olup, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 11.11.2019 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle;Dava konusu jeotermal tesis ve kuyularının çevresindeki arazilerde zeytin arazi kullanım şeklinin varlığı ile ilgili yerinde yapılan keşif ile doğrudan gözlem ve Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nden sağlanan belgeler kullanılarak iki ayrı şekilde inceleme yapıldığı, davaya konu parsellerin Germencik yerleşiminin kuş uçuşu 3 km doğusunda ve EFE JES tesisinin güneydoğu bitişinde bulunduğu, keşif esnasında davaya konu jeotermal tesisin 3 km yakın mesafesinde zeytinlikler olduğu belirlendiği, mevcut EFE JES tesisinin kuzey, doğu ve güney parsellerindeki zeytinliklerin, davaya konu parsellere yaklaşık 400-600 m arasında değişen mesafede bulunduğu, kurulması düşünülen tesisin ve açılmış kuyuların etrafındaki arazi kullanım şekli yoğun olarak zeytin ve incir bahçeleri şeklinde olduğu, dava konusu proje kapsamında kurulacak tesis zeytinlerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkran tesislerden olduğu, JES’ lerde üretim sonucu açığa çıkacak yoğuşmayan gazlar (CO2, H2S, NH3, CH4, H2 vb.) egzoz bacası yoluyla havaya verildiği, raporda bu gazların soğutma kulelerinden atmosfere ulaşacağı belirtilmekte ise de su buharıyla birlikte bu gazların yoğuşarak veya yağışlar yoluyla zeytinleri ve diğer tarımsal ürünleri olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğu, Germencik ilçesi çevresinde davalı katılan şirket GÜRMAT’a ait 8 JES, MAREN şirketine ait 4 JES ve Beştepeler Şirketine ait 1 JES daha bulunduğu, MAREN santrallerinden toplam 111 MWe, …. santrallerinden EFE-8 hariç 210 MWe ve Beştepeler santralinden 48 MWe enerji üretilmekte olduğu, bu kadar santralin birbirine bu kadar yakın olarak açılması jeotermal akışkanlarda bulunan ve sepetörden havaya verilen yoğuşmayan gazlar nedeniyle, hava kirliliği oluşturma potonsiyeline sahip olduğu, jeotermal suların zeytin ve diğer tarım ürünlerine zarar verebilecek kadar yüksek miktarda kimyasal içerdiği ve bu akışkanların akarsulara, yeraltı suların, toprağa karışması yoluyla kirletme potansiyeli bulunduğu, her ne kadar raporda reenjeksiyon kuyularıyla geri basılacağından bu sorunun olmayacağı belirtilse de kabuklaşma ve korozyon nedeniyle geri bakımdaki problemler, çeşitli kazalar veya kuyu testleri sırasıda alıcı ortama verilme (soğutularak alıcı ortama verilse de yüksek tuzluluğunu korumaktadır) gibi nedenler ile kirletme potansiyeli bulunduğu, yine yakın yörede açılmış bulunan yüzlerce jeotermal kuyunun oluşturacağı kümülatif etki nedeniyle jeotermal atık sular da önemli problem oluşturabileceği, ÇED raporu kapsamında EFE-8 santralinden saatte 33 ton (33 ton/saat) yoğuşmayan gazların ortaya çıkacağını belirtildiği, yapılan hesaplamalara EFE-8 santralinden yılda 100.64 ton ( 100.64 ton/yıl) H2S emisyonu gerçekleşeceğinin belirtildiği, yine ÇED raporu kapsamında sadece ….’a ait santrallerden yılda toplam 531.38 ton H2S gazının bu bölgede emisyon olarak havaya karışacağı görüldüğü, bu değerin günlük olarak 1456 kg. yani hemen hemen 1.5 tonluk bir H2S kütlesinin kontrolsüz olarak atmosfere salınacağını göstermekte olduğu; sonuç olarak dava konusu proje alanının zeytinlik sahalarına olan mesafesinin belirlenmesi açısından yaptığımız incelemeden dava konusu parsellere en yakını 400 m mesafede olmak üzere çok sayıda zeytinliğin 3km yarıçapı mesafe içerisinde bulunduğu, yine Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulan arazi parsel tanımlama sisteminde de (LPIS) dava konusu parsellerin 3 km çevresinde zeytinliklerin bulunduğu, dava konusu jeotermal tesisin zeytinlerin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz, duman çıkaran tesislerden olduğu tespit ve değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davalı idarenin ve müdahil tarafın itirazları yerinde görülmeyerek bilirkişi raporu karara esas alınabilecek yeterlilikte bulunmuştur.
Yukarıda yer alan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20.maddesi uyarınca Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerin yapılamayacağı ve zeytincilik sahalarının daraltılamayacağı açıktır.
Bu durumda; dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunda yer alan tespit ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde ,raporda belirtildiği üzere proje alanın zeytinlik alan içerisinde kaldığı ve çevresindeki 3 km’lik alan içinde yoğun olarak zeytinlik alanların bulunduğu ve ziraat mühendisliği açısından yapılan incelemelerde gerek buharlaşmayla gerekse diğer sebeplerle tesisin zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis olarak değerlendirildiği, Aydın İli, Germencik İlçesi, Ömerbeyli Mahallesi, Izgar Mevkii, 115 ada, 5-6-7 parsel numaralı taşınmaz mevkiinde …..ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. tarafından yapılması planlanan EFE-8 JEOTERMAL ENERJİ SANTRALİ’nin önemli çevresel etkilerinin olacağı, projenin uygulanacağı saha, coğrafya bir bütün olarak değerlendirildiğinde, gerek canlı ve bitki çeşitliliği ve gerekse de Aydın ilinin ve projenin uygulanacağı sahanın tarımsal potansiyeli ile projenin olası etkileri dikkate alındığında anılan risk ve etkiler sebebiyle dava konusu ÇED olumlu kararı işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 830,75-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 1.510,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, müdahil şirket tarafından yapılan 498,40-TL yargılama giderinin müdahil taraf üzerinde bırakılmasına, davalı idare tarafından yapılan 130,00 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, posta ücretinden artan kısımların karar kesinleştikten sonra davacıya ve müdahil şirkete iadesine, resmi olarak genel bütçeden karşılanan 6.500,00 TL keşif ve bilirkişi giderlerinin davalıdan tahsili için ilgili Vergi Dairesine müzekkere yazılmasına, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin 2/g fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 02/12/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye
X
Karşı Oy;
Bakılan uyuşmazlıkta; “..JES’ lerde üretim sonucu açığa çıkacak yoğuşmayan gazlar (CO2, H2S, NH3, CH4, H2 vb.) egzoz bacası yoluyla havaya verildiği, raporda bu gazların soğutma kulelerinden atmosfere ulaşacağı belirtilmekte ise de su buharıyla birlikte bu gazların yoğuşarak veya yağışlar yoluyla zeytinleri ve diğer tarımsal ürünleri olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğu, Germencik ilçesi çevresinde davalı katılan şirket …..’a ait 8 JES, MAREN şirketine ait 4 JES ve Beştepeler Şirketine ait 1 JES daha bulunduğu, MAREN santrallerinden toplam 111 MWe, ….. santrallerinden EFE-8 hariç 210 MWe ve Beştepeler santralinden 48 MWe enerji üretilmekte olduğu, bu kadar santralin birbirine bu kadar yakın olarak açılması jeotermal akışkanlarda bulunan ve sepetörden havaya verilen yoğuşmayan gazlar nedeniyle, hava kirliliği oluşturma potonsiyeline sahip olduğu, jeotermal suların zeytin ve diğer tarım ürünlerine zarar verebilecek kadar yüksek miktarda kimyasal içerdiği ve bu akışkanların akarsulara, yeraltı suların, toprağa karışması yoluyla kirletme potansiyeli bulunduğu, her ne kadar raporda reenjeksiyon kuyularıyla geri basılacağından bu sorunun olmayacağı belirtilse de kabuklaşma ve korozyon nedeniyle geri bakımdaki problemler, çeşitli kazalar veya kuyu testleri sırasıda alıcı ortama verilme (soğutularak alıcı ortama verilse de yüksek tuzluluğunu korumaktadır) gibi nedenler ile kirletme potansiyeli bulunduğu, yine yakın yörede açılmış bulunan yüzlerce jeotermal kuyunun oluşturacağı kümülatif etki nedeniyle jeotermal atık sular da önemli problem oluşturabileceği, dava konusu proje kapsamında kurulacak tesis zeytinlerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerden olduğu..”ifadelerine yer verilmek suretiyle 11.11.2019 havale tarihli ek bilirkişi raporu düzenlenmesine karşın raporda yakın yörede açılmış bulunan jeotermal kuyularının kümülatif etki doğaracağı belirtildiği (ve ayrıca yapılması planlanan dava konusu santralin çok yakınında faaliyette bulunan JES santrallinin de bulunduğu) görülmekle bu proje kapsamında kurulacak tesisin zeytinliklere etkisinin,zeytinliklerin vegatatif -generatif gelişmesine mani olacağının zeytinliklere ilişkin veriler, numuneler ve tahlillerle desteklenen araştırmaya dayalı olarak değerlendirilmek suretiyle ayrıntılı ve somut olarak ortaya konulması gerektiği ayrıca raporda yapılması planlanan tesisin zeytin ve diğer tarımsal ürünler üzerindeki doğabilecek etkilerinin olasılıklar üzerinden değerlendirildiği gerekçeleriyle bu yönlerden anılan somut tesbit ve bulguları içermeden hazırlanan rapora dayanarak verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.
Başkan
X