Ayıplı iş, eksik iş kavramı

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi         

2020/6547 E.  ,  2021/9236 K.

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının inşa ettiği … sitesinden A2 Blok B giriş 13 numaralı daireyi 29/07/2009 tarihli noter sözleşmesi ile 621.984 TL bedelle satın aldığını, 2012 yılından itibaren eksik ve ayıpları ile teslim edilmeye başlandığını, davalı tarafça gecikme cezası ödenmemek amacıyla satış ofisinde, broşür ve materyallerde tanıtımı yapılan ve sözleşme ve eki mahal listesinde belirtilen taahhütnamelere uygun şekilde imalatı yapılmamış ve tamamlanmamış şekilde bu dairenin kendisine teslim edildiğini, bu teslimin hukuken geçerli bir teslim mahiyeti bulunmadığını ileri sürerek; fazla hakları saklı kalarak, süresinde teslim yapılmadığından sözleşme gereğince öngörülen aylık 6.219 TL cezai şart ile eksik ve ayıplar nedeni ile oluşan değer kaybının belirlenerek dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; dava konusu daireyi davacının eksiksiz ve ayıpsız olarak çekince ileri sürmeden teslim aldığını, sözleşmede centralpark alanının yeşil alan olarak inşaa edilip kamuya terk işlemi neticesinde site sakinlerinin kullanımına sunulacağının kararlaştırıldığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 3.781 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair verilen karar tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06/11/2018 tarihli ve 2016/26076 Esas 2018/10296 Karar sayılı kararıyla; hükümle gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu, ayrıca hüküm altına alınan rakama nasıl ulaşıldığının gerekçede gösterilmemek suretiyle denetiminin de imkânsız kılındığı gerekçesiyle, bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, 3.781 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 6.219 TL istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Dava, satış esnasında sunulan katalog, proje ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ve geç teslim nedeni ile cezai şartın ödetilmesi istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık; dava konusu olayda “ayıplı ifa” mı, yoksa “eksik ifa”nın mı söz konusu olduğu, buradan varılacak sonuca göre satıcının sorumluluğuna gidilebilecek ihbar ve zamanaşımı süreleri ile talep hakkının kapsamının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.

Davacı tüketici olduğuna göre, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme, satış tarihi itibariyle yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 4. maddesinde yer almaktadır.

Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Ayıp kavramı ile eksik iş kavramı ise birbirinden farklıdır.

Ayıp, kanun ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği ya da olmaması gereken vasıfların olmasıdır.

Eksik iş, sözleşme konusu işlerin yapılmaması yani hiç yapılmayan iştir.

Eksik ifa ise kanunlarımızda tanımı yapılmamakla birlikte, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinde sayılan ayıp kavramı içerisinde mütalaa olunmaktadır.

Yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere; malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenmiş, ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş, hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı açıkça ifade edilmiştir.

Buna göre; satılan maldaki ayıp açık ayıp niteliğinde ise 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde, gizli ayıp niteliğinde ise dava zaman aşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede) ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 29/07/2009 tarihinde satın aldığı daireyi 08/01/2012 tarihinde fiilen teslim aldığı, davacının satın aldığı bu taşınmazla ilgili ayıp ihbarını, dava tarihinden önce davalıya süresinde bildirdiğine ilişkin bir delil bulunmadığı ve sonrasında 10/07/2013 tarihinde açtığı eldeki dava ile de eksik ve ayıp iddiası ile satın aldığı taşınmazda meydana gelen ekonomik eksikliğin tazminini istediği, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Davacının dava dilekçesinde tanımladığı ve mahkemece taşınmazın ekonomik değerini düşürdüğü tespit edilen eksikliklerin açık ayıp olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadıkları, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü satın ve teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur.

Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, 4. maddede konut satışlarında zamanaşımı süresi beş yıl olarak öngörülmüş ise de konutu satın alan davacı, açık ayıp halinde, malı teslim aldığı tarihten itibaren otuz gün içerisinde satıcı veya malike ayıp ihbarında bulunur ise bu durumda, malı teslim aldığı tarihten itibaren beş yıl içerisinde 4077 sayılı Kanuna dayanarak dava açabilecektir.

Hâl böyle olunca; mahkemece ayıp ihbarı süresinde yapılmadığından davanın reddi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK‘nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kaynak:Hukukimedeniyet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir