Avukatın UYAP’tan gönderdiği ancak e-imzalı olmayan temyiz dilekçesinin geçerli kabul edilmelidir

YARGITAY CEZA GENEL KURULU
23.05.2017 TARİH
2017/2-283 ESAS KARAR

KARAR ÖZETİ: Sanık müdafisi tarafından elektronik ortamda oluşturulan, ancak e-imza taşımayan temyiz başvuru dilekçesinin yasal süresi içinde düzenlenerek mahkemeye gönderilmesi ve temyiz dilekçesinin aidiyetine ilişkin bir tereddüt bulunmaması karşısında, temyiz dilekçesinin geçerli olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

KARAR METNİ: Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yasal süresi içinde UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemine girişi yapılan temyiz dilekçesindeki e-imza eksikliğinin sonuca etkili olup olmadığı, bu bağlamda sanık müdafiinin temyiz isteminin süresinde kabul edilip edilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.


İncelenen dosya kapsamından;

Yoklukta verilen 17.04.2013 tarihli hükmün sanık müdafii Avukat S.G.’ye 18.06.2013 günü tebliğ edildiği, sanık müdafiinin 25.06.2013 tarihli dilekçesi ile hükmü temyiz ettiği,

Temyiz dilekçesinin UYAP evrak görüntüleme sisteminden detay bilgileri incelendiğinde; evrakın 25.06.2013 günü saat 22.16’da Avukat S.G. tarafından oluşturularak, aynı saatte sistem üzerinden havale edildiği ancak elektronik ortamda imzalanmadığı,


Temyiz dilekçesinin detaylı evrak işlem kütüğü bilgileri incelendiğinde de; dilekçenin yazı işleri müdürü tarafından 08.07.2013 ve 11.07.2013 tarihlerinde “döküman imzalama” işlemi ile açılıp okunarak herhangi bir imzalama işlemi yapılmadan kapatıldığı, 30.09.2013 tarihinde de hem UYAP sistemi üzerinden onaylandığı, hem de ıslak imza ile imzalanarak hakime havale edildiği,

Yerel Mahkemece 30.09.2013 tarihinde; temyiz dilekçesinin süresinde gönderilmekle birlikte üzerinde e -imza bulunmadığından geçerli olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verildiği, bu kararın sanık müdafiine 19.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği,

Sanık müdafiinin, 25.11.2013 tarihinde elektronik ortamda oluşturup e-imza ile imzaladığı temyiz başvuru dilekçesi ile ek kararı temyiz ettiği,

Anlaşılmaktadır.

Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılması; temyiz davasının açılabilmesi için ise 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un

23 maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 310. maddesine göre “süre” ve “istek” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gereklidir.

Ceza yargılaması hukukunun temel prensiplerinden “davasız yargılama olmaz” ilkesinin doğal sonucu olarak, temyiz davası kendiliğinden açılamayacağından, bu konuda bir istek bulunması ve bu isteğin de hak ve yetkisi olan kişilerce yerine getirilmesi zorunluluğu aranmış, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamış olması durumunda Yargıtay tarafından hükmün incelenmesinin mümkün olmadığı ilkesi benimsenmiştir. Ancak, kuralın istisnasına ihtiyaç duyan kanun koyucu, CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği karar tarihinde yürürlükte olan 305. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme ile bu ilkeden ayrılarak on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya dair mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçip temyiz incelemesinin kendiliğinden (re’sen) yapılmasını kabul etmiştir.

Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise süre şartıdır. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 310. maddesinde, kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.



Öte yandan, Anayasamızın 141/4. maddesinde; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesinde de, davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi açısından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ve ilgili mevzuat üzerinde durulmasında da fayda bulunmaktadır.

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP), Yüksek Mahkemeler de dâhil olmak üzere bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.

Bu doğrultuda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasasının “Elektronik İşlemler” başlıklı 445. maddesinde; “Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır” şeklindeki düzenleme ile Ulusal Yargı Ağı Projesinin işlevi ve kullanılacağı alanlar tanımlanmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’una, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 95. maddesi ile eklenen “Elektronik işlemler” başlıklı 38/A maddesinde;

“1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge, geçerli kabul edilir.

Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yoklukta verilen 17.04.2013 tarihli hükmün 18.06.2013 günü sanık müdafiine usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, sanık müdafiinin temyiz süresinin son günü olan 25.06.2013 günü saat 22.16’ da UYAP sistemine giriş yaparak temyiz başvuru dilekçesini düzenlediği ancak e-imza ile imzalamadan mahkemeye gönderilmek üzere dilekçeyi sistemden havale ettiği olayda; temyiz dilekçesindeki imza, temyiz edenin kim olduğu, buna hakkı bulunup bulunmadığı ve temyiz isteminin hangi hususlara yöneldiğini ispata yarayan bir koşul olup, sonradan aidiyetin başka bir suretle tahkik edilmesi veya eksikliğin ikmalinin mümkün olduğu, sanık müdafiinin temyiz talebinin reddi kararını temyizine ilişkin dilekçesinden de 25.06.2013 tarihli temyiz dilekçesini kendisinin düzenlediğinin anlaşıldığı, bu noktada e-imza taşımayan temyiz dilekçesinin aidiyeti hususundaki şüphenin ortadan kalktığı anlaşıldığından, davaların en az giderle ve makul sürede sonuçlandırılması gerektiği ilkesi de dikkate alınarak; sanık müdafii tarafından elektronik ortamda oluşturulan ancak e-imza taşımayan temyiz başvuru dilekçesinin yasal süresi içinde düzenlenerek mahkemeye gönderilmesi ve temyiz dilekçesinin aidiyetine ilişkin bir tereddüt bulunmaması karşısında, temyiz dilekçesinin geçerli olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.


Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne; Özel Dairenin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın onanması kararı ile Yerel Mahkemenin temyiz isteminin reddi kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi yapılabilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Kaynak:kararara.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir