696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 24.12.2017 tarihli, 30280 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
696 sayılı KHK’nın 121. maddesi terör olaylarını bastıran sivillere yargı muafiyetinin önünü açması ile ilgili maddesi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.
CHP’den de sert açıklamalar geldi. Acil gündemle toplanan CHP MYK’dan sonra basın toplantısı düzenleyen Parti Sözcüsü Bülent Tezcan şöyle konuştu: “…Hiçbir ciddi devlette olmaması gereken bir şey. Militarist devletlerde olur, faşist devletlerde olur, paramiliter güçler kurarak toplumu korkutmak isteyen diktatörlüklerde olur. Bu madde iktidar eli ile sivil silahlı çete kurma maddesidir. Niyetiniz o değilse niyetinizi doğru ifade edin. Bu hüküm bir örtülü af getirmektedir…”şeklinde açıklama yaptı.
121.maddeyle ilgili hükümetten ilk açıklama Mahir Ünal’dan geldi. Mahir Ünal düzenlemenin sadece 15 Temmuz ve 16 Temmuz günlerini kapsadığını söyledi.
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne karşı arkasına bakmadan sokağa çıkıp direnen kahraman vatandaşlarımızı koruma amacıyla çıkartıldığını düşündüğüm 696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir.” İfadelerini kullandı.
TÜSİAD açıklamasında “Son KHK’nın konusu olan düzenlemeler, toplumun geniş kesimlerini ilgilendirmektedir. Yeni KHK’nın içeriğinde yer alan ucu açık düzenlemeler, hukuk devleti ilkelerine uygun olmayacak neticelere sebep olabilir” şeklinde ifade etti.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve Ankara ve İstanbul Barosu Başkanları Hakan Canduran da ile Mehmet Durakoğlu da 696 sayılı KHK’daki 121. maddenin açıkça hukuka aykırı olduğunu ifade ettiler.
Açıkçası işin siyasi yanına girmeden, objektif olarak hukuki açıdan maddenin anlamına bakalım.
KHK’nın 121. maddesinde, “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fırka hükümleri uygulanır” ifadeleri kullanıldı.
8 Kasım 2016 tarihli, 6755 sayılı 37. maddenin 1. Fıkrası “15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” hükmünü içeriyor.
6755 sayılı 37. maddenin 1. fıkrası ile sadece kamu görevlilerini kapsamakta iken, 696 sayılı KHK ile sivil vatandaşlar da bu kapsama alınıyor.
96 sayılı KHK ile tartışma yaratan bölüm “…15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması…” ifadeleri. Aslında madde metni hazırlanırken “…15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemlerinin bastırılması…” ifadesi kullanılmış olsaydı, yani bu madde kapsamının sadece 15.07.2016 ile sınırlı olduğu açıkça ifade edilseydi bu tartışma hiç yaşanmayacaktı.
696 sayılı KHK 121.maddesinde “devamı niteliğindeki” ifadesi olayı hem hukuki hem de siyasi açıdan tartışılır kılıyor.
696 sayılı KHK 121.maddesinde “devamı niteliğindeki” ifadesi henüz meydana gelmemiş, gelecekte oluşabilecek olayları tanımlıyor. Peki henüz oluşmamış, gelecekte oluşabilecek bir suç için cezasızlık veya af getirilebilir mi?
Kesinlikle hayır! Henüz işlenmemiş bir suç için bugünden af veya cezasızlık hali getirilemez. Böylesi bir yasal düzenleme hukuki değildir. Böyle bir hüküm içeren kanun yasaya aykırıdır. Kaldı ki KHK her koşulda aykırıdır.
Bu madde uygulamada nasıl sorun yaratabilir?
“KHK’larla meslekten atılanlar işe alınsın” ve “OHAL Kaldırılsın” diyerek halka açık bir mekanda basın bildirisi okumaya çalışan bir grup vatandaşa, birisi veya birileri saldırsa ve yaralayıp öldürse bu eylemi gerçekleştirenler ceza alacak mı?
Bu eylemi gerçekleştirenler mahkemede, “…bu eylemi 15 Temmuzun devamı niteliğinde gördük ve bastırmak istedik…” derse mahkemeler ne karar verecek?
Veya birileri çıkıp bir gazetecinin evini basıp, şahsı öldürse ve mahkeme de “…bu gazetecinin zaten yazdıkları ortada, terör eylemlerini savunan yazıları var. Bizde onu bastırmak için kanunda belirlenen hakkımı kullandım…” derse ne olacak?
Kanunların genel ve sürekli olması Anayasa Hukukun temel ilkelerindendir. Kanunlar da yer alan ifadelerin net, belirli ve tartışmaya yer vermeyecek nitelikte olması gerekir.
696 sayılı KHK’nin 121.maddesindeki “…15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması…” ifadeleri muğlak, belirsiz, tartışmaya ve yoruma açık ifadeler içermektedir ve açıkça usul ve esas yönünden ANAYASAYA aykıdır.