Cinsel taciz ve cinsel saldırı suçlarında mahkemelerin “iyi hal indirimi”, “alt sınırdan ceza vermesi”, “tutuksuz yargılama”sı eleştirilen konuların başında geliyor. Anayasa Mahkemesi, bu konuda oldukça tartışılacak bir karara imza attı.
Mahkeme, cinsel saldırı suçlarına alt sınırdan ceza verilmesini “kötü muamele yasağını ihlal” kabul etti. Bu karar, cinsel saldırı suçlarının alt sınırdan cezalandırılmasının önüne geçecek mi?
Anayasa Mahkemesi, cinsel saldırı suçundan yargılanan sanığa alt sınırdan ceza verip, verdiği cezanın da ertelenmesine karar veren mahkemenin “kötü muamele yasağını ihlal” ettiğine karar verdi.
Karara konu olay şöyle gelişti:
Bir internet sitesi, müzikli bir organizasyon düzenledi. E.A. da farklı ülke ve kültürlerle tanışacağını düşünerek etkinliğe katıldı. Organizasyonu yabancı uyruklu W.J.L yaptı. E.A. gecenin ilerleyen saatlerinde müzisyen G.C. ile birlikte organizasyonu düzenleyen W.J.A. nın evine gitti. W.J.L. evinde ağırladığı E.A. ya ve G.C. ye uyumaları için iki ayrı oda gösterdi.
E.A. sabah uyandığında G.C. nin uygunsuz bir halde karşısında gördü.
E.A. mahkemede verdiği ifadede, G.C. nin vücuduna dokunduğunu bunun üzerine bağırarak odadan çıktığını polisi aradığını belirtti. Sulh Ceza Mahkemesi’ni çıkartılan G.C. tutuklanarak cezaevine kondu.
Yargılama sonunda G.C. hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonrasında 2 yılın altında ceza verildi. Cinsel taciz suçundan mahkum olan G.C. alt sınırdan ceza alınca mahkeme ‘Hükmün Açıklanmasının Ertelenmesi’ ne karar verdi. E.A.’nın karara yaptığı itiraz da reddedildi.
E.A. yaşadığı travma sonrası sanığın ceza almaması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Cinsel saldırı suçu ile yargılanan sanığa alt sınırdan ceza verilmesinin kötü muamele yasağının ihlali olduğunu öne sürdü
Konuyu gündemine alan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu E.A. nın yaptığı başvuruyu kabul ederek emsal bir karara imza attı.
Anayasa Mahkemesi, mahkemenin takdir yetkisine konu olan ceza miktarı tayinine müdahale etmelerinin düşünülemeyeceğini belirttikten sonra, “Takdir yetkisinin bu tür olaylara müsamaha gösterme şeklinde kullanılması, etkin yargısal korumayı zayıflatarak temel hak ve hürriyetin zedelenmesine yol açabilecektir” dedi.
Mahkeme, E.A. nın yaşadığı travmanın göz önüne alınması halinde, sanığa alt sınırdan ceza verilmesinin ve cezanın ertelenmesinin sanığın cezasız bırakılması anlamına geldiğini de hatırlattı.
Hükmün Açıklanmasının Ertelenmesi kararının ceza niteliğinde olmadığını, kişiyi ceza tehdidi altında bırakmak anlamına geldiğini vurgulayan Anayasa Mahkemesi, “Suç olan eylem cezasız kalmıştır” dedi.
Mahkeme, cinsel saldırı suçlarında Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla bu tür eylemlere müsamaha edilmeyeceğini göstermesi gerektiğinin altını da çizdi.
Anayasa Mahkemesi, cinsel saldırı suçunun ağırlığı karşısında eylemi yapanın sadece ceza tehdidi altında bırakılmasının, bireylerin kötü muamele yasağına karşı korunması amacıyla alınan caydırıçı yasal önlemleri etkisiz kıldığını da kararında dile getirdi.
Mahkeme, verdiği emsal kararın sonunda da, “Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir” dedi.
PEKİ BU KARAR NE ANLAMA GELİYOR?
Ceza hukuku uzmanı Doç. Dr. Murat Volkan Dülger’e sordum. Dülger, AYM’nin söz konusu kararının her açıdan hukuka aykırı olduğunu, AYM’nin hiçbir şekilde görevi olmadığı halde kamuoyunun nabzını tutmak amacıyla bu kararı verdiğini dile getirdi.
Dülger, şunları söyledi: “Öncelikle kararda bahsi geçen kötü muamele yasağı AİHS’nin 3. maddesinde düzenlenen “işkence ve kötü muameleme” yasağıdır. Bu yasak devletin bireylere bu tür davranışlarda bulunması halinde işletilir. Bireylerin bireylere yaptığı bu tür eylemler ise iç hukuktaki yasalarda (örneğin TCK m. 96 eziyet suçu) düzenlenir; ancak bu ihlaller bu hakkın kapsamında değildir. Zira hem AİHS’nin düzenlenmesinin hem de AİHM ile AYM’nin bireysel başvuru almalarının amacı ‘devlet ile birey’ arasındaki uyuşmazlığın çözülmesidir. Bu uyuşmazlıkta her ne kadar bir kamu davası bulunsa da, cinsel şiddet bireyden bireye yöneliktir. Dolayısıyla eğer bir ihlal incelemesi yapılacak ise bu kötü muamele yasağından değil olsa olsa AİHS m. 6’da düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlalinden olabilir. Sonuç olarak ihlal edildiği iddia edilen hak açısından yapılan değerlendirme hukuk tekniği açısından hatalıdır.”
“İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN YARGILAMA HAKKI GASP EDİLDİ”
“Öte yandan AYM bu kararıyla ilk derece mahkemesinin yargılama hakkını gasp etmiştir. Ceza muhakemesinde yüz yüzelik, doğrudan doğrusalık ve duruşmaların sözlü yapılması ilkeleri geçerlidir. Zira ceza muhakemesinin öznesi daima suç işlediği iddia edilen bir insandır. Hakimin bu insanı görmesi, onunla temas etmesi gerekir. Bu insanın hangi şartlar altında suç işlediğini belirlemesi ve suç işlediği sabitse, bu kişiden duruşma boyunca edindiği izlenimler uyarınca bir ceza vermesi ve bu cezayı da kişiye özgülemesi gerekir. Bu önemli ilke nedeniyle ceza mahkemesinin cezayı belirlemedeki takdirine karışılmaz. Bu keyfilik değildir, zira mahkeme kararında niçin böyle bir ceza verdiğini gerekçesiyle belirtir. Somut olayda AYM vermiş olduğu kararı ile ceza muhakemesinin bu önemli ilkesini çiğnemiştir. Hiçbir şekilde temas etmediği bir sanık hakkındaki kararı kendisi belirleyeme kalkışmıştır. Bunu da cezanın öznelleştirilmesi ölçütüyle değil, hukukta hiçbir şekilde yeri olmayan ‘kamu oyunu mutlu etme’ gayesi ile yapmıştır.”
“HUKUKÇULARIN GÖREVİ KAMUOYUNU MUTLU ETMEK DEĞİLDİR”
“Son olarak ifade etmek isterim ki hukukçuların hele hele hakimlerin görevi kamuoyunu mutlu etmek değil, objektif hukuk normlarını, bilimsel yorum yöntemleriyle, önlerine gelen olaylara uygulamak ve bu esnada failin sübjektif özelliklerini de dikkate almaktır. Bunu yaparken de hukukun yazılı olmayan evrensel ilkelerine ve yazılı hukuk kurallarına uymaktır.”
Dülger’in dikkat çektiği konular, cinsel suçlar konusunda yeni bir tartışmanın başlamasına neden olacak gibi görünüyor.
Kaynak: Yasemin Güneri / HaberTürk