Terditli olarak açılan davanın reddi halinde bir kez vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir

            Yargıtay, terditli olarak açılan davanın reddi halinde bir kez vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine karar verdi. Yargıtay, terditli olarak açılan davadaki taleplerin bağımsız ve ayrı talepler olmadığını terditli talep yönünden bir kez vekalet ücretine hükmedileceğini kararda şu şekilde ifade etti;

            “…Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacının dava dilekçesindeki talepleri bağımsız ve ayrı talepler olmayıp terditli taleplerdir. Bu nedenle, davacının tek davasının olduğu kabul edilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde dava değeri 8.500-TL olarak gösterilmiş, bu değere itiraz edilmemiştir. Bu durumda, dava dilekçesinde yazılı olan ve itiraza uğramayan bu değer üzerinden bir kez vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken iki kez vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır…”

      Yargıtay

8. Hukuk Dairesi

Esas  :2014/15352

Karar :2014/17508
Tarih  :29.09.2024

DAVACI         : M. Ç.

DAVALI         : Ç. Ü. vs.

DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

M. Ç. ve Ç. Ü. ve M. C. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 18.12.2012 gün ve 84/571 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, dava konusu 552 parsel sayılı taşınmaz tapuda davalılardan Ç. Ü. adına kayıtlı iken diğer davalı Mehmet tarafından 31.07.1997 tarihinde haricen düzenlenen senetle bu taşınmazın 150 m2’lik bölümünün satın ve devralındığını, aynı gün ise vekil edeni ile davalı Mehmet arasında düzenlenen harici senetle bu taşınmazın vekil edenine 1000 TL bedelle satılıp devredildiğini açıklayarak taşınmazın 150 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline, bu talebin kabul edilmemesi ya da davalı Ç. Ü.’in tapuda malik olmaması halinde ise 552 parseldeki 150 m2’lik hissenin arsa değeri ile üzerindeki evin değerinin tespiti ile bu miktarın dava tarihinden itibaren faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Ç. Ü., dava konusu taşınmazla ilgili resmi bir satışın söz konusu olmadığını, kaldı ki, tapulu taşınmazların haricen satışının da geçerli bulunmadığını, ancak bedel ödenmiş ise yasal süre içerisinde bedelinin istenebileceğini, somut olayda ise 10 yıllık zamanaşımı süresinin de geçmiş bulunduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı Ç. Ü. aleyhine açılan harici satış bedelinin tahsiline ilişkin davanın pasif husumetten, tapu iptal ve tescile ilişkin davanın ise esastan reddine, diğer davalı Mehmet aleyhine açılan aynı talepli davaların da esastan reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 552 parsel sayılı taşınmaz dosya arasında yer alan tapu kaydına göre 1991 yılında ifraz edilmek suretiyle 1396 ve 1397 parsellere giderek davada yer almayan üçüncü kişiler adına tescil edilmiştir. Diğer bir deyişle harici satışın yapıldığı 31.07.1997 tarihinde taşınmaz tapulu bir yer olup davalılar adına kayıtlı değildir.

Dava konusu taşınmaz haricen satışa konu edildiği 31.07.1997 tarihinde tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışı TMK’nun 706, 6098 sayılı TBK’nun 237, 818 sayılı BK’nun 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve satın alana herhangi bir hak bahşetmez. TMK’nun 706. maddesinde öngörülen resmi şekil bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartıdır. Bu husus 6098 sayılı TBK’nun 237. maddesinde “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi şarttır.” şeklinde açıklanmıştır. Bu sebeple resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemez ve buna dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunulamaz. Davanın her iki davalı yönünden bu sebeple reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün tapu iptal ve tescile ilişkin bölümünün ONANMASINA,

Davacı vekilinin terditli talebi yönünden temyiz itirazlarına gelince, davacı vekili dava dilekçesinde ve yargılama sırasında alınan beyanlarında açıkça dava konusu 552 parsel sayılı taşınmazdaki 150 m2 kısmına ilişkin hissenin arsa değeri ile üzerindeki evin değerinin tespit edilerek, bu değerin dava tarihinden itibaren faizine hükmedilmesini istemiştir. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Ne var ki mahkemece davacının isteğinin, sözleşme ile satışa konu taşınmaz için verilen bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereğince tazmini isteği olarak kabul edilerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa gerek yargılama sırasında gerekse temyiz dilekçesinde davacı, sözleşmede kararlaştırılan bedel isteğinin bulunmadığını açıkça bildirmiştir. Hakim tarafların talebi ile bağlı olup talepten fazlaya veya başka bir şeye hükmedemez ( HMK.26.md). Davacı ile davalı M. C. arasında düzenlenen 31.07.1997 tarihli sözleşme içeriğine göre 552 parselde Mehmet’e ait payı olan 150 m2 yüzölçümlü arsa üzerinde bulunan evin 1Milyar TL bedelle satılarak bedelin alındığı yazılmıştır. Ne var ki davacının bedel isteği bulunmadığı gibi ayrıca geçersiz sözleşmeye dayanarak taşınmazın belirlenecek değeri ile mütemmim cüzü niteliğinde olan üzerindeki evin bedelini de talep edememeyeceğinden mahkemece davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken değişik gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de bedele yönelik hüküm redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru görülmüştür.

Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacının dava dilekçesindeki talepleri bağımsız ve ayrı talepler olmayıp terditli taleplerdir. Bu nedenle, davacının tek davasının olduğu kabul edilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde dava değeri 8.500-TL olarak gösterilmiş, bu değere itiraz edilmemiştir. Bu durumda, dava dilekçesinde yazılı olan ve itiraza uğramayan bu değer üzerinden bir kez vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken iki kez vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan hükmün vekalet ücretine ilişkin bölümlerinin 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılan 25,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 72,00 TL’nin davacıya istek halinde iadesine 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak                      :Lexpera

Yayına hazırlayan   :Stj. Av. Sarp Yakan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir