Anayasa Mahkemesi, infaz koruma memurluğu sınavını kazanan ancak 18 yaşından küçükken işlediği bir suçtan ceza aldığı gerekçesiyle ataması yapılmayan başvurucunun, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkemenin gerekçesinde, kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtlarının idari makamlara bildirilmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtildi. Gerekçede, başvurucunun suça ilişkin kaydının, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nda yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verildiği bildirildi
Anayasa Mahkemesi, infaz koruma memurluğu sınavını kazanan ancak 18
yaşından küçükken işlediği bir suçtan ceza aldığı gerekçesiyle ataması
yapılmayan başvurucunun, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar
verdi. Gerekçede, kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait
kayıtlarının idari makamlara bildirilmesinin hukuken mümkün olmadığı
belirtildi.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, Adalet
Bakanlığınca yapılan sınavda başarılı olarak infaz koruma memurluğuna
yerleştirilmesi düşünülen başvurucu hakkında Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi
Adalet Komisyonu Başkanlığınca güvenlik soruşturması işlemlerine başlandı.
AA’nın haberine göre, Emniyet Müdürlüğü tarafından Komisyona gönderilen yazıda,
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda, başvurucu hakkında
hırsızlık suçundan işlem yapıldığının tespit edildiği bildirildi. Yazıda,
başvurucunun hırsızlık suçu nedeniyle 5 ay hapisle cezalandırılmasına
hükmedildiği, bunun ağır para cezasına çevrildiği ve ertelendiği, suçu işlediği
tarihte ise 18 yaşından küçük olduğu belirtildi.
ÖZEL HAYATA SAYGI HAKKININ İHLALİ
Bunun üzerine Komisyon Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğüne, başvurucunun devlet memurluğuna atanacaklarda aranan şartları
taşımadığı ve istihdam edilmesinin uygun olmayacağı yönünde görüş bildirdi.
Başvurucu, atama işleminin yapılmaması nedeniyle İdare Mahkemesinde iptal
davası açtı. Mahkeme davayı reddetti. Başvurucunun temyiz istemi de Danıştay
tarafından reddedilerek, hüküm onandı.
Bunun üzerine başvurucu, idarenin kanuna aykırı olarak 18 yaşından küçükken
işlediği suçun kayıtlarına ulaştığını savunarak, özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiğini öne sürdü ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun, Anayasanın 20. maddesinde güvence altına
alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
4045 SAYILI GÜVENLİK SORUŞTURMASINA İLİŞKİN KANUN
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa Mahkemesince İl Emniyet Müdürlüğünden
başvurucu hakkındaki mahkeme kararının nasıl ve nereden tespit edildiğinin
sorulduğu, Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapılan yazışma sonucunda bu kararın
temin edildiğinin öğrenildiği kaydedildi.
Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı
kapsamında korunan hukuki menfaatlerden birinin de bireyin mahremiyet hakkı
olduğu vurgulanan gerekçede, idarenin, milli güvenlik açısından önem arz eden
kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması konusunda temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesinin mümkün
olduğu belirtildi.
Gerekçede, belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personele uygulanan
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan 4045 sayılı
güvenlik soruşturmasına ilişkin kanunun, soruşturma ve araştırmaya konu
edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde
edileceği, ne suretle ve ne kadar süreyle saklanacağı gibi konularla ilgili
düzenleme içermediği kaydedildi.
GEREKÇEDE YAPILAN TESPİTLER
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, şu tespitler yapıldı: “Bu açıdan söz
konusu kanunun temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını içeren konuyla
ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek
mümkün değildir. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan
düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.
Bunun yanı sıra kanunlarda, kesinleşmiş ceza mahkumiyetlerine uygulanması
gereken kanun olan 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na atıf içeren düzenlemenin
bulunmadığı, bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği
anlaşılmıştır. Aynı şekilde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması
Yönetmeliği’nin de bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini
sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu görülmüştür.”
‘KAMU GÖREVİNDEN SÜREKLİ YASAKLANAMAZ’
Devletin çocukların korunmasıyla ilgili pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukta bazı kanuni düzenlemelere yer verildiği vurgulanan gerekçede, bunlardan birinin de “çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacakları” ilkesi olduğuna işaret edildi.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmuş ve fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları”nın ifade edildiği hatırlatılan gerekçede, aynı şekilde 5352 sayılı Kanun’da 18 yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere cumhuriyet başsavcılıkları, hakim veya mahkemelerce istenebileceğinin düzenlendiği aktarıldı.
Gerekçede, “Buna göre kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtların idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir” denildi.
‘KANUNİ DAYANAKTAN YOKSUN’
Somut olayda başvurucunun yazılı ve sözlü sınavı kazandığının ilan edildiği, 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nda yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verildiği dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu gerekçede belirtildi.
Kaynak:Habertürk
