Aydın 1.İdare Mahkemesi’nin 2019/399 esas, 2020/337 karar sayılı, 10.06.2020 tarihli kararı ile Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesinde yapılması planlanan “Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen 10.05.2019 tarih ve 5511 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptaline karar verildi. Kararda;
“…Bakılan uyuşmazlıkta, projenin, çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığının ve anılan faaliyetin, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakıp bırakmaması, toz ve duman çıkarıp çıkarmaması hususlarının çözümü amacıyla tarafların iddiaları, projenin nitelikleri ve uygulanacağı yerin özellikleri ile ÇED raporunu hazırlayanların uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle belirlenen alanlarında uzman Ziraat Mühendisi, Maden Mühendisi, Çevre Mühendisi, Jeoloji Mühendisi (hidrojeoloji alanında da uzmanlığı bulunan) ve Orman Mühendisinden müteşekkil beş kişilik heyet ile birlikte mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin 19/09/2019 günlü ara kararımız üzerine 27/12/2019 tarihinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi heyetince düzenlenen ve Mahkememiz kayıtlarına 24/02/2020 tarihinde giren bilirkişi raporunda özetle; Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi, 1.551,52 hektar alanı kapsayan 40918 sayılı IV.grup maden işletme ruhsatlı sahada çalışılan alanlara ilave olarak 188,04 hektar alan artışı planlanmasına yönelik dava konusu projenin 2 poligondan oluştuğu, 1 numaralı ÇED poligonu sınırları içerisinde Aydın İli, Söke İlçesi, Karacahayıt Mahallesi, 118 ada 8 parsel sayılı zeytinlik nitelikli arazinin bulunduğu, ziraat mühendisliği, tarımsal üretim açısından yapılan değerlendirmede; kapasite artırımı yapılmak istenilen poligonların Karacahayıt Mahallesi’ne çok yakın olduklarının görüldüğü, ÇED dosyasındaki Tablo-2 incelendiğinde 1 numaralı ÇED poligonunun Karacahayıt Mahallesi’ne 265 metre, 2 numaralı ÇED poligonunun ise 180 metre uzaklıkta olduğu, 1 numaralı ÇED poligonun Karacahayıt Mahallesi’nin güneyinde, 2 numaralı ÇED poligonunun ise mahallenin/köyün kuzeydoğusunda yer aldığı, Karacahayıt Mahallesi’nin güneyi ve batısının dağlık alanlar ile çevrili iken kuzeyi ve doğu bölümünün alüvyal ova şeklinde düz arazi eğimine (%0-2) sahip tarım arazileri ile çevirili olduğu, 1 ve 2 numaralı ÇED poligonları arasında kalan Karacahayıt Mahallesi’nin kuzeyinde ve doğusundaki düz ova şeklindeki verimli alüvyal topraklar bulunduğu, bu alandaki arazilerin oldukça verimli ve derin toprak yapısına sahip olan ve 5403 sayılı Kanun kapsamında mutlak tarım arazisi şeklindeki birinci sınıf verimli tarım arazileri olduğu, bu araziler üzerinde ekili ve ağaç şeklinde dikili sulu tarım yapıldığı, köy ve çevresinin tümünün ekili-dikili tarım arazileri ile çevrili olduğu, köyün yegane geçim kaynağının çevredeki sulu ekili tarım arazileri ile dağlık alandaki zeytin ağaçları olduğu, bu tarım arazilerinin ise kapasite artırımının istendiği poligonlar ile sınır oluşturduğu, yine köyün çevresindeki tarım arazilerinin içinde artezyen şeklinde kuyular olduğu ve bu kuyular vasıtasıyla ekili sulu tarım şeklinde üretim yapıldığı, bu bağlamda köy ve çevresindeki ova şeklinde tarım arazilerinde yetiştirilen ürünlerin madenin çıkartılması, taşınması ve işlenmesi gibi işlemler sonucunda oluşabilecek toz oluşumundan etkileneceği ve bu etkinin özellikle yaz aylarında süreklilik arz edeceği kanaatine varıldığı, dava konusu “ÇED Olumlu” kararına konu proje alanını teşkil eden 1 ve 2 numaralı ÇED poligonları ve köy yerleşimi ile bitişik konumda olan düz arazi eğimine sahip verimli tarım arazileri arasında toz etkisini engelleyecek herhangi bir dağ, tepe şeklinde doğal yükseklik bariyeri olmadığı, daha yüksek kotta olan 1 ve 2 numaralı ÇED poligonlarında madenin çıkarılmasına yönelik yapılacak işlemlere bağlı olarak oluşacak tozun doğrudan daha çukur konumda olan köy yerleşimi ile çevresindeki sulu tarım arazileri üzerinde birikeceği, iki poligon içindeki dağlık alanlarda seyrek maki örtüsünün içinde yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacının olduğunun belirlendiği, zeytin ağaçlarının poligonların tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığı gözlenirken alan içinde küçük lokal bölgeler şeklindeki bazı bölümlerde ise seyrek maki-funda bitki örtüsü ile birlikte olduğu, poligonların bulunduğu dağlık arazi tipinde kayalık yapıya bağlı olarak kapama zeytin bahçesi şeklinde zeytin ağacı tarımı yapılamadığı, ancak bölgenin tipik doğal bitki örtüsü olan ve susuzluk ile topraktaki bitki besin maddesi yetersizliğine dayanaklı olan doğal delicenin (yabani zeytin) poligonların tümünde yaygın olarak görüldüğü, bu deliceler aşılanarak zeytin ağaçlarına dönüştürülmek suretiyle alanın bir zeytin plantasyonu haline getirildiği, poligonların dağlık bölümlerinde yapılan incelemelerde çok sayıda ve poligonların tümüne dağılmış halde deliceye aşılı zeytin ağaçları bulunduğunun belirlendiği, alanın bu görünümü ile bir zeytincilik bölgesi görünümü arz ettiği, ilave maden sahası yapılmak istenen iki poligonun içinde ve 3 kilometre çevresinde yoğun deliceye aşılanmış ilaçlama, gübreleme, sulamanın yapılmadığı sadece budama şeklinde kültürel işlemlerin yapıldığı organik zeytincilik alanların bulunduğunun saptandığı, maden işletilmeye geçirildiğinde poligonlar içinde bulunan bu zeytin ağaçlarının büyük bir bölümünün kesilmesi gerekeceği, poligonlar içinde kalan diğer zeytin ağaçları ile maden poligonlarının çevresindeki zeytinlik alanlarının da toz etkisinden yoğun olarak etkileneceği, maden ocağındaki patlamalar, taşıma gibi işlemler nedeniyle oluşacak tozların maden alanı içinde bulunan ve maden alanına 3 kilometre uzaklık içinde yer alan zeytin ağaçlarının vegatatif ve generatif gelişimlerini olumsuz etkileyeceği, jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yapılan değerlendirmede; dava konusu etkinlikle ilgili olarak hazırlanan ÇED raporunda, söz konusu etkinliğin jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yeterli düzeyde tanıtılmadığı, etkinliğin olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemlerin yeterince açıklanmadığı, çevre mühendisliği ve çevre mevzuatı açısından yapılan değerlendirmede; proje kapsamında RN:40918 nolu Feldspat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi kapsamında ruhsatlı sahada çalışılan alanlara ilave olarak 2 poligon şeklinde toplam 188,04 hektarlık alanda yılda yaklaşık 1.500.000 ton (566.037,7 m³) feldspat, kuvars ve kuvarsit üretilmesinin planlandığı, ÇED raporunda, kontrollü patlatma emisyonlarının nasıl hesaplandığına dair açıklama bulunmadığı, Hava Kirlenmesine Katkı Değerlerinin hesaplanması zorunluluğunun yerine getirilmediği, ÇED alanı dahilinde zeytinliklerin olduğu, dolayısıyla söz konusu işletmenin Çevresel Etki Değerledirmesi Yönetmeliğinin ek 5, 1-ı koşulunu sağlamadığı, orman mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; proje alanının, 250-450 metre arasında bir yükseliğe sahip bulunduğu, alanın tipik bitki örtüsünün Akdeniz makisi olduğu, alanda maki elemanlarından kermes meşesi, zeytin, menengiç, akçakesme ve ahlat gibi türlere rastlandığı, alan hakim rüzgarlara açık ve birinci derece orman yangınlarına hassas bir noktada bulunmasına rağmen orman yangınlarıyla mücadele eylem planı yapılmadığı, kesilecek ağaç adeti ve türlerinin tam manasıyla belirtilmediği, rehabilitasyon projesinde; rehabilite işlemlerinin hangi türler ile yapılacağı, üst toprak ve mineral toprağının nasıl ve ne şekilde depolanacağı, alınacak erozyon tedbirlerinin neler olacağı gibi hususların yeterince açıklanmadığı, maden mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; açık işletme madenciliği işinin doğası gereği üretim yapılmadan ocaklarda topoğrafyanın değiştiği ve arazinin ilk halinin korunmasının mümkün olamadığı dikkate alındığında S:40918 nolu Feldspat, Kuvars, Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı ve Kırma Tesisi Projesi için 403,96 hektar faaliyet alanına zeytinlik arazilerden oluşan 188,04 hektar arazinin dahil edilmesi, madencilik faaliyetinin daha derin sahalarda üretim yerine daha geniş alanlarda üretim yapılması sonucunu doğuracak olup bu durumun ise daha geniş zeytinlik alanların zarar görmesine neden olacağı yolunda tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
Taraflara tebliğ edilen söz konusu bilirkişi raporuna davalı idare ve davalı idare yanında davaya katılan müdahil şirket tarafından itiraz edilmiş ise de itirazların raporu kusurlandıracak nitelikte olmadığı ve bilirkişi raporunun hükme esas alınabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Olayda, yapılan keşif incelemesi ve bu inceleme sonucunda tanzim edilen bilirkişi raporunda yer verilen uydu görüntüleri ve fotoğraflardan; gerek 40918 sayılı IV.grup maden işletme ruhsatına konu saha içerisinde alan artışı yapılmak suretiyle açılması planlanan açık maden ocağına ilişkin 2 ÇED poligonu ve 6 üretim poligonundan müteşekkil 188,04 hektarlık proje sahası içerisinde gerekse bu sahayı çevreleyen 3 kilometre mesafe sınırları dahilinde kalan alanda yabani ve aşılı zeytin ağaçlarının bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda, işleme konu proje sahası içerisinde ve bu sahaya 3 kilometrelik mesafede zeytinlik alanlar bulunduğu ve söz konusu zeytinliklere zarar vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde patlatmalı açık işletme yöntemi uygulanan madencilik faaliyetinde bulunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, proje konusu maden ocağının 3573 sayılı Kanun uyarınca zeytinlik sahalara 3 kilometreden daha kısa mesafede kurulması mümkün olmayan tesislerden olduğu anlaşılmakla dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Nitekim, Danıştay 6. Dairesi’nin 15/11/2019 günlü, E:2019/17667, K:2019/11268 sayılı ile 02/10/2019 günlü, E:2019/16867, K:2019/8484 sayılı kararları da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü gösterilen ve davacılar tarafından sarfedilen 408,20-TL yargılama gideri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, 2577 sayılı Kanunun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 325. maddesi uyarınca genel bütçeden karşılanan 314,00-TL keşif harcı ile 1.000,00-TL keşif yol gideri ve 5.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.134,00-TL yargılama giderinin bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde davada haksız çıkan davalı idare tarafından Mahkememiz veznesine yatırılarak makbuzun dava dosyasına ibraz edilmesine, yatırılmadığı takdirde karar kesinleştikten sonra davalı idareden tahsil edilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığı’na müzekkere yazılmasına ve kararın bir örneğinin tebliğ edilmesine, davalı yanında müdahil tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 106,00-TL yargılama giderinin davalı yanında müdahil üzerinde bırakılmasına, artan posta giderlerinin talep edilmesi halinde derhal, aksi takdirde kararın kesinleşmesinden sonra re’sen davacılara ve davalı yanında müdahile iadesine, 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesinin 2.fıkrasının (g) bendi uyarınca kararın tebliğinden tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”