Yargıtay vermiş olduğu kararda, kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kararında, itiraz yolunun yanlış gösterilmesi durumunda, durma kararı verilerek usulüne uygun bir şekilde tebliğin sağlanması gerektiğine karar verdi. Yargıtay somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kararında itiraz yoluna başvuru süresinin 15 gün yerine 7 gün olarak belirtilmesinin şüpheliyi yanılttığına bu nedenle kararın usulüne uygun kesinleştiğinden söz edilemeyeceğine vurgu yaptı.
Yargıtay kararında bu durumu şu şekilde ifade etti;
“…Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda, karara karşı itiraz yoluna başvuru süresinin “15 gün” yerine “7 gün” olarak belirtilmek suretiyle şüphelinin yanıltıldığı, Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması başlıklı 40. maddesindeki düzenleme ile 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi ve 5271 sayılı CMK’nın 171, 172 ve 173. maddeleri uyarınca, başvurulacak kanun yolunun, merciinin, başvuru şekli, süresi ve bu sürenin başlangıcının açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekmekte olup; “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararda kanun yolu başvuru süresinin şüpheliyi yanıltacak biçimde “7 gün” olarak gösterildiği, bu nedenle kararın usulüne uygun şekilde kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, usulsüz olarak verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi…”
“…Mahkemesince; açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, sanık hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 5271 sayılı CMK’nın 173. maddesinin 7499 sayılı Kanun ile değişik haline göre “iki hafta” içinde ilgili Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usûlüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usûlüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi…”
Yargıtay
10. Ceza Dairesi
Esas :2024/9315
Karar :2025/3685
Tarih :26.03.2015
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İNCELEME KONUSU KARAR:Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA
YOLUNA BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Ankara 64. Asliye Ceza Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı ile hükümlü hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 191/1, 62. ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün, istinaf edilmeksizin 16.12.2021 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı CMK’nın 309/1. maddesi uyarınca, 21.10.2024 tarihli ve 2024/7165 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 21.11.2024 tarihli ve KYB – 2024/109385 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 21.11.2024 tarihli ve KYB – 2024/109385 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Benzer bir konuya ilişkin olarak Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 23/12/2019 tarihli ve 2019/5427 esas, 2019/8638 karar sayılı ilamında “…somut olayda kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının tebliğ edildiği, ancak erteleme kararında ve tebliğ evrakında erteleme kararına itiraz hakkı bulunduğunun gösterilmediği,… kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına şüphelinin itiraz hakkının bulunduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz mercii ve süresiyle birlikte itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, somut olayda ise kararda itiraz hakkı belirtilmediği gibi ne soruşturma ve denetimli serbestlik sürecinde ne de kovuşturma sırasında hiçbir aşamada itiraz hakkı bildirilmeden yargılamanın sonuçlandırıldığı anlaşılmış olup,… Bu durumda usulüne uygun bir tedavi ve denetimli serbestlik infaz süreci de bulunmadığından, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kamu davası açılma koşulunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekir.” şeklinde belirtildiği üzere, 5237 sayılı Kanun’un 191/2. maddesi uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı şüphelinin itiraz hakkının bulunduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce, itiraz hakkı tanınmadan verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı,
Somut olayda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/02/2018 tarihli ve 2018/34204 soruşturma, 2018/581 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın … 2 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla 08/03/2018 ve 19/03/2018 tarihlerinde tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmış ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 35. maddesinin 3. fıkrası gereğince serbest olmayan sanığa tebliğ edilen kararın kendisine okunup anlatılması gerektiği, somut olayda ise kararın sanığa anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığı ile “bir suret alarak” tebliğ edildiği, ancak anılan düzenleme uyarınca tebliğ edilen kararın sanığa anlatıldığına dair bir bilginin yer almaması nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın sanığa tebliğ işleminin usule aykırı olduğu, diğer yandan söz konusu kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair karara karşı itiraz yoluna başvuru süresinin 15 gün yerine “7 gün” olarak belirtilmek suretiyle şüphelinin yanıltılarak usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı nazara alındığında, kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın kesinleşmediği cihetle, kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden kamu davasının durmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
A. Şüpheli hakkında, 14.12.2017 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.02.2018 tarihli ve 2018/34204 Soruşturma, 2018/581 Karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3. maddesi uyarınca bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, erteleme karar içeriğinde, karara karşı itiraz kanun yoluna başvuru süresinin, “15 gün” yerine “7 gün” olarak gösterildiği, tedbirin infazı için kararın Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
B. Şüphelinin, kendisine yüklenen denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar ettiğinin bildirilmesi üzerine, erteleme kararının kaldırılarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 03.02.2020 tarihli ve 2020/14779 Soruşturma, 2020/6377 Esas, 2020/4477 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı,
Anlaşılmıştır.
C. Ankara 64. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 06.10.2021 tarihli ve 2021/131 Esas, 2021/74 Karar sayılı kararı ile, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 191/1. ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği,
D. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, bu durumda sanığa, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.” şeklindeki düzenleme gereği, “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık
erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, somut olayda şüpheli hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda, karara karşı itiraz yoluna başvuru süresinin “15 gün” yerine “7 gün” olarak belirtilmek suretiyle şüphelinin yanıltıldığı, Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması başlıklı 40. maddesindeki düzenleme ile 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi ve 5271 sayılı CMK’nın 171, 172 ve 173. maddeleri uyarınca, başvurulacak kanun yolunun, merciinin, başvuru şekli, süresi ve bu sürenin başlangıcının açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekmekte olup; “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararda kanun yolu başvuru süresinin şüpheliyi yanıltacak biçimde “7 gün” olarak gösterildiği, bu nedenle kararın usulüne uygun şekilde kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, usulsüz olarak verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26.02.2018 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin karar … 2 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla 08.03.2018 tarihinde şüpheliye tebliğ edilerek kesinleştirilmiş ise de; 5271 sayılı CMK’nın 35/3. maddesi gereğince serbest olmayan sanığa tebliğ edilen kararın kendisine okunup anlatılması gerektiği, somut olayda ise kararın sanığa anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığı ile “bir suret almak suretiyle” tebliğ edildiği, ancak anılan düzenleme uyarınca tebliğ edilen kararın sanığa anlatıldığına dair bir bilginin yer almaması nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın sanığa tebliğ işleminin usule aykırı olduğu, bu hâliyle de kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği, kararın kesinleşmemesi nedeniyle beş yıllık erteleme süresi işlemeye başlamadığından, yükümlülük ihlalinden söz edilemeyeceği anlaşıldığından;
Mahkemesince; açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, sanık hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 5271 sayılı CMK’nın 173. maddesinin 7499 sayılı Kanun ile değişik haline göre “iki hafta” içinde ilgili Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usûlüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usûlüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
III. KARAR
A. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
B. Ankara 64. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.10.2021 tarihli ve 2021/131 Esas, 2021/74 Karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/3. maddesi gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
5271 sayılı CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
26.03.2025 tarihinde karar verildi.
Kaynak :Lexpera

