AYM kararı: Suç kaydına 18 yaş sınırı

ANAYASA Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’ndan devlet memuriyetine atamalarda yapılan güvenlik soruşturmalarıyla ilgili kritik ve çok önemli bir örnek karar çıktı.

Fatih S., 501 kişinin alınması için açılan infaz ve koruma memurluğu sınavını 300’üncü sırada kazandı. Ancak Fatih S., Adana Emniyeti’nin gönderdiği hırsızlık suçundan mahkûmiyet yazısı üzerine güvenlik soruşturmasına takıldı, ataması yapılmadı. Fatih S.’nin açtığı iptal davası reddedildi, Danıştay da kararı onadı. Bunun üzerine Fatih S., 21 Mayıs 2014’te AYM’ye başvurdu. AYM Genel Kurulu, 27 Şubat’ta oybirliğiyle, infaz ve koruma memurluğu sınavını kazandığı halde 18 yaşından küçükken işlediği hırsızlık suçundan verilen, ertelenip paraya çevrilen 5 ay hapis cezası nedeniyle ataması yapılmayan Fatih S.’yi haklı buldu.

ÖZEL HAYATIN İHLALİ

AYM, kanunen verilmemesi gereken kişisel verilerin idari makamlara açıklanması ve güvenlik soruşturmalarında esas alınması sebebiyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına hükmetti. Karar, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için Ankara 4. İdare Mahkemesi’ne gönderildi. Yeniden yargılama yoluyla, 18 yaşından küçükken işlediği suçtan güvenlik soruşturmasına takılan Fatih S. ve aynı konumdaki kişilere AYM kararı ışığında kamuda istihdam imkânı tanınabilecek. AYM bu kararıyla, 5237 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 10/3 fıkrası hükmü dikkate alındığında 18 yaşından küçükken işlenen suçlara dair kayıtların kamu görevlerine yapılacak atamalar dolayısıyla güvenlik soruşturması kapsamında ilgili kamu kurumlarına verilemeyeceği ve güvenlik soruşturmasında esas alınamayacağını da kayda geçirdi.

Anayasa Mahkemesinin kararla ilgili basın açıklaması : 

Kanunen Verilmemesi Gereken Kişisel Verinin İdari Makamlara Açıklanması Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 27/2/2019 tarihinde, Fatih Saraman (B. No: 2014/7256) başvurusunda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Adalet Bakanlığınca yapılan sınavda başarılı olarak infaz ve koruma memurluğuna yerleştirilmesi düşünülen başvurucu hakkında Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu (Komisyon) Başkanlığınca güvenlik soruşturması işlemlerine başlanmıştır.

Emniyet Müdürlüğü tarafından Komisyon’a gönderilen yazıda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda başvurucuya hırsızlık suçundan işlem yapıldığının tespit edildiği bildirilmiştir. Başvurucunun hırsızlık suçu nedeniyle 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği, cezanın ağır para cezasına çevrildiği ve ertelendiği, suçu işlediği tarihte ise 18 yaşından küçük olduğu anlaşılmıştır.

Bunun üzerine Komisyon Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne, başvurucunun devlet memurluğuna atanacaklarda aranan şartları taşımadığı ve istihdam edilmesinin uygun olmayacağı yönünde görüş bildirmiştir.

Başvurucu, atama işleminin yapılmaması nedeniyle İdare Mahkemesinde iptal davası açmış, Mahkeme davayı reddetmiştir. Başvurucunun temyiz istemi Danıştay tarafından reddedilmiş ve hüküm onanmıştır.

Anayasa Mahkemesince İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucu hakkındaki mahkeme kararının nasıl ve nereden tespit edildiği sorulmuş, başvurucu hakkında hırsızlık suçu nedeniyle hazırlık tahkikatı yapılmış olduğu, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapılan yazışma sonucunda söz konusu mahkeme kararının temin edildiği öğrenilmiştir.

İddialar

Başvurucu, idarenin kanuna aykırı olarak 18 yaşından küçükken işlediği suçun kayıtlarına ulaştığını belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuki menfaatlerden biri de bireyin mahremiyet hakkıdır.

İdarenin, millî güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür. Ancak bu alanda düzenleme getiren mevzuatın kişilere, kamu makamlarına hangi koşullarda ve sınırlar içinde bu tür gizli tedbirler uygulama ve potansiyel olarak özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak gösterecek şekilde kaleme alınmış olması gerekir.

Belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personele uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan 4045 sayılı Kanun, soruşturma ve araştırmaya konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği, ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı gibi konularla ilgili düzenleme içermemektedir. Bu açıdan söz konusu Kanun’un temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını içeren konuyla ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek mümkün değildir. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.

Bunun yanı sıra kanunlarda, kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerine uygulanması gereken kanun olan 5352 sayılı Kanun’a atıf içeren düzenlemenin bulunmadığı, bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği anlaşılmıştır. Aynı şekilde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin de bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu görülmüştür.

Devletin çocukların korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukumuzda bazı kanuni düzenlemelere de yer verildiği görülmektedir. Bunlardan biri çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacakları ilkesidir. 5237 sayılı Kanun’da, kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmuş ve fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları ifade edilmiştir.

Aynı şekilde 5352 sayılı Kanun’da 18 yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtların idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir.

Öte yandan somut olayda başvurucunun yazılı ve sözlü sınavı kazandığının ilan edilmiş olduğu, 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın 5352 sayılı Kanun’da yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Kaynak: Hürriyet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir