HAGB kararı disiplin cezası verilmesine engel değildir

 

Danıştay 12. Dairesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Antalya Grup Başkanlığında vergi müfettişi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.

Danıştay 12. Dairesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Antalya Grup Başkanlığında vergi müfettişi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.

Uyuşmazlık konusu olayda, her ne kadar davacı hakkında rüşvet suçlamasıyla başlatılan soruşturma sonrasında ”icbar suretiyle irtikap” suçundan açılan kamu davasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, disiplin soruşturması kapsamında elde edilen deliller ve ifadeler dikkate alındığında, davacının üzerine atılı fiilin yüz kızartıcı nitelikte olduğu sonucuna varıldığından, disiplin hukuku açısından bir suç oluşmadığının kabulüne olanak bulunmadığı gibi, disiplin cezası verilmesine de engel teşkil eden bir durumun bulunmadığı açıktır.

Danıştay ceza yargılaması ile disiplin soruşturması farkına açıklama getirdi.

657 sayılı Kanunun anılan hükmü kapsamında ceza mahkemesi kararlarının, disiplin cezalarına etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Disiplin cezasının sebebini oluşturan eylem ve davranışlar, aynı zamanda Ceza Kanununda da suç sayılabilir. Bu durumda, disiplin cezası yaptırımı ile birlikte ceza yaptırımı da uygulanabilir. Bu iki yaptırım türünün hukuki dayanağı, amaç ve sonuçları birbirlerinden farklıdır. Ceza yargılamasında suçun niteliği ve delillerin takdirinde uygulanan ilke ve kurallar ile disiplin hukuku açısından uygulanan ilke ve kurallar birbirinden farklı olduğundan, idarenin, kamu görevlisi hakkında disiplin cezası vermemesi, ceza mahkemelerince ceza verilmesine hukuki engel oluşturmayacağı gibi, aynı şekilde, ceza yargılaması sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya beraat kararı verilmiş olmasının da, kuramsal olarak, disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyeceği açıktır.

Ancak; ceza yargılaması neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığı ya da suçun o kişi tarafından işlenmediği gerekçesiyle verilen beraat kararının, disiplin cezası bakımından da sadece aynı suç nev’i bakımından bağlayıcı olacağı; bir başka ifadeyle, ceza yargılamasının (beraat kararının) konusunu teşkil eden suç, disiplin hukuku yönünden de aynı suç kapsamında değerlendirilerek disiplin cezası verilemeyeceği kuşkusuzdur.

Öte yandan, ceza yargılaması neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle ya da delil yetersizliğinden dolayı beraat eden memurun eylem, tutum ve davranışlarının bir başka disiplin suçu kapsamına girmesi halinde, Disiplin Hukuku yönünden başka bir disiplin cezası ile cezalandırılmasına hukuki bir engel bulunmamaktadır.

T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2021/572
Karar No: 2021/4911

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : Hazine ve Maliye Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU: Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 23/10/2020 tarih ve E:2020/1064, K:2020/1435 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem:

Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Antalya Grup Başkanlığında vergi müfettişi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 30/05/2019 tarihli ve 2019/13 sayılı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali ve işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

Antalya 1. İdare Mahkemesince verilen 18/02/2020 tarih ve E:2019/782, K:2020/197 sayılı kararla; davacı hakkında, mükellef… adlı kişinin şikayeti üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca “Rüşvet” suçu kapsamında 2013/17143 numaralı soruşturma dosyasında soruşturma başlatıldığı, adı geçen Başsavcılığın 20/03/2013 tarih ve 2013/42 sayılı yazısı ile Sulh Ceza Mahkemesinden yine “Rüşvet” suçu kapsamında “iletişimin dinlenmesi ve teknik izleme yapılmasının” talep edildiği, bu talep üzerine Antalya 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 23/03/2013 tarih ve 2013/198 D. İş sayılı kararı ile “Rüşvet” suçu kapsamında iletişimin dinlenmesi ve teknik izleme yapılmasına karar verildiğinin görüldüğü, bu durumda; disiplin soruşturma dosyasında, dava konusu disiplin cezasının gerekçelerinden birisi olan “Rüşvet” fiili ile ilgili olarak herhangi bir delil (bilgi veya belge) bulunmadığı, disiplin cezasının diğer gerekçesi olan “İrtikap” fiili açısından Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve 140. maddelerindeki katalog suçlar kapsamında yer almamasına rağmen, yalnızca (anılan suç bakımından delil değerlendirilmesi yasağı kapsamında bulunan) iletişimin dinlenmesi ve teknik izleme kayıtlarından yola çıkılarak ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi hakkındaki disiplin hukuku açısından ortaya konulan ilke ve kurallar ile bağdaşmayacak şekilde davacı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, davacının suçu işlediği ve suçu işlediğinin adli yargı merciilerince de kabul edildiğinden hareketle işlem tesis edildiği; bu haliyle davacının disiplin cezasına konu fiilinin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillerle kanıtlanmadığı anlaşıldığından, davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-(g) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu Yüksek Disiplin Kurulu kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ile davacının bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti:

Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu Antalya 1. İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Konuyla ilgili davacının çalışma arkadaşlarının da aralarında bulunduğu birçok kişinin ifadesinin alındığı, olayın etraflıca incelendiği, davacıya isnat edilen fiillerin soruşturma raporu ile açık ve net bir biçimde ortaya konulduğu, davacıya atılı irtikap fiilinin katalog suçlar arasında yer almadığından bahisle, iletişimin dinlenmesi ve teknik izleme kayıtlarından yola çıkılarak elde edilen delillerin adli yargılama yönünden delil olarak geçerli olmaması hususunda bu delillerin disiplin soruşturmasına konu edilemeyeceği anlamını taşımadığı, Mahkemesi’nce hükmün açıklamasının geri bırakılmasına hükmedilmesinin işlenen fiilin şimdilik adli yönden cezai sonuç doğurmasını önlemekle birlikte, fiilin işlendiği ve fiilin işlendiğinin sabit görüldüğü gerçeğini ortadan kaldırmayacağı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacının kendisine karşı yapılan işlemin komplo niteliğinde olduğu, üç ay önce incelemesi tamamlanmış bir görev emrinde, eksik soruşturma nedeniyle ilk verilen ceza iptal edildikten sonra idarenin yeniden ceza vermesinin hukuka aykırı olduğu, incelemenin başından beri olayın içinde olan kişilerin şu anda tutuklu ve meslekten ihraç edildiklerinin görüldüğü belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Soruşturma raporu içeriği bilgi ve belgelere göre davacının üzerine atılı eylemlerin niteliği itibarıyla yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler olduğu, isnat edilen disiplin suçunun sübuta erdiği ve idarece tesis edilen işlem hukuka ve usule uygun olduğundan temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Antalya Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı’nda vergi müfettişi olarak görev yapan davacının, vergi incelemesini gerçekleştirdiği… isimli mükellef hakkında hazırladığı vergi inceleme raporunu 28.11.2012 tarihinde tamamladığı ve Grup Başkanlığı’na tevdi ettiği, yapılan inceleme sonucunda .’nin sahte fatura kullandığının tespit edildiği; ancak, bilerek kullanma hali kanıtlanmadığından bahisle sadece vergi cezası uygulamasının önerildiği ve uzlaşmanın da mümkün olduğunun rapor edildiği, mükellef .’nin 19/03/2013 tarihinde Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği şikayet dilekçesinde, .’nin “sahte fatura kullanımı” fiilinin davacı tarafından savcılığa bildirilmemesi karşılığında, davacının yönlendirmesi ile emekli vergi denetmeni serbest muhasebeci mali müşavir .’nin kendisinden 150.000,00- TL istediği şeklindeki ihbarı üzerine, davacının gözaltına alınması ve akabinde tutuklanması üzerine hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, 14/08/2013 tarihli 2013-A-538/40 sayılı soruşturma raporuyla; icbar suretiyle irtikap ve rüşvet suçlarını işlediğinden bahisle getirilen teklife istinaden, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-(g) bendi uyarınca 24/09/2014 tarihli ve 19 sayılı Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırıldığı, bu işlemin iptali için Antalya 3. İdare Mahkemesinde açılan davanın reddi yolunda verilen kararın Danıştay Onikinci Dairesince karar düzeltme aşamasında eksik soruşturma nedeniyle bozulduğu, bozma kararı üzerine kararda belirtilen eksiklikler giderilmek suretiyle 18/03/2019 tarihli 2019-A-538/1 sayılı soruşturma raporunun düzenlediği ve davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 30/05/2019 tarihli ve 2019/13 sayılı Yüksek Disiplin Kurulu kararının tesis edildiği, bu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde; “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,” devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Aynı Kanunun 131. maddesinde, “Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması disiplin kovuşturulmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.” hükmü yer almaktadır.

657 sayılı Kanunun anılan hükmü kapsamında ceza mahkemesi kararlarının, disiplin cezalarına etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Disiplin cezasının sebebini oluşturan eylem ve davranışlar, aynı zamanda Ceza Kanununda da suç sayılabilir. Bu durumda, disiplin cezası yaptırımı ile birlikte ceza yaptırımı da uygulanabilir. Bu iki yaptırım türünün hukuki dayanağı, amaç ve sonuçları birbirlerinden farklıdır. Ceza yargılamasında suçun niteliği ve delillerin takdirinde uygulanan ilke ve kurallar ile disiplin hukuku açısından uygulanan ilke ve kurallar birbirinden farklı olduğundan, idarenin, kamu görevlisi hakkında disiplin cezası vermemesi, ceza mahkemelerince ceza verilmesine hukuki engel oluşturmayacağı gibi, aynı şekilde, ceza yargılaması sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya beraat kararı verilmiş olmasının da, kuramsal olarak, disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyeceği açıktır.

Ancak; ceza yargılaması neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığı ya da suçun o kişi tarafından işlenmediği gerekçesiyle verilen beraat kararının, disiplin cezası bakımından da sadece aynı suç nev’i bakımından bağlayıcı olacağı; bir başka ifadeyle, ceza yargılamasının (beraat kararının) konusunu teşkil eden suç, disiplin hukuku yönünden de aynı suç kapsamında değerlendirilerek disiplin cezası verilemeyeceği kuşkusuzdur.

Öte yandan, ceza yargılaması neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle ya da delil yetersizliğinden dolayı beraat eden memurun eylem, tutum ve davranışlarının bir başka disiplin suçu kapsamına girmesi halinde, Disiplin Hukuku yönünden başka bir disiplin cezası ile cezalandırılmasına hukuki bir engel bulunmamaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Dava konusu olayda, her ne kadar İdare mahkemesince, “İrtikap” fiili açısından Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve 140. maddelerindeki katalog suçlar kapsamında yer almamasına rağmen, yalnızca (anılan suç bakımından delil değerlendirilmesi yasağı kapsamında bulunan) iletişimin dinlenmesi ve teknik izleme kayıtlarından yola çıkılarak ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verildiğinden bahisle iptal hükmü tesis edilmişse de; dosya içeriğinden, soruşturma raporunun sonuç bölümü 6.2.1, 6.2.2, 6.2.3, 6.2.4 bentlerinde açıklandığı üzere davalı idarece davacı hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası tesis edilirken, yalnızca hukuka aykırı olarak elde edildiği iddia edilen delillere istinaden irtikap suçu nedeniyle ceza aldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına dayanmadığı, davacının emekli vergi denetmeni serbest muhasebeci mali müşavir … aracılığıyla şikayetçi . ..’den menfaat temin etmeye çalıştığı, edemeyince vergi müfettişlerinin nadiren başvurduğu, davacının da 2013 yılında yalnızca şikayetçi … hakkında ihtiyati tahakkuk ve haciz yoluna başvurduğu, bu işlemi, istediğini vermeyen şikayetçiyi zor duruma düşürmek ve intikam hırsıyla, kamu görevini kötüye kullanarak yaptırdığının teknik takip kayıtlarıyla da anlaşıldığı, menfaat elde edemese bile bu eylemin de yüz kızartıcı eylem olduğunun kabulü gerektiği, davacının soruşturma kapsamındaki iddialarının tanık ifadeleriyle çürütülmüş olduğu, davacı hakkında 2003 yılında İstanbul’da vergi müfettişi olarak görev yaptığı sırada, rüşvet suçlamasıyla soruşturmaya başlanıldığı, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/12/2003 tarih E:2003/87, K:2003/252 sayılı kararıyla 1 yıl mahkumiyetine karar verildiği, kararın bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamada, olay anında parayı çöpe attığını söyleyerek iade kastını gösterdiğinden etkin pişmanlık nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verildiği hususları dikkate alındığında, davacıya isnat edilen fiillerin sübuta erdiği kanaatine varılmıştır.

İdare Mahkemesinin, irtikap suçunun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve 140. maddelerindeki katalog suçlar kapsamında yer almaması nedeniyle yapılan teknik takip sonucu elde edilen delillerin esas alınamayacağı gerekçesine gelince; ilk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere .’nin şikayeti üzerine davacı hakkında rüşvet suçlamasıyla soruşturmaya başlanıldığı, rüşvet isnadıyla ve hakim kararıyla hukuka uygun olarak iletişimin tespiti ve ortam dinlemesine karar verildiği görülmekte olup, ceza mahkemesi tarafından suçun nitelendirilmesi yönünden rüşvet yerine irtikap suçundan hüküm verilmiş olmasının delilleri hukuka aykırı hale getirmeyeceği sonucuna varılmıştır.

Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da yer verildiği üzere, AİHS’nin 8. maddesi anlamında koruma tedbiri kararlarının verildiği tarih itibariyle ulaşılabilirlik ve öngörülebilirlik kriterlerinin karşılandığının son derece açık olduğu, bu kararların Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesi kapsamında yetkili ve görevli mahkemelerden alındığı, kamuya açık olarak yapılan yargılamalar sırasında tartışılıp, taraflara iletişimin tespiti ve kayda alınması kararları ve iletişim tutanakları ile teknik araçlarla izleme tutanakları hakkında itirazlarını bildirme imkanının sağlandığı hususlarında bir kuşkunun bulunmadığı, mahkemeden usulüne uygun koruma tedbiri kararlarının alınmış olması nedenleriyle kanuna karşı hile yoluna başvurulmadığının, elde edilen delillerin hukuka aykırı olmadığının kabulü gerekmektedir. Öte yandan, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05/06/2009 gün ve 1 MD-5 sayılı kararının kısmen onanmasına dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/5MD-137 Esas, 2013/58 sayılı kararının da bu görüşü doğruladığı, hatta tedbire konu katalog suçun değil de katalogda sayılan bir başka suça yakın ve dönüşebilen bir suçun işlenmesi halinde dahi elde edilen delilin muteber olduğu belirtilerek bu görüşün AİHM kararları ile de uyum gösterdiğine kararda yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda, her ne kadar davacı hakkında rüşvet suçlamasıyla başlatılan soruşturma sonrasında ”icbar suretiyle irtikap” suçundan açılan kamu davasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, disiplin soruşturması kapsamında elde edilen deliller ve ifadeler dikkate alındığında, davacının üzerine atılı fiilin yüz kızartıcı nitelikte olduğu sonucuna varıldığından, disiplin hukuku açısından bir suç oluşmadığının kabulüne olanak bulunmadığı gibi, disiplin cezası verilmesine de engel teşkil eden bir durumun bulunmadığı açıktır.

Bu durumda, soruşturma raporu içeriği bilgi ve belgelere göre davacının üzerine atılı eylemlerin niteliği itibarıyla yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler olduğu, isnat edilen disiplin suçunun sübuta erdiği ve idarece tesis edilen işlem hukuka ve usule uygun olduğundan, dava konusu işlemin iptali yönündeki Antalya 1. İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.-2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,

2.-Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 23/10/2020 tarih ve E:2020/1064, K:2020/1435 sayılı kararının BOZULMASINA,
3.-Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak 14/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: memurlar.net

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir