HGK kararı uyarınca Tebligat Kanunu 21/1 hükmüne göre geçerli tebligat nasıl yapılmalı ?

Davalı …’ya direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında “Gösterilen adrese gelindi. Muhatabın adresinde kimse olmadığından en yakın komşuya soruldu. İsim ve imzadan imtina eden komşu Oğuz Tanrıver muhatabın dışarıda olduğunu sözlü olarak beyan etti. Tebliğ evrakı ilgili mahalle muhtarlığına teslim edilerek 2 nolu haber kâğıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır” ifadelerine, davalı … direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında ise “Adreste kimsenin bulunmaması, adresin kapalı olması sebebi komşusu Daire 1 bayan sorulup, muhatabın çarşıda olduğunu beyan etmesi üzerine tebligat evrakı Cumhuriyet mah. muhtarı Yunus Kapısız’a teslim edildi. 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılıp komşusu daire 1 bayan haber verildi. Haber verilen komşu isim ve imzadan imtina etmiştir. ” açıklamalarına yer verilerek muhtara isim, mühür ve imzasıyla teslim edilen evrak tebliğ memurunun imzası ile tevsik edildiği görülmüştür.

Davalı …’ya yapılan tebligatta, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasında imzadan imtina eden yakın komşu Oğuz Tanrıver’den sorularak muhatabın “dışarıda” olduğu belirtilmiş ise de, muhatabın ne sebepten dolayı adreste bulunmadığı ( işte, çarşıda, köyde vs..), adresten kısa süreli mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığı, tevziat saatlerinden adrese dönüp dönmeyeceği saptanıp, tevsik edilmediği gibi, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiğinin belirtilmediği, yine davalı …’na yapılan tebligatta, muhatabın adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebinin sorulduğu ve haber bırakılan kişinin açık kimliğinin tebliğ parçası üzerinde yer almadığı, oysa ki imzadan imtina edilebileceği hâlde isimden imtina edilemeyeceği, bu hâliyle davalılara yapılan tebligatların Tebligat Kanununun 21/1. ve Yönetmeliğin 30/1. maddesine uygun yapıldığının kabulü mümkün değildir

Hukuk Genel Kurulu         2017/1674 E.  ,  2020/322 K.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onanmış, davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteği üzerine onama kararı kısmen kaldırılarak hüküm … mirasçıları yönünden bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili ile davalı … …mirasçıları…ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar … ve … vekili 06.04.2009 tarihli dava dilekçesinde; mirasen intikal ve taksim nedenlerine dayanarak tarafların ortak murisi Küçük…adına kayıtlı çekişmeli Şehitkamil ilçesi Atabek köyü 548 ve 370 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 831 parsel sayılı taşınmazın ¼ hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkili …, 155 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili … adına tesciline, tapu iptali ve tescil talebi kabul olunmadığı takdirde dava konusu taşınmazlarda müvekkillerinin dikmiş ve yetiştirmiş olduğu ağaçların mülkiyetinin müvekkillerine ait olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile bedellerinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı … vekili 27.05.2009 tarihli cevap dilekçesinde; tarafların miras paylaşımı konusunda anlaşamadıklarını, taksim iddiasının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı …’ın 11.02.2010 tarihinde ölümü ile mirasçıları yargılamaya devam ederek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

6. Diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.

Mahkeme Kararı:

7. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.2011 tarihli ve 2009/185 E., 2011/419 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazlarda murisin 47 yıl öncesi ölümü ile taraflar arasında rızai taksim yapıldığı ve o günden beri mirasçıların kendi yerlerinde zilyetliklerini sürdürdüğü, bir kısmının ise hisselerini dava dışı üçüncü kişilere sattığı, başka şahısların taşınmazlarda zilyetliklerini sürdürdükleri tanık beyanları ile sabit olup bu durumun rızai taksim sözleşmesinin varlığının karinesini teşkil ettiği, ortaklığın giderilmesi davası her ne kadar niza olgusu olarak nitelendirilse de, davacılara taksim sonucu düşen ve tasarruf ettikleri kısmın dava yolu ile satılmasının hakkaniyet ilkeleri ile bağdaşmayacağı gerekçeleriyle davanın kabulüne, 548 ve 370 parsellerde kayıtlı taşınmazların tamamının, 831 parselde kayıtlı taşınmazın ¼ hissesinin Küçük…adına olan tapu kaydının iptali ile davacılardan … adına, 155 parselde kayıtlı taşınmazın Küçük…adına olan tapu kaydının iptali ile davacılardan … adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Daire Onama Kararı:

8. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.

11. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 23.05.2013 tarihli ve 2013/2717 E., 2013/7770 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu 155, 370, 831 ve 548 parsellerin tapulama çalışmaları sonucunda 26.09.1956 tarihinde ortak muris Küçük … adına tapuya tescil edildiği ve murisin dosyada bulunan veraset belgesine göre 01.06.1962 tarihinde öldüğü saptanmıştır. TMK‘nın 676/son maddesine göre tapulu taşınmazlara ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmeleri yazılı olması şartı ile geçerli olup, sözleşmenin yazılı olması bir ispat şartı değil geçerlilik şartıdır. Somut olayda, murisin 1962 yılında ölümünden sonra bütün mirasçıların katılımı ile yapılmış yazılı taksim sözleşmesinin varlığı davacı tarafından ispatlanmamıştır. Bu hâlde yazılı taksim sözleşmesi bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekli ise de, dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen taksim sözleşmesine dayanan pay iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, temyiz etmeyen mirasçılar yönünden davacılar lehine usulî müktesep hak oluştuğundan ancak, hükmü temyiz eden ve karar düzeltme isteğinde bulunan … mirasçıları yönünden davanın reddine karar vermek gereklidir.” gerekçeleriyle davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteği bu bakımdan yerinde bulunduğundan kabulüyle, Dairenin maddi yanılgıya dayalı 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı bozma kararının kısmen kaldırılmasına, hükmün … mirasçıları yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin İlk Direnme Kararı:

12. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2013 tarihli ve 2013/434 E., 2013/669 K. sayılı kararı ile; keşifte dinlenen tanık, mahalli bilirkişi beyanları ve mahkemece yapılan gözlem birlikte değerlendirildiğinde, murise ait taşınmazların mirasçılar arasında taksim edildiğinin, uzun yıllar boyunca mirasçıların taşınmazları taksime uygun şekilde kullanıldığının anlaşıldığı, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre de mirasçılar arasındaki fiili taksimde, taksime iştirak eden mirasçılar tarafından ses çıkarılmaksızın uzun süre kullanılması hâlinde bu taksime itibar edileceği ve dosyada da bu olgunun ispatlanmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurul Kararı:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

14. Hukuk Genel Kurulunca 26.11.2014 tarihli ve 2014/8-1027 E., 2014/977 K. sayılı kararı ile; “…mahkemece kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece “önceki kararda direnilmesine ve davanın kabulüne denilmekle” yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Direnme Kararı:

15. Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2015/192 E., 2015/470 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle ve usulî eksiklik giderilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

16. Direnme kararı süresi içinde davalı … mirasçıları … ve arkadaşları vekili ile davalı … …mirasçıları…ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

IIUYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, çekişme konusu taşınmazlar hakkında mirasçılar arasında geçerli bir taksim sözleşmesinin bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre temyiz eden davalılar yönünden davanın reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasına geçilmeden önce Mahkemece, davalılar … ve …’na direnme kararının tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

IVGEREKÇE

19. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 301. maddesinde; kararların yazılıp imzalanmasından sonra taraflara tebliğ usulü düzenlenmiş ve yazı işleri müdürü tarafından iki taraftan her birine makbuz mukabilinde verileceği ve bir nüshasının da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edileceği belirtilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 52. maddesinde ise; tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu (Teb. K.) ve bu kanun uyarınca çıkarılacak yönetmeliklere göre yapılacağı öngörülmüştür.

20. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanunun ve yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.

21. Ön soruna konu davalılar … ve …’na direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat parçasının Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapıldığı görülmüştür.

22. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ İmkânsızlığı ve Tebellüğden İmtina” başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrası;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.

23. Madde bu şekliyle iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması halinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur. Mernis adresi şerhi verilerek yapılan tebliğler (Teb. K. m. 21/2) hariç muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması veya tebelllüğden kaçınılması hâlinde tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu’nun 21/1. ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1 ve 35. maddelerinde öngörüldüğü şekilde yapılmalıdır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olur (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 347-348).

24. Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrasında;

“Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.

25. Tebligat Kanunu’nun “Tebligat Mazbatası” başlıklı 23. maddesinde, tebliğin mazbata ile tevsik edileceği belirtildikten sonra bu mazbatanın ihtiva etmesi lazım olan hususlar düzenlenerek, 7. bendinde; “21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi” nin tebligat mazbatasına yazılması zorunlu kılınmış, benzer şekilde Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin ” Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi” başlıklı 35. maddesinin f bendinde ” 30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi” nin tebligat mazbatasına yazılacağı hüküm altına alınmıştır.

26. Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7, Yönetmeliğin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır.

27. Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi hâlinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti hâlinde ise Yönetmeliğin 30. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.

28. O hâlde, tebliğ memurunun Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebligat yapabilmesi için önce muhatap tebliğ evrakında belirtilen adreste oturmakla birlikte posta dağıtım saatinde muhatap veya muhatap adına kendisine tebliğ yapılacak kimseden hiçbirinin gösterilen adreste bulunmadığını, adreste geçici olarak bulunmama sebebini ve posta dağıtım saatinden sonra adrese döneceğini tahkik ve tevsik etmelidir. Adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta amir veya memurlarından adreste bulunmama nedenini öğrenerek bu durumu tebliğ tutanağına yazıp altını beyanda bulunan kişiye imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu tebliğ mazbatasına yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Daha sonra tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde yazılı kişilerden birine imza karşılığı, tebliğ ettikten sonra tebellüğ edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gereklidir (Teb. K. m. 21, Teb. Yön. m. 31/1-a). Bu bildirimin amacı muhatabın tebligatının olduğu ve bu tebligat evrakının kime teslim edildiği hususunda muhataba haber verilmesini sağlamaya yöneliktir (Ruhi, A.C., Tebligat Hukuku, Ocak 2013, s. 595).

29. Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalı …’ya direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında “Gösterilen adrese gelindi. Muhatabın adresinde kimse olmadığından en yakın komşuya soruldu. İsim ve imzadan imtina eden komşu Oğuz Tanrıver muhatabın dışarıda olduğunu sözlü olarak beyan etti. Tebliğ evrakı ilgili mahalle muhtarlığına teslim edilerek 2 nolu haber kâğıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır” ifadelerine, davalı … direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında ise “Adreste kimsenin bulunmaması, adresin kapalı olması sebebi komşusu Daire 1 bayan sorulup, muhatabın çarşıda olduğunu beyan etmesi üzerine tebligat evrakı Cumhuriyet mah. muhtarı Yunus Kapısız’a teslim edildi. 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılıp komşusu daire 1 bayan haber verildi. Haber verilen komşu isim ve imzadan imtina etmiştir. ” açıklamalarına yer verilerek muhtara isim, mühür ve imzasıyla teslim edilen evrak tebliğ memurunun imzası ile tevsik edildiği görülmüştür.

31. Davalı …’ya yapılan tebligatta, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasında imzadan imtina eden yakın komşu Oğuz Tanrıver’den sorularak muhatabın “dışarıda” olduğu belirtilmiş ise de, muhatabın ne sebepten dolayı adreste bulunmadığı ( işte, çarşıda, köyde vs..), adresten kısa süreli mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığı, tevziat saatlerinden adrese dönüp dönmeyeceği saptanıp, tevsik edilmediği gibi, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiğinin belirtilmediği, yine davalı …’na yapılan tebligatta, muhatabın adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebinin sorulduğu ve haber bırakılan kişinin açık kimliğinin tebliğ parçası üzerinde yer almadığı, oysa ki imzadan imtina edilebileceği hâlde isimden imtina edilemeyeceği, bu hâliyle davalılara yapılan tebligatların Tebligat Kanununun 21/1. ve Yönetmeliğin 30/1. maddesine uygun yapıldığının kabulü mümkün değildir.

32. O hâlde mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek direnme kararının usulüne uygun olarak davalılar … ve …’na tebliği sağlanıp temyiz süresinin geçmesinin beklenmesi, direnme kararının temyiz edilmemesi hâlinde bu şekliyle, temyizi hâlinde ise devamı işlemler de tamamlanarak, yeni bir geri çevirmeye mahal verilmeyecek şekilde geri çevirmenin gereklerinin yerine getirilmesi konusunda özenli davranılması ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi olmalıdır.

33. Hâl böyle olunca; dosyanın, belirtilen eksiklikler giderilerek ve gönderme formunu imzalayan hâkim tarafından son kontrolünün de sağlanarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi için, yerel mahkemeye geri çevrilmesi gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Yukarıda belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kuruluna gönderilmek üzere dosyanın yerel mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE02.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kaynak:Hukukmedeniyeti

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir