Anayasa Mahkemesi iletişimin hukuka aykırı denetlendiğine yönelik şikâyet hakkında etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verdi

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 10/10/2019 tarihinde, U. B. (B. No: 2015/3175) başvurusunda Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Ulusal bir gazetede “terör faaliyeti”, “organize suç örgütü” veya “uyuşturucu ticareti” gibi gerekçelerle bazı illerde bir çok ilgisiz kişinin soruşturma dosyalarına eklendiği ve haklarında mahkemelerce dinleme kararları çıkarıldığına dair habere yer verilmiştir.

Başvurucu; ulusal basında çıkan haber nedeniyle kendi adına kayıtlı telefonun dinlendiği konusunda bilgi sahibi olduğunu belirterek sorumluların tespit edilmesi ve cezalandırılmaları talebiyle Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuş, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında soruşturma başlatılmıştır.

Emniyet Müdürlüğü bünyesinde yapılan araştırmalar sonucunda, başvurucu tarafından beyan edilen telefon numaraları veya başvurucu hakkında telekomünikasyon yoluyla herhangi bir çalışmanın yapılmadığı belirtilmiştir.

Söz konusu bilgi ve belgeler doğrultusunda Başsavcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, yapılan itiraz Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu; iletişimin hukuka aykırı şekilde denetlendiğine yönelik şikâyet hakkında etkili ve özenli bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyeti, haberleşmenin yanında, haberleşme içeriğinin gizliliğini de güvence altına almaktadır.

Somut olayda başvurucu; ulusal basında çıkan haberler üzerine adına kayıtlı telefon hatlarının dinlendiği konusunda bilgi sahibi olduğunu belirterek bu hususun araştırılması ve sorumluların tespit edilip cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur. Olayın özellikleri dikkate alındığında; haberde iddia edildiği gibi başvurucunun iletişiminin gerçekten denetlenip denetlenmediği, denetlendiyse buna ilişkin işlemlerin mevzuata uygun şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunun açıklanması gerekir.

Dolayısıyla varsa söz konusu dinleme işlemlerinin kim tarafından nasıl bir yetki kapsamında ve hangi amaçla gerçekleştirildiği konularında kamusal makamların devreye girmeleri ve olayı tüm yönleriyle aydınlatmaları gerektiği değerlendirilmiştir. Ayrıca olayın meydana gelme şekli ile ağırlığı da gözönüne alındığında devletin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün bir ceza soruşturması yapılmasını gerekli kıldığı kanaatine varılmıştır.

Bu durumda bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate alınacak husus; belirtilen çerçeve içerisinde usule ilişkin güvencelerin sunulduğu bir cezai takibatın yürütülüp yürütülmediğine, soruşturmanın bağımsız, özenli, süratli, etkili şekilde yapılıp yapılmadığına ve ulaşılan sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanıp açıklanmadığına ilişkin olacaktır

Başvurucunun şikâyeti üzerine Başsavcılık tarafından soruşturmaya derhâl başlanılmış, başvurucu da haklı çıkarlarını koruyabilecek şekilde soruşturma sürecine dâhil edilmiştir. Başsavcılık tarafından Emniyet Müdürlüğüne yazılan resmî yazıyla şikâyet konusunun ve delillerin tespit edilmesi, tanıkların dinlenmesi ve gerekli tahkikatın yapılması konusunda talimat verilmiştir.

Bu kapsamda Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki araştırmalar yapılmış ve telekomünikasyon yoluyla herhangi bir çalışmanın yapılmadığı hususu Başsavcılığa sunulmuştur. Nihai olarak hazırlanan yazıda ise 2559 sayılı Kanun gereğince iletişimin denetlenmesine ilişkin tüm işlemlerin (kapatılan) Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) üzerinden yürütüldüğü, bu nedenle iletişimin denetlenmesi faaliyetlerine yönelik bilgi taleplerinin anılan kuruma iletilmesinin daha doğru olacağı belirtilmiştir.

Başsavcılık, Emniyet Müdürlüğünden gönderilen ve soruşturmaya konu bilgi ve belge taleplerinin TİB’e gönderilmesi konusunda açıkça bilgi veren yazıya rağmen başkaca bir araştırmaya ve incelemeye girmeksizin kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

Başsavcılığa verilen bilginin göz ardı edilmesi, TİB’den başvurucu ile ilgili dinleme kaydının bulunup bulunmadığı hakkında bilgi edinilmemesi nedeniyle soruşturmanın özenli ve etkili şekilde gerçekleştirildiğini söylemek güçtür. Zira soruşturma konusu olayın açıklığa kavuşturulması bakımından TİB’den elde edilecek verilerin anahtar rol oynayacağı açıktır.

Dolayısıyla soruşturmada anahtar rol oynayan bilgi ve belgelerin Başsavcılık tarafından araştırılmaması ve bu suretle soruşturmanın derinleştirilmemesi nedeniyle anayasal hakları güvence altına alacak şekilde etkili ve özenli bir soruşturma yapıldığı söylenemeyecektir. Sonuç olarak soruşturmanın etkili ve özenli şekilde yürütülmesi konusunda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 22. maddesinde düzenlenen haberleşme hürriyetinin usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ  

 Anayasa Mahkemesinin 10/10/2019 Tarihli ve 2015/3175 Başvuru Numaralı Kararı

Kaynak:Hukukihaber

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir