Germencik Tekin Köyü’nün ikinci jeotermal zaferi…

Germencik Tekin Köyü, JES’lere karşı yürütülen mücadelenin kalesi haline geldi.

Daha öncede Tekin Köylülerinin açtığı ilk davada Aydın 2.İdare Mahkemesi 27.09.2016 tarihli, 2016/410 esas, 2016/849 sayılı kararla, Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17.09.2014 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptaline karar vermişti.

Fakat Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Germencik Tekin Köyünde daha önce kazanılan davaya konu aynı taşınmazla ilgili olarak 17.02.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir”  kararını verdi.

            Tekin Köylüleri kendi arasında 5TL.,10 TL toplayarak yeniden dava açtı. Aydın 2.İdare Mahkemesi 2017/269 esas, 2017/1460 karar sayılı, 29.11.2017 tarihli kararı ile Tekin Köyünde kurulacak bir jeotermal tesisle ilgili olarak verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararının da iptaline karar verdi.

            Kararda ne yazdığını merak eden okurlarımız, kararı dipnottan okuyabilir. Fakat Aydın 2.İdare Mahkemesi 2017/269 esas, 2017/1460 karar sayılı, 29.11.2017 tarihli kararının özünü anlatan bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mahkeme kararı gerekçesini açıklarken “…Mahkememizce karara esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülen bilirkişi raporunda yer alan tespit ve değerlendirmeler sonucu, proje tanıtım dosyasının 6MWt ısıl kapasiteli jeotermal kaynağın çıkarılması ve kullanılması bağlamında jeofiziksel açıdan yeterli verileri ortaya koyamadığı ve verilen bilgilerin literatür aşamasını bile karşılayamadığı, dava konusu derin kuyunun açılmasının, kuyu başı müştemilatı ve re-enjeksiyon maliyetinin 1008 m2 genişliğindeki bir seranın ısıtılması amacıyla yapılmasının tarım ekonomisi mantığına uymadığı, dava konusu parsellerde açılmış olan kuyudan jeotermal sıvının çıkartılmasının ve bu sıvının enerji amaçlı kullanılmasının zeytincilik yasasına göre uygun olmadığı, jeotermal sıvının çıkartılması ve enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olabileceği ve bu bağlamda ÇED raporunun hazırlanması gerekli olduğunun anlaşılması karşısında, davalı idarece yapılan inceleme-değerlendirme sonucunda proje tanıtım dosyasında çevresel etkilere karşı alınması öngörülen önlemlerin yeterli görülerek ÇED raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığı tespitine dayalı olarak ÇED Gerekli Değildir kararı alınması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamış,” tır şeklinde açıklama yapılmıştır. Bu gerekçe son derece anlamlıdır.

Germencik Tekin Köyü’nün gösterdiği gayreti, Yılmazköy’lülerinin verdiği mücadeleyi maalesef şehir merkezlerinde oturan halkımız gösteremedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı internet sitesinde ilan edilerek yayınlanan İncirliova, Germencik, Buharkent ve Efeler ilçesi ile ilgili “ÇED Gerekli Değildir” kararları ile ilgili dava açma parasını toplayamadıkları köylülerin dava açamadıklarını biliyor musunuz?

            Germencik Tekin Köylüler, Yılmazköylüler ayakta alkışlanmayı hakeden bir mücadele verdiler. Yürekten kutluyorum hepsini tek tek.

 

 

[1] “DAVANIN ÖZETİ                             : Aydın İli, Germencik İlçesi, Gümüşköy Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ER No:3178936 ruhsat numaralı sahada uygulanacak olan “Jeotermal Kaynağın Çıkartılması ve Kullanılması (Isı Kapasitesi MWt)” projesine ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararını içeren 14/02/2017 tarih ve 201782 sayılı Çevresel Etki Değerlendirme Belgesinin; ÇED sürecinde yöre halkının katılımının sağlanmadığı, bu süreçte halkın katılımının önemli olduğu ve ilçe belediyelerine önemli görevler düştüğü, ÇED gerekli değildir kararının çevre düzeni planı hükümleri dikkate alınmadan ve bakanlık bünyesinde gerekli araştırma yapılmadan verildiği, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20. maddesi ile zeytincilik sahaları içinde ve  bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağı ve işletilemeyeceği, zeytincilik sahalarının daraltılamayacağı hususunun tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklandığı, Danıştay kararlarının bu konuda süreklilik kazandığı, jeotermal enerjinin yenilenebilir bir enerji olduğu, Türkiye’de uygulanan teknoloji nedeniyle temiz bir enerji olmadığı, jeotermal santrallerinin çevreye olumsuz etkilerinin oluğu, kuru incir verim ve kalitesinin olumsuz etkilendiği, ÇED belgesi dosyasında yer alan acil müdahale planı uyarınca altyapı çalışmalarının gerçekleştirilmediği, sondaj alanına soğutma kulesi yapılması gerektiği halde bu nitelikte bir kulenin imal edilmediği, bu nedenlerle ÇED belgesinin sebep unsuru yönünden sakat olduğu, sondajın yapıldığı alanın SİT alanı içerisinde kaldığı için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan izin alınması gerektiği halde dosya kapsamında böyle bir iznin mevcut olmadığı, ÇED belgesinin Anayasa ve Çevre Kanunu hükümlerine, Rio Deklarasyonuna, biyolojik çeşitlilik sözleşmesine aykırı olduğu, jeotermal kaynak arama faaliyetinin gerçekleştirileceği alanın 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına göre tarım arazisi ve sulama alanı niteliğinde olduğu, ÇED ekindeki koordinatlardan farklı başka yerlere sondaj yapıldığı, kamu yararına aykırı olduğu iddialarıyla iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ                         : Davanın öncelikli olarak usul yönünden; menfaat yokluğu, husumet ve süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, esas yönünden ise; dava konusu işlem ÇED Yönetmeliği kapsamında yer alan faaliyetlerden olup, yönetmelik gereği proje tanıtım dosyası hazırlatılıp gerekli başvurunun yapıldığı, yönetmelik kapsamında ÇED gerekli değildir kararının verildiği, faaliyetin yönetmeliklerdeki sınır değerleri aşmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

MÜDAHİL SAVUNMA ÖZETİ               : Dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK  MİLLETİ  ADINA

Karar veren Aydın 2. İdare Mahkemesi’nce, önceden belirlenerek taraflara bildirilen  28.11.2017 günü davacılar vekili Av. Akın Yakan’ın, davalı idare vekili Av. Ayhan Çolak’ın ve müdahil şirket vekili Av. Nazan Çallı’nın geldiği görülerek duruşma açıldı. Taraflara usulüne uygun söz verilip açıklamaları dinlendikten sonra açık duruşmaya son verilerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Aydın İli, Germencik İlçesi, Gümüşköy Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ER No:3178936 ruhsat numaralı sahada uygulanacak olan “Jeotermal Kaynağın Çıkartılması ve Kullanılması (Isı Kapasitesi MWt)” projesine ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararını içeren 14/02/2017 tarih ve 201782 sayılı Çevresel Etki Değerlendirme Belgesinin iptali istemiyle açılmıştır.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 2. maddesinde; “Çevresel Etki Değerlendirmesi: gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları; proje tanıtım dosyası: gerçekleşmesi plânlanan projenin yerini, özelliklerini, olası olumsuz etkilerini ve öngörülen önlemleri içeren, projeyi genel boyutları ile tanıtan bilgi ve belgeleri içeren dosyayı” ifade ettiği; 10. maddesinde; “gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi kapsamı dışındadır. çevresel etki değerlendirmesine tâbi projeler ve stratejik çevresel değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.

25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 26. maddesinde, “ÇED Başvuru Dosyası, ÇED Raporu veya Proje Tanıtım Dosyası hazırlayacak kurum/kuruluşlar Bakanlıktan Yeterlik Belgesi almakla yükümlüdürler. Yeterlik Belgesinin verilmesi, Yeterlik Belgesi verilen kurum/kuruluşların denetimi ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça yayımlanacak bir tebliğ ile düzenlenir.” hükmüne, 16.maddesinde, “(1) Çevresel Etki Değerlendirmesinin gerekli olup olmadığının araştırılması amacıyla Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar tarafından; ek-4’e göre hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası, proje sahibince Proje Tanıtım Dosyasında ve eklerinde yer alan bilgi ve belgelerin doğru olduğunu belirtir taahhüt yazısı ve imza sirküleri ile Bakanlık tarafından belirlenen başvuru bedelinin ödendiğine dair belge Bakanlığa sunulur.

(2) Bakanlık, proje için hazırlanan Proje Tanıtım Dosyasını ek-4’te yer alan kriterler çerçevesinde beş (5) iş günü içinde inceler. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde eksikliklerin bulunması halinde bunların tamamlanması Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlardan istenir.

(3) Eksiklikleri altı (6) ay içerisinde tamamlanmayan Proje Tanıtım Dosyasına ilişkin ÇED süreci sonlandırılır.” hükmüne, 17. maddesinde, “(1) Bakanlık, Proje Tanıtım Dosyalarını ek-4’te yer alan kriterler çerçevesinde inceler ve değerlendirir. Bakanlık, bu aşamada gerekli görülmesi halinde Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlardan proje ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir.

(2) Bakanlık on beş (15) iş günü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlar. Proje hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararını beş (5) iş günü içinde verir, kararı Valiliğe, proje sahibine ve Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara bildirir. Valilik, bu kararı askıda ilan ve internet aracılığıyla halka duyurur.

(3) “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen proje için beş (5) yıl içinde mücbir sebep bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda “ÇED Gerekli Değildir” kararı geçersiz sayılır.

(4) “ÇED Gereklidir” kararı verilen projeler için bir (1) yıl içerisinde Bakanlığa başvuru yapılmaması durumunda karar geçersiz sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Aydın İli, Germencik İlçesi, Gümüşköy Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ER No:3178936 ruhsat numaralı sahada uygulanacak olan “Jeotermal Kaynağın Çıkartılması ve Kullanılması (Isı Kapasitesi MWt)” projesine ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararını içeren 14/02/2017 tarih ve 201782 sayılı Çevresel Etki Değerlendirme Belgesinin iptali istemiyle açılan davada, söz konusu “Jeotermal Kaynağın Çıkartılması ve Kullanılması (Isı Kapasitesi MWt)” projesinin gerçekleşmesi halinde yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli bir çevresel etkisinin olup olmayacağının, bu doğrultuda Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun hazırlanmasına gerek bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, 12.07.2017 tarihinde mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu bilirkişi heyetince düzenlenen bilirkişi raporundan özetle,

“-Jeolojik-Hidrojeolojik Açıdan Değerlendirme- başlıklı kısmında, dava konusu etkinliğin “Bereket Enerji Üretim A.Ş. ye ait J-554 işletme ruhsat numaralı 2 491,75 Ha’lık “Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular İşletme Ruhsatı” sınırları içerisindeki mevcut kuyudan çıkarılacak 6 MWt ısı değerindeki kaynağın kullanılarak seranın ısıtılması” etkinliği olduğu, Proje Tanıtım Dosyasında söz konusu etkinliğin jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yeterlii düzeyde tanıtılarak olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemlerin belirtildiği, bu nedenle Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) gerekli değildir kararının uygun olduğu, Projenin kısa süreli ve sınırlı çevresel sorun oluşturabilme potansiyeli nedeni ile Çevresel Etki Değerlendirme raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığı, bununla birlikte alanın tarım alanı olması, zeytinlik ve incirliklere çok yakın olması ve sera etkinliği olması nedeniyle Ziraat Mühendisi bilirkişisinin görüşlerinin bağlayıcı olacağı, -Jeofizik Yönünden Değerlendirme- başlıklı kısmında, Proje tanıtım dosyası 6MWt ısıl kapasiteli jeotermal kaynağın çıkarılması ve kullanılması bağlamında jeofiziksel açıdan incelendiğinde yeterli verileri ortaya koymadığı, jeofizik olgusu dosyada genel anlamda isim olarak belirtilmiş, bazı çok genel ifadelerin dışında söz konusu jeotermal saha hakkında yeterli jeofizik bilgi sunulmadığı, yukarıda sunulan bilgilerin literatür aşamasını bile karşılamadığı, özellikle proje tanıtım dosyasının 31. sayfasında verilen ruhsat alanı ve çevresiyle ilgili yayın araştırmasına başlanmış olması ve yakın çevrede yapılan yayın, rapor ve sunumların derlenmeye çalışılması olarak tanımlanan tümce proje tanıtım dosyasında proje alanı ve buradaki jeotermal kaynak hakkında bir literatür çalışması yapılmadan bu dosyanın sunulmuş olduğunu gösterdiği, bu durumun ÇED kararı verilmesi aşamasında önemli bir eksiklik oluğu, aynı dosyanın 34. sayfasında Menderes Grabeni ve graben fayları hakkında bilgilerin verildiği kısımda basamak fayların alüvyon altında da devam ettiğinin jeofizik çalışmalarla belirlendiğinden bahsedilmekte olduğu, öncelikle bu kısmında söz konusu fayları belirleyen jeofizik çalışmalar hakkında bir bilgi olmadığı, Kimler tarafından yapılmıştır? Nerede yayınlanmıştır? Sonuçları nelerdir? Çalışma alanı ile ilişkisi nedir? Böylesi bilgilerin olmadığı bir tanıtım dosyasında alüvyon altında bulunan ve özellikle aktif olma olasılığı yüksek faylar hakkında ve bunların jeotermal kaynaklarla ilişkisi verilmediğinden, burada bir bilgi yetersizliğinin varlığının açıkça görüldüğü, dosyanın 37. sayfasında verilen ve içinde jeofizik geçen paragraftaki Kuyucak sahasının Germencik ile ilişkisinin kurulamadığı, burada sunulan bilgilerin de derleme niteliğinde, kaynağı belirsiz ve bilimsel temeller üzerinde olmadığı, bu nedenle yapılacak sondajlarla ve özellikle jeofizik verilerinde bulunmadığı bir durumda sahanın geliştirilmesinin nasıl mümkün olabileceğinin belirsiz olduğu, sunulan proje tanıtım dosyasında ayrıntılı bir jeofizik çalışma planının varlığının görülmemekle birlikte, verilen bilgiler çok sınırlı, bilimsel olgulara dayanmayan, yüzeysel, yetersiz ve birbiriyle çeliştiği, böylesi bilgilerin ÇED kararı için önemli olacağı ve bu nedenle bu dosyada jeofizik ile ilişkili sunulan bilgilerin çok üstünkörü verildiği, Sonuç olarak, burada sunulan jeofizik ile ilişkili bilgilerin bir literatür özeti biçiminde bile olmadığı, bu nedenle jeofizik anlamında yetersiz olan bu raporlara bağlı olarak jeotermal bir rezervuarı tespit etmek olanaklı olamayacağından, ÇED gerekli olup olmadığı kararının jeofiziksel anlamda bu rapordaki bilgilere göre verilmesinin önemli bir eksiklik olacağı, ayrıca yapılacak jeofizik çalışmalarla ilişkili bilgiler verilmediğinden, kaynağın çıkarılması ve kullanılması aşamasında ne tür sorunların ortaya çıkabileceğini belirtmenin sunulan dosyaya göre olanaklı olmadığı, bu nedenle, yerbilimleri anlamında özensiz biçimde hazırlanan, jeofizik ile ilişkili yeterli bilgiler bulunmayan proje tanıtım dosyasına göre ÇED gerekli değildir kararının verilmesi özellikle incelemesi yapılan ve çok eksik jeofizik bilgiler içeren tanıtım dosyasına göre yerinde ve uygun bir karar olmadığı, -Tarım Arazileri ve Tarımsal Üretim Üzerine Değerlendirme- başlıklı kısmında, dava konusu parselin üzerinde keşif anında, yaklaşık 4500m2 yüzölçümünde yol amaçlı zemin düzenlemesi yapılmış ve beton kaplanmış alanın mevcut olduğu, ayrıca parsel içerisinde yaklaşık 2480m derinliğe ulaştırılmış bir derin kuyu sondajı ve kuyu başı malzemeleri bulunduğu, bitişik konumdaki parsellerde ise çok yoğun kapama tip zeytin ve incir yetiştiriciliği yapıldığı, dava konusu parselin geçmiş dönem görüntüleri incelendiğinde ise, dava konusu parselin 2013 yılı ve öncesinde içerisinde zeytin ve incir ağaçlarının bulunduğu bir tarım arazisi özelliği taşıdığının görüldüğü, belirtilen arazinin kullanım şekli nedeniyle, bu arazilerde herhangi bir tarım dışı kullanım talebinin 5403 sayılı toprak koruma ve arazi kullanım planlaması kanunu ile 3573 sayılı zeytincilik yasası kriterlerine göre izne tabi olduğu, dava konusu parsellerde önceki yıllarda enerji üretim amaçlı kuyu açma ve tesisi oluşturmak için girişimde bulunulduğu, bu girişime ait 2016-410 Esas nolu davanın görüldüğü, ancak kuyu açılmasına devam edilmemiş mevcut kuyudan sera ısıtma amaçlı  yararlanılacağı, suyun ise ısıtma sonrasında aynı kuyudan geriye basılacağı (re-enjekte) belirtilerek kuyudan jeotermal akışkan çıkartılması için izin işlemlerine devam edildiği, davaya konu edilen kuyudan sağlanacak jeotermal sıvının sera ısıtılması için kullanılacağının dava dosyasında belirtildiği, ancak keşif anında, bu kadar derin bir kuyunun açılması, sıvının çıkartılması ve geriye basılması maliyetinin ve amacının , 1.008m2 ebatlarındaki küçük bir seranın ısıtılması için uygun olmadığı belirtildiğinde davalı taraflarca nihai hedefin enerji olduğu mahkeme heyeti huzurunda şifahen belirtildiği, kaldı ki tarımsal üretim amaçlı kurulan seralarda, ısıtma ihtiyacının Aydın ili iklimine göre en fazla 120 gün civarında olduğu, bu durumda dava konusu kuyu için “ÇED gerekli değildir” kararının hem sera ısıtma amaçlı hem de enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda sakıncalarının irdelenmesinin uygun olacağının düşünüldüğü, dava konusu kuyunun dava dosyasında belirtildiği gibi, sadece sera ısıtma amaçlı olarak kullanılacağı düşünüldüğünde, dışarıya her hangi bir jeotermal sıvı bırakılmaması, buharlaştırılmasına izin verilmemesi koşulu ile uygun olduğunun düşünüldüğü, ancak dosyada belirtildiği gibi, diğer (126) parselin depo olarak kullanılması durumunda, arazinin tarımsal niteliği olması nedeniyle, bu kullanım talebi için 5403 ve 3573 sayılı yasalar gereği Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından izni alınmasının zorunlu olduğu, her iki parselin birlikte konu edildiği bu dava dosyasında, kuyu açıldığı ve arazi tarım dışına çıkartıldığı halde alınacağı taahhüt edilen ilgili Bakanlığın izninin görülmediği, dava konusu parseller üzerinde açılmış olan derin kuyu ve kuyu başı tesisleri ve ulaşım için yaklaşık 4500m2 lik bir alanın büyük bir bölümü betonlanarak tarım dışına çıkartılmış ve bu uygulamanın 1008 m2 lik bir serayı ısıtarak tarımsal üretim yapılması için yapıldığının belirtildiği, tarımsal arazi kullanım planlaması mantığı ve tarımsal üretim ekonomisi ile hiç uyuşmayan bu uygulamanın inandırıcı bulunmadığı, bu nedenle, yapılan bu uygulamanın tarımsal üretim amaçlı kuyu açılması için değil, enerji üretim amaçlı olarak kullanılacağı kanısının oluştuğu, bu nedenle kuyunun enerji amaçlı kullanılırsa “yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olup olmayacağının” etkilerini belirtmenin gerekli olduğunun düşünüldüğü, Jeotermal suların kuyulardan ve işletmelerden yakınlarındaki derelere sızdırılması yoluyla özellikle yüzey suları ve yüzeye yakın olan taban suyu jeotermal sulardan bulunan bazı element ve bileşiklerce kirletilebildiği, her ne kadar proje dosyalarında teorik olarak önlemeler alınmış olarak görülse de öngörülemeyen nedenler ya da bilerek termal suların bir kısmı derelere bırakıldığı, havza su ihtiyacı, başta dere ve eski yatak içi sularının da sulamada kullanılmasını gerektirdiği, toprağa verilen jeotermal su bulaşımı olan sulama sularının, toprağa başta bor olmak üzere toksik düzeyde tuz ve bazı ağır metal elementlerini taşıdığı ve çoraklaşmaya neden olduğu, bunun yanında jeotermal sularla bulaşan dereler havza suyunu toplayan ırmağa ulaştığı ve tüm havzaya yayılabildiği, bölgede bulunan Büyük Menderes Irmağının jeotermal tesislerden kaynaklanan sıcak sulardan etkilenmiş ve su kalitesinin bozulduğu, Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde tamamlanan bir yüksek lisans tez araştırma projesinde, Buharkent çevresindeki jeotermal enerji tesislerinden Büyük Menderes ırmağına ulaşan dere ve menderes nehrine ulaştığı noktalardan aldıkları su örneklerinde, jeotermal sularda bulunan başta bor ve çinko olmak üzere pek çok element ve bileşiğin varlığını, limitlerin üzerinde tuz ve alkalilik saptadıkları, bu çalışmaya göre Ocak, Mayıs ve Eylül döneminde alınan su ve dip çamuru örneklerinde limitin çok üzerinde krom, kurşun, bor, çinko, alüminyum saptadıkları (Er ve Demir, 2016), bu durum yüzeye çıkartılan sıcak suların sulama suyuna bulaştırıldığını ve bu suların arıtılmasının neredeyse mümkün olmayacak düzeyde kirletildiğini gösterdiği, dava konusu bölge topraklarının suyu geçirgenlik özelliğinin yüksek olduğu, kirletilmiş yüzey sularının yer altı sularına ulaşmasının mümkün olduğu, bölgedeki Jeotermal enerji tesis ve kuyularının sayısının artması ile yaratacağı kümülatif etki ile bu riski çok artıracağı, gerek santrallerden gerekse kuyulardan bazı işletme şekli gereği buhar sıcak su ve doğrudan işgal edilebilen tarım arazileri yanında işletme anındaki öngörülemeyen yetersizlikler (sıcak su patlaması, kazalar), kontrol eksiklikleri vb nedenler ile yüzey sularına, bitkilere ve toprağa jeotermal kaynaklı kirleticilerin bulaşmış durumda olduğu, hem Aydın hem de Manisa ilinde buna benzer çok ciddi ve çevresel etkisi olan kazaların gerçekleştiği, Aydın’da (Nazilli Asliye Hukuk Mahkemesi) görülmekte olan bir davada,  davacının toprak ve bitkilerinin zarar gördüğünü iddia etmiş, mahkeme heyetince bölgeden alınan ve ağzı mühürlenen toprak, bitki ve meyve örnekleri Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Laboratuvarlarında analiz edildiği, örneklerin laboratuvara ulaşmasına kadar meyve örneğinin değerlendirilemeyecek durumda olduğu, bitki ve toprak örneğinin ise analiz edilme özelliğini koruduğu belirlenmiş ve analiz edilmiş olduğu, analiz sonuçlarına göre jeotermal sularda bulunan bor ve sodyum düzeyinin çok yüksek değerle ulaştığının belirlendiği, (Ek RAPOR 1). Bitki örneklerinde alınabilir sodyum 1425 ve bor miktarının 2,88 ppm değere ulaştığının saptandığı, topraklarda bor ve sodyum içeriği tarımsal üretim için son derece önemli ve limitin üzerindeki değerlerde mevcut bitkilerin zehirlenmesi (toksiteden etkilenmesi ) ve kuruması, bunun yanında tarla bitkilerinde tohumların çimlenme güçlüğü çekeceği hem Ziraat Fakülteleri ders kitaplarında hem de Tarım Bakanlığı Araştırma Enstitüsü raporlarında defalarca verildiği, bunların dışında, 3573 sayılı Zeytincilik Yasası Yönetmeliğinin 23 maddesinde; zeytinlik alanlara en az 3 km mesafede zeytin yağı fabrikası hariç zeytinin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez” dendiği, dava konusu parselin bitişik konumundan itibaren çok yoğun zeytinlikler bulunduğu, bu yasa gereği, enerji amacıyla kuyudan sıvı çıkarmak ve bunların gerek seperatör gerekse bacadan buharlaştırılarak atmosfere karbon ve kükürt içeren bileşiklerin salınmasının uygun olmadığı,  bu bakımdan;

  1. Dava konusu derin kuyunun açılmasının, kuyu başı müştemilatı ve re-enjeksiyon maliyetinin 1008 m2 genişliğindeki bir seranın ısıtılması amacıyla yapılmasının tarım ekonomisi mantığına uymaması, buna bağlı olarak enerji amaçlı kullanılacağı kanısının oluşması
  2. Dava konusu parsellerde açılmış olan kuyudan jeotermal sıvının çıkartılmasının ve bu sıvının enerji amaçlı kullanılmasının zeytincilik yasasına göre uygun olmaması,
  3. Jeotermal sıvının çıkartılması ve enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olabileceği, değerlendirmelerine ulaşıldığı, -Enerji Üretimi Yönünden Değerlendirme- başlıklı kısmında, PTD’na göre, tesisin ısı kapasitesinin 6 MWt olduğu belirtilmiş, keşif sırasında yapılan incelemelere göre jeotermal kaynağın debisinin 50 lt/s ve sıcaklığının yaklaşık 70 °C olduğunun anlaşıldığı, bu verilere jeotermal kaynağın dönüş sıcaklığının 40 °C kabulüne göre jeotermal kaynağın ısı kapasitesinin 50*4*(70-40)=6 MWt olarak hesaplandığı, elde edilen bu sonuçlara göre, jeotermal kaynağın kapasitesinin proje verilerini sağladığının görüldüğü, PTD’nda verilen 6 MWt ısı kapasitesinin yaklaşık 3 hektarlık (30000 m2) bir serayı ısıtabilecek değerde olduğu, tesiste bu ölçekte bir sera kullanılması durumunda işletmenin 2-3 yıllık sürede kendini amorti edeceği, ancak keşif sırasında incelenen jeotermal tesisin ısı verdiği seranın küçük ölçekli bir sera olduğunun anlaşıldığı, bu koşullarda tesisin böylesi bir sera kapasitesi ile kullanımının pek verimli görülmediği, bunun yanında jeotermal kaynağın sıcaklığı 70 °C sıcaklığı olduğundan jeotermal su içinde gazların buharlaşma riskinin sıcaklığın buharlaşma sıcaklığının altında olduğundan dolayı bulunmadığı, -Çevresel Etkiler Bakımından Değerlendirme- başlıklı kısmında, dava konusu faaliyet sahası ve etki alanının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlıkları tarafından oluşturulan GEODATA veri tabanında ve GoogleEarth uydu görüntüleme programında araştırıldığı, yapılan araştırmaya göre dava konusu saha ve etki alanında bir su depolama yapısı ve HES bulunmadığı, bölgenin Büyük Menderes Havzası kapsamında yer aldığı, sahanın yakın çevresinde Şekil 3.5.1’de gösterildiği üzere Büyük Menderes nehrini besleyen bazı önemli yan kollar ve kapama incirlik ve zeytinlik sahaların mevcut olduğu, saha çevresinde içme suyu temini maksadıyla kullanılan herhangi bir su yapısının bulunmadığı, ayrıca DSİ tarafından teşkilatlandırılmış bir sulama suyu dağıtım şebekesi veya sulama sahasının mevcut olmadığı, GEODATA verilerine göre sahanın orman özelliği göstermemekte olup bu durumun uydu fotoğrafından da anlaşıldığı, sahada ve etki alanında herhangi bir sivilkültür yapısı, gen sahası ve tohum yetiştirme bölgesi bulunmadığı, ayrıca Yaban Hayatı Geliştirme Bölgesinin de saha ve yakın çevresinde mevcut olmadığı, saha ve etki alanında korunan alanlar kapsamında bulunan bir bölge veya varlık bulunmadığı, bununla beraber bu konuda ziraat mühendisliği açısından yapılacak değerlendirmelerin belirleyici olacağı, Sonuç olarak, dava konusu etkinlik “Bereket Enerji Üretim A.Ş. ye ait J-554 işletme ruhsat numaralı 2 491,75 ha’lık “Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular İşletme Ruhsatı” sınırları içerisindeki mevcut kuyudan çıkarılacak 6 MWt ısı değerindeki kaynağın kullanılarak seranın ısıtılması” etkinliği olup,
  4. Proje Tanıtım Dosyasında söz konusu etkinlik jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yeterli düzeyde tanıtılarak olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemlerin belirtilmiş olduğu,
  5. PTD’na göre, tesisin ısı kapasitesinin 6 MWt olduğu, yapılan incelemelere göre, jeotermal kaynağın kapasitesinin proje verilerini sağladığı, düşük sıcaklık sebebi ile jeotermal su içindeki gazların buharlaşma riskinin bulunmadığı, ancak keşif sırasında incelenen seranın kapasitesinin düşük olmasından dolayı tesisin böylesi bir sera kapasitesi ile kullanımının verimli olmadığı,
  6. GEODATA incelemesine göre dava konusu tesis ve etki alanında koruma altında bir saha, yapı veya varlık bulunmadığı,

anlaşılmış olmakla beraber;

  1. Proje tanıtım dosyasının 6MWt ısıl kapasiteli jeotermal kaynağın çıkarılması ve kullanılması bağlamında jeofiziksel açıdan yeterli verileri ortaya koymamakta olduğu ve verilen bilgilerin literatür aşamasını bile karşılayamadığı,
  2. Dava konusu derin kuyunun açılmasının, kuyu başı müştemilatı ve re-enjeksiyon maliyetinin 1008 m2 genişliğindeki bir seranın ısıtılması amacıyla yapılmasının tarım ekonomisi mantığına uymadığı,
  3. Dava konusu parsellerde açılmış olan kuyudan jeotermal sıvının çıkartılmasının ve bu sıvının enerji amaçlı kullanılmasının zeytincilik yasasına göre uygun olmaması,
  4. Jeotermal sıvının çıkartılması ve enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olabileceğinin, anlaşıldığı, bu bakımdan dava konusu projeye ilişkin Aydın Valiliği’nce verilen 14/02/2017 tarihli ve 201782 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararının iptal edilmesinin uygun olduğu, ÇED Raporunun hazırlanmasının gerekli olduğu, kanaatine varıldığı anlaşılmaktadır.

Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna davacı vekili ve müdahil vekili tarafından itiraz edilmiş ise de, itiraz gerekçeleri bilirkişi raporunda yapılan teknik ve bilimsel açıklamalar karşısında yerinde görülmemiştir.

Bu durumda, Mahkememizce karara esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülen bilirkişi raporunda yer alan tespit ve değerlendirmeler sonucu, proje tanıtım dosyasının 6MWt ısıl kapasiteli jeotermal kaynağın çıkarılması ve kullanılması bağlamında jeofiziksel açıdan yeterli verileri ortaya koyamadığı ve verilen bilgilerin literatür aşamasını bile karşılayamadığı, dava konusu derin kuyunun açılmasının, kuyu başı müştemilatı ve re-enjeksiyon maliyetinin 1008 m2 genişliğindeki bir seranın ısıtılması amacıyla yapılmasının tarım ekonomisi mantığına uymadığı, dava konusu parsellerde açılmış olan kuyudan jeotermal sıvının çıkartılmasının ve bu sıvının enerji amaçlı kullanılmasının zeytincilik yasasına göre uygun olmadığı, jeotermal sıvının çıkartılması ve enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olabileceği ve bu bağlamda ÇED raporunun hazırlanması gerekli olduğunun anlaşılması karşısında, davalı idarece yapılan inceleme-değerlendirme sonucunda proje tanıtım dosyasında çevresel etkilere karşı alınması öngörülen önlemlerin yeterli görülerek ÇED raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığı tespitine dayalı olarak ÇED Gerekli Değildir kararı alınması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamış,

Öte yandan, dosyada mevcut 11.05.2017 tarih ve 1975 sayılı Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü yazısında uyuşmazlık konusu taşınmazın herhangi bir sit içerisinde yer almadığı ve tescil kaydının bulunmadığı belirtilmiş olup, bu nedenle davacı vekilinin taşınmazın sit alanında kaldığı iddiasına itibar edilmemiş, bu yönüyle bu iddia işlemi sakatlayıcı nitelikte görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 6.420,90-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 1.510,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, müdahil şirket tarafından yapılan 69,00-TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, keşif ve bilirkişi giderleri ile posta ücretinden artan kısımların karar kesinleştikten sonra davacıya ve müdahil şirkete iadesine, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin 2/g fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 29/11/2017 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.”

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir