Şirket ortağına şirketin vergi borcu nedeniyle ödeme emri çıkarılması

DANIŞTAY

Vergi Daireleri Genel Kurulu


ESAS: 2013/150
KARAR: 2014/96

İstemin Özeti : Davacı adına, … Tekstil Ürünleri İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden tahsil imkanı bulunmayan Ocak ila Mayıs 1999 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, Ocak-Mart ve Nisan-Haziran 1999 dönemlerine ilişkin geçici vergi ve 1999 yılına ilişkin ek kurumlar vergisi borcunun tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen 23, 24 ve 25.11.2006 ile 16.12 ve 26.12.2006 tarihli ve 16356, 16365, 16368, 16371, 16386, 16374, 16377, 16380, 16389, 16392, 16395, 16398, 16401, 16410, 16416, 16455, 16458, 16460, 19527, 16546, 16549, 16404, 16407, 16413, 19546, 19529, 19545, 19528, 19544, 19547, 19548, 19549, 16241, 19543, 19542, 19541, 19540, 19539, 19538, 19537 takip numaralı ödeme emirleri davaya konu yapılmıştır.

Davayı inceleyen …1.Vergi Mahkemesi, 26.09.2007 günlü ve E:2007/234, K:2007/434 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35’inci ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 540’ıncı maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, limited şirketin malvarlığından tahsil imkanı kalmadığı anlaşılan vergi borçlarının öncelikle kanuni temsilcilerden takip ve tahsili gerektiği, bu yola başvurulmadan şirket ortağının takip edilemeyeceği sonucuna ulaşıldığı, kamu borçlusu limited şirketin ortağı olan davacının hissesini tüm hak ve borçlarıyla birlikte 17.05.1999 tarihli noter satış senedi ile bir başka kişiye devrettiği ve bu hususun 20.12.1999 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, bu durumda kanuni temsilci olmadığı da anlaşılan davacının hisse devrinden önceki borçlardan ortak sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle ödeme emirlerini iptal etmiştir.

Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 13.04.2011 günlü ve E:2008/696, K:2011/2260 sayılı kararıyla temyiz istemini reddetmiş ise de; davalı idarenin karar düzeltme istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyerek verdiği 17.10.2012 günlü ve E:2011/7208, K:2012/5626 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10’ucu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nun 35’inci maddelerinde birbirinden bağımsız olarak kanuni temsilciler ve ortaklar için farklı takip usullerinin öngörüldüğü, kanuni temsilci ve limited şirket ortaklarının takibinde, vergi borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilmesinin her iki yasal düzenlemenin birbirine paralel hükümleri olduğu, vergi borcunun şirketten tahsilinin mümkün olmaması halinde kanuni temsilci ve ortak arasında bir öncelik sırası bulunmadığı, 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde, limited şirket ortaklarının şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hissesi oranında doğrudan doğruya sorumlu olacaklarının belirtildiği, sözü edilen yasal düzenlemeler karşısında vergi mahkemesinin, şirket hakkındaki takibatın sonuçsuz kalması halinde, öncelikle kanuni temsilci hakkında takip yollarının tüketilip, kamu alacağının tahsil edilememesi halinde, şirket ortağının takibi gerektiği yolundaki gerekçesinin kabul edilemeyeceği, bu durumda, davacının ortaklık sıfatının sona erdiği tarih dikkate alınarak adına ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan …1.Vergi Mahkemesi 18.12.2012 günlü ve E:2012/647, K:2012/710 sayılı kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiş ve 26.09.1997 tarihinden 17.05.1999 tarihine kadar şirket ortağı olan davacının hissesi oranında düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı, yasada, kanuni temsilci ile ortaklar arasında kamu alacağının takibi açısından herhangi bir öncelik sırası öngörülmediği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir

Danıştay Tetkik Hakimi : …

Düşüncesi : Vergi mahkemesi ısrar kararı; biri kanuni temsilci hakkında takibat sonuçlanmaksızın ortağın takip edilemeyeceği, diğeri ortağın ortaklık payını devretmesi halinde kamu alacağından sorumlu tutulamayacağı şeklinde iki ayrı gerekçeyle verilmiştir.

Gerek 213 sayılı Yasa gerek 6183 sayılı Yasa’da, limited şirketin kanuni temsilcileri ile ortakları arasında kamu alacağının takibi sırasında bir öncelik- sonralık ilişkisi öngörülmediği gibi, limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan 6183 sayılı Yasa’nın 35’inci maddesinde yer alan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından sorumluluklarının kalktığından söz edilemeyeceğinden ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davacı adına, … Tekstil Ürünleri İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden tahsil imkanı bulunmayan Ocak ila Mayıs 1999 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, Ocak-Mart ve Nisan-Haziran 1999 dönemlerine ilişkin geçici vergi ve 1999 yılına ilişkin ek kurumlar vergisi borcunun tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen 23, 24 ve 25.11.2006 ile 16 ve 26.12.2006 tarihli ve 16356, 16365, 16368, 16371, 16386, 16374, 16377, 16380, 16389, 16392, 16395, 16398, 16401, 16410, 16416, 16455, 16458, 16460, 19527, 16546, 16549, 16404, 16407, 16413, 19546, 19529, 19545, 19528, 19544, 19547, 19548, 19549, 16241, 19543, 19542, 19541, 19540, 19539, 19538, 19537 takip numaralı ödeme emirlerinin iptali yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki belgelerden, davacının şirketteki hisselerini 17.05.1999 tarihli noter senediyle devrettiği ve bu hususun 20.12.1999 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği anlaşılmaktadır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Kanun’un 21’inci maddesiyle değişik 35’inci maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takip edilecekleri düzenlenmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10’uncu maddesinde ise tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu kimselerin söz konusu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.

Kanuni temsilcilerin sorumluluğu ile limited şirket ortaklarının sorumluluğuna ilişkin yukarıda belirtilen düzenlemeler, bu sorumluluğun koşulları yönünden farklı içerik taşımaktadır. Kanuni temsilciler, yerine getirmeleri gereken şirkete ait vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle sorumlu tutuldukları halde limited şirket ortakları, doğrudan doğruya sorumlu tutulmuştur. Kanuni temsilciler borcun tamamından müteselsilen sorumlu oldukları halde ortakların sorumluluğu, sermaye payına isabet eden borçla sınırlanmış olup kanuni temsilcilere rücu olanağı tanınmış olmasına karşın, ortaklara böyle bir rücu olanağı tanınmış değildir. Tüm bu nedenlerle iki ayrı sorumluluk durumu aralarında sıralama yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığından Yasada böyle bir öncelik sırası yapılmış değildir.

Bu durumda, davacının, ödeme emirlerine konu vergi borcunun ait olduğu dönemde şirket ortağı olduğu anlaşılmış olup kamu alacağı nedeniyle takip edilebileceği sonucuna varıldığından, vergi mahkemesince, öncelikle kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerektiği yolundaki yargıya dayanılarak verilen ödeme emirlerinin iptaline ilişkin ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, …1.Vergi Mahkemesinin, 18.12.2012 günlü ve E:2012/647, K:2012/710 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 19.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir