Yargıtay Büyük Genel Kurulu İçtihadı Birleştirme Kararına göre “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkartılması yeterli olup, öncelikle bu adrese normal bir tebligatın çıkartılması gerekmemektedir.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 2019/2 Esas No.lu 2020/3 Karar No.lu 20.11.2020 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında “Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkartılması yeterli olup, öncelikle bu adrese normal bir tebligatın çıkartılması gerekmemektedir.” şeklinde karara varılmıştır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi kararlarında bilinen adrese çıkartılan tebligatın iade gelmesi halinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre mernis adresine tebliği yeterli görülerek 2 aşamalı bir tebligat kabul edilmişken; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararlarında ise mernis adresine önce normal tebligat çıkartılması, bunun iade gelmesi halinde de Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesine göre yeni bir tebligat çıkartılması gerektiği şeklinde 3 aşamalı bir tebligat kabul edilmiştir. Konu ile ilgili olarak görüş aykırılığı bulunduğundan ve farklı uygulamalar sürdürüldüğünden; aykırılığın içtihadı birleştirme kararıyla giderilmesi gerekmiştir.
Kararın gerekçesine göre yargı mercileri tarafından yapılacak bütün tebligatlar Tebligat Kanunu’na, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe göre yapılır. Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır.
Tebligat Kanunu’ nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
Tebligat Kanunu’ nun 10. maddesinin 2. fıkrasının gerek lafzı gerekse gerekçesi hiçbir şüpheye yer varmayacak düzeyde ve açıklıkta bilinen adres ile adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin farklı olması ihtimalini, durumunu esas almıştır(Yeşilova. s. 74,75,77).
Tebligat Kanunu’ nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası da “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir” hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanunu’ nun 10. maddesinin 2. fıkrası ve 21. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. Fıkrası ve 79. maddesi; muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılamaması halinde, muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’ nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat çıkarılmasını açıkça düzenlemektedir. 6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklere ilişkin madde gerekçelerinde de bu hususa işaret edilmiştir. Tebligat Kanunu’ nun 10. maddesinin 2. fıkrasında aynı kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasına bir gönderme bulunmadığından bahisle mernis adresine öncelikle normal tebligat çıkarılması sonucuna varılması mümkün değildir.
Tebligat Kanunu’ nun lafzı ile 6099 sayılı Kanunu’ nun genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’ nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde; mernis adresinin resmi tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’ nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlardan başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’ nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı düzenlenmiş olduğundan Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine göre iki aşamalı bir tebliğ usulü benimsendiği anlaşılmaktadır. Birinci aşamada; muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın tebliğ edilememesi üzerine ikinci aşama olarak; tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine “mernis adresi” şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’ nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun muhatabın mernis adresine başkaca bir adres araştırması yapmadan doğrudan Tebligat Kanunu’ nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligatı yapması gerekir.
Sonuç olarak Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından, muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması halinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’ nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılması gerekmediğine dair 20.11.2020 tarihinde yapılan üçüncü görüşmede oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Stj. Av.Aslı Fiske