Anayasa Mahkemesi kültür varlıklarının bedelsiz olarak müzeye tesliminin istenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 13/1/2022 tarihinde, Alexandra Liana ve diğerleri (B. No: 2018/20732) başvurusunda, başvurucu Şirketin koleksiyonuna kayıtlı olan eserler yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar  

Gerçek kişi başvurucular Y.E.S.nin çocukları ve mirasçılarıdır. Beşinci başvurucu ise başvurucular tarafından kurulan bir tüzel kişiliktir. Y.E.S. Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğünde (Müdürlük) kayıtlı bir kültür varlığı koleksiyoncusudur. Y.E.S.nin koleksiyonuna kayıtlı 300’ün üzerinde kültür varlığı bulunmaktadır.

Y.E.S.nin ölümünden sonra gerçek kişi başvurucular koleksiyonculuk faaliyeti yürütmesi amacıyla Steiner Gayrimenkul Yatırım ve Danışmanlık Limited Şirketini (beşinci başvurucu/Şirket) kurmuştur. Şirket 19/2/2014 tarihinde koleksiyon izin belgesi alarak Müdürlük gözetiminde koleksiyonculuk faaliyetine başlamıştır. Y.E.S.nin koleksiyonuna kayıtlı tüm kültür varlıkları Şirketin koleksiyonuna aktarılmıştır.

Müdürlük, Şirketin koleksiyonuna kaydedilen taşınmaz kültür varlıklarının koleksiyonculuk faaliyetine konu edilmesinin mümkün olmadığını belirterek Müdürlüğe teslim edilmesini ihtar etmiştir. Başvurucuların bu işlemin iptali istemiyle 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) açtıkları dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; taşınmaz kültür varlıklarından kopmak ya da ayrılmak sureti ile taşınır hâle gelen parçaların koleksiyonculuk faaliyetine konu taşınır kültür varlığı olarak nitelendirilmesine imkân bulunmadığı, aksinin kabulünün eski eserlerin tahribatını ve beraberinde ticaretini artırıcı bir etkiye yol açacağı belirtilmiştir. Bu karara karşı gerçek kişi başvurucuların istinaf başvurusu Bölge İdare Mahkemesince, temyiz başvurusu ise Danıştay tarafından reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular, özel koleksiyona kayıtlı olan taşınmaz kültür varlıklarının bedelsiz olarak müzeye tesliminin istenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucu Şirketin koleksiyonunda kayıtlı olan taşınmaz kültür varlıklarının sehven envantere kaydedildiği belirtilerek bunların müzeye teslimi yolunda idari işlem tesis edilmiştir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu incelendiğinde gerek taşınır gerekse taşınmaz kültür varlıklarının özel mülkiyete konu edilmesinin yasaklanmadığı görülmektedir. Koleksiyonculuk belgesi alınması koşuluyla taşınır kültür varlıklarının devletin gözetimi ve denetimi altında özel mülkiyette bulundurulması mümkün hâle getirilmiştir. Bunun yanında 2863 sayılı Kanun’un 15. maddesinde taşınmaz kültür varlıklarından, 24. ve 25. maddelerinde ise taşınır kültür varlıklarından uygun görülenlerin mülkiyetinin anılan maddelerde öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde kamuya geçirilmesine de imkân sağlanmıştır.

Somut olaya konu eserler ise gerçekte taşınmaz kültür varlıklarının parçası iken bir şekilde orijinallerinden kopmuş veya koparılmıştır. Bu manada 11/3/2005 tarihinden sonrası için bunların taşınır mal gibi koleksiyonlara kaydedilmesi kesin biçimde yasaklanmıştır. Bu tarihten öncesinde koleksiyonlara kaydedilenler yönünden ise koleksiyoncular arasındaki devir ve satışlar yasaklanmış, bunun yanında kamu makamlarına bunları bedelsiz olarak müzeye alma yetkisi tanınmıştır.

Öte yandan 5835 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle 2863 sayılı Kanun’a eklenen geçici 8. madde 11/3/2005 tarihinden önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı yaptırılmış taşınmaz kültür varlıklarının her durumda müzelere aktarılması mecburiyeti getirmediğinin, bu konuda kamu makamlarına takdir yetkisi tanıdığının vurgulanması gerekir.

Kamu makamları taşınmaz kültür varlıklarının bütünleyicisi olup bunlardan kopan parçaların özel koleksiyoncuların envanterine kaydedilebileceği yolunda bir inancın oluşmasına kendi tutum ve davranışlarıyla neden olmuştur. Kamu makamlarının eylemsizliği ve hatta aktif katkısı sebebiyle oluşan hukuksal duruma güvenerek söz konusu kültür varlıklarını edinen kişilerin bu güvenlerinin korunması gerekir.

Kuşkusuz bu durum taşınmaz kültür varlıklarının parçasını oluşturan eserlerin kamu mülkiyetine geçirilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Ancak bunların tazminatsız olarak müzeye teslim edilebilmesi için çok daha güçlü nedenlere ihtiyaç bulunmaktadır. Somut olayda ise kamu otoriteleri bunların korunması gereksiniminden başka bir neden gösterememiştir. Dahası kamu makamları başvurucu Şirketin bunları gereği gibi korumadığını ve müzeye teslimi hâlinde daha iyi korunacağını da iddia etmemiştir.

5835 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle 2863 sayılı Kanun’a eklenen geçici 8. madde dahi 11/3/2005 tarihinden önce koleksiyoncuların envanterlerine kaydedilenlerle ilgili olarak oluşan mülkiyet durumunu kendiliğinden ortadan kaldırmamakta, bu konuda idareye takdir yetkisi tanımaktadır. Dolayısıyla Mahkemenin mevzuatın taşınmaz kültür varlığının koleksiyonculuk faaliyetine imkân sağlamadığı yönündeki gerekçesinin ilgili ve yeterli olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Bu koşullarda Şirketin koleksiyonuna dâhil olan taşınmaz kültür varlıklarının tazminatsız olarak müzeye teslim edilmesi biçiminde başvurucuya ağır külfet yükleyen bir aracın kültür varlığının korunması amacına ulaşılması için en hafif müdahale teşkil eden araç olduğu sonucuna ulaşılamamıştır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin gereklilik kriterini karşılamadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurucu Şirketin koleksiyonuna kayıtlı olan eserler yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Kaynak:adaletbiz.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir