Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2286
Karar No: 2017/3847
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
K A R A R
Dava, hatalı olarak yapıldığı ileri sürülen estetik operasyon nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların giderimi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın hukuki nitelendirmesi yapılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi hükmünce hakim Türk kanunlarını resen uygulanacağından maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflar hukuki vasıflandırma mahkemeye aittir.
Davada herhangi bir tıbbi rahatsızlıktan bahsedilmeksizin estetik amaçlı kepçe kulak ameliyatı yaptırıldığı, davalı yüklenicilerin sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle davacının maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülmektedir. Kepçe kulak diye tabir edilen kulağın görünümündeki normal dışı büyüklüğün giderilip kulak ve yüze güzel bir görünüm kazandırılması işlemi estetik bir işlem olduğu ve sonuç olarak tedavi değil güzelleşme amaçlandığından tarafların arasındaki ilişki hizmet ilişkisi değil sözleşme ve ilk müdahale yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir. Eser sözleşmesinin varlığı halinde uyuşmalığın da eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Eser sözleşmelerinin diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli farklı sonuç sorumluluğu, yani tarafların anlaşmaları doğrultusunda yüklenicinin bir sonucu meydana getirmeyi taahhüt etmesidir. Sonucu taahüt eden yüklenici Türk Borçlar Kanunu’nun 471. ve Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi uyarınca iş sahibinin yararını gözeterek özen görevini sadakatle yerine getirmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davaranışları esas alınacaktır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma, zararına olacak şeyleri yapmama anlamını da ifade eder.
Eser sözleşmesinde ve somut olayda güzelleşme amaçlı estetik ameliyatta yüklenici olduğu kabul edilen doktorun yükümlülüğü taahhütlerine, tıbbın gereklerine ve iyi niyet kurallarına uygun şekilde ameliyatı yapmak, davacı iş sahibinin sorumluluğu bedeli ödemektir. Davacı, davalı yüklenicilerin edimlerini yerine getirmediği, taahhüt ve tıbbın gereklerine uygun ameliyat yapmadığı ve estetik ameliyatın başarısız olduğunu ileri sürerek davasını açmıştır.
Mahkemece talimat yoluyla hukukçu ve plastik cerrahi uzmanından 04.02.2013 tarihli rapor alınmış bu rapora itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan 28.08.2013 tarihli rapor ve aynı kuruldan 21.05.2014 tarihli ek rapor alınmıştır. Alınan raporlarda eser sözleşmesi hükümlerine göre inceleme yapılmadığından bu raporların hüküme esas alınmaları mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı maddeleri gereğince yeniden oluşturulacak üniversitelerin plastik ve rekonstrüktif cerrahi kürsüsü öğretim üyesi uzmanlardan oluşturulacak bilirkişi kurulundan, davalı yüklenicilerin 818. sayılı Borçlar Kanunu’nun 357/son ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 472/son maddesi uyarınca genel ihbar mükellefiyetini (uyarı-onam) yerine getirip getirmedikleri, yüklenicilerin gerçekleştirdiği estetik amaçlı ameliyatın taraflar arasındaki sözleşme, yüklenicinin taahhüdü ve tıbbın gereklerine uygun olarak yapılıp yapılmadığı, amacına ulaşıp ulaşmadığı, yüklenicinin gerçekleştirdiği eserin (estetik amaçlı) ameliyatın ayıplı olup olmadığı ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 360 ile 6098 sayılı TBK’nın 475 maddesi hükümlerine göre ayıplı ifa var ise eserin reddini gerektirip gerektirmediği yada bedelden tenzil veya ek tedavilerle ayıbın giderilmesinin mümkün olup olmadığı ile bunların bedeli konusunda gerekçeli, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: Yargıtay