İdari İşlemin Kesin ve Yürütülebilir Olması

                            İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3-c maddesi uyarınca, idari yargıda açılan davalar ilk inceleme aşamasında “idari davaya konu olacak kesin ve yürütülebilir işlem olup olmadığı” yönünden incelenir.

                            Kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan, bir başka anlatımla, davacının hukuki durumunda değişikliğe ve hak kaybına yol açan, icrai, kişinin durumunu etkileyen işlemleri ifade etmektedir.

                            1.İYUK 14.maddesi uyarınca iptal davasının ön koşulu olarak incelenir

                            İdari yargı yerlerinde açılan davalarda dosyalar, ilk olarak davanın ön kabul şartlarını taşıyıp taşımadıkları yönünden incelenip dava ön kabul şartlarını taşıyorsa esas yönünden incelemeye tabi tutulur.

                            2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 14. maddesinin 3. bendinde dava dilekçeleri Danıştay’da daire Başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

                        “a)Görev ve yetki,

                            b)İdari merci tecavüzü,

                            c)Ehliyet,

                            d)İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,

                            e)Süre aşımı,

                            f)Husumet,

                            g) 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları, yönlerinden sırasıyla incelenir.” hükmü yer almaktadır. Bu hususlar ilk inceleme safhasından incelenir ve ona göre karar verilir. Başka bir ifadeyle bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan koşulları karşılaması gerekmektedir. İptal davasına konu olmak bakımından “kesin” ve “yürütülmesi gereken” bir işlem olması, kabaca idari usul sürecinin tamamlanıp nihai idari işlemin; dolayısıyla idarenin iradesinin dış dünyaya yansıması olarak kabul edilir[1].

                            2.Kesin işlem

                            Kesin işlem kavramı idari karar alma sürecinin tamamlanarak uygulanmaya hazır nihai işlemin ortaya çıkmasını anlatmaktadır. İdari işlemi yapan makamın gerekli usul sürecini geçirerek; iradesini net[2]  şekilde ortaya koymasıdır. Başka bir deyişle kesin işlem artık aleyhinde idari başvurma yolu kalmayan veya bastan böyle bir yol bulunmayan işlem demektir [3].  Kesin ve yürütülebilir işlemi tanımlayan Danıştay “bir idari işlemin, kesin ve yürütülmesi zorunlu sayılabilmesi hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine bağlı” olduğuna değinmiştir [4].

                            Kesin ve yürütülebilir işlem kavramı, işlemin icrailiği ile ilgili olduğu kadar, işlemin iptal davasına konu oluşturması bakımından gerekli niteliğe sahip olup olmadığı açısından da önem kazanmaktadır. Burada “kesinlik” kavramı anahtar konumdadır. Kesin islem, “idari karar alma sürecinin tamamlanarak nihai işlemin ortaya çıkması” demektir[5]. Söz konusu kesinlik, hukuksal kesinlik değil idari kesinlik anlamındadır. Sadece idari işlem için kanuni ve zorunlu bir idari başvuru yolu düzenlenmişse, söz konusu başvuru yolunun tüketilmemiş olmasının, işlemin kesinleşmesine engel olacağı söylenebilir[6].

                            İdari işlemin, iptal davasına konu olabilmesi için kesin olması gerekmektedir[7]. Bir işlemin kesin olması ile icrailik özelliği birbirinden farklı nitelemelerdir. Kesinlik “idari işlemin iptal davasına konu yapılabilmesi için gerekli bir koşul olarak, kesin ve uygulaması zorunlu bir nitelik arz etmesi yani lazımül icra olması” gereğini ortaya koymaktadır[8].

                            İdari işlemin kesinliği, işlemin uygulanmaya hazır hale geldiğini yani işlemin

bütün unsurlarıyla tamamlanmış olduğunu gösterir[9].

                            3. Yürütülebilir İşlem

                            İdarenin tek yanlı iradesi ile kamu gücü ve kudretini kullanarak üçüncü kişiler üzerinde başka hiçbir isleme gerek olmadan direkt olarak çesitli hukuki sonuçlar doğurmak üzere etkisini gösterdiği islemlere icrai islemler yada İdari Yargılama Usulü Kanununa göre “yürütülebilir işlem” denir[10].

                            Yürütülebilir olma, işlemin hukuki durumlarda etki yapabilme gücüne ilişkin iken[11]; “kesinlik” ise idari işlem sürecinin tamamlanarak, iradenin ortaya çıkmasına ilişkindir[12].

                            İcrai işlemde söz konusu olan hukuksal etkidir. İşlemdeki icrailik özelliği ile işlemin resen icra edilmesi birbirinden farklı kavramlardır. İdari kararlar alındıkları anda hukuk alemi açısından icraidir yani ilgili oldukları konuların hukuki durumlarını etkilerler fakat bu kararların maddi anlamda uygulanmaları yani idarenin bir şekilde harekete geçmesi ile yürürlük kazanır[13].

                             Sonuç olarak kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan, bir başka anlatımla, davacının hukuki durumunda değişikliğe ve hak kaybına yol açan, icrai, kişinin durumunu etkileyen işlemleri ifade etmektedir.

                            4. İdari işlemin icrailiği

                            İdari işlemin icrailiği, iptal davasına konu oluşturması bakımından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK.)’nda m.14/3-c bendinde “kesin ve yürütülmesi gereken işlem” terimi şeklinde ifade edilmektedir.Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için, bu işlemin aynı zamanda “etkili”, “icrai”, İYUK’un deyimiyle, “yürütülmesi gereken bir işlem” olması gerektiği belirtilmektedir[14]. İcrai işlem ile kastedilen husus işlemin hukuki etkisidir[15].

                            İcrailik özelliği sayesinde idare, işlemin ilgilendirdiği kişilerin rızalarını almadan sahip olduğu kamu gücüyle tek yanlı olarak hukuksal sonuçlar oluşturabilmektedir. Bu yönüyle de idari işlemler özel hukuk işlemlerinden ayrılırlar. Doktrinde, icrailik özelliği çerçevesinde çeşitli tanımlar yapılmıştır; İcrai işlemler; “ … yükledikleri borçlar ve tanıdıkları haklar ile, mevcut hukuksal düzeni değiştirmek amacıyla, idare tarafından yapılan tek yanlı hukuksal işlemler[16]veya “…, yönetimin tek yanlı irade açıklaması ile hukuksal sonuç yaratan, başka bir deyişle, hukuk düzeninde değişiklik yapan işlemlerine, yönetsel işlemler denir… Yönetsel işlemler, uygulanabilir işlemlerdir. Yönetsel işlemlerin icrai olma ayrıcalığı vardır[17] şeklinde tanımlanmışlardır.

                            İdari işlemler, idarenin tek yanlı irade açıklaması ile ilgililer üzerinde, onların rızası dışında, hukuki durumlarını etkilerler ve hukuki sonuçlar doğuran durumlar yaratırlar. İdari işlemlerin yarattığı bu sonuçlar, idari işlemin icrailiği özelliği ile ortaya çıkmaktadır. İcrailik idari işlemin kimliğini oluşturan önemli bir unsurdur. İdari işlemin icrailiği ile ilgili olarak doktrinde farklı terimler ve farklı açıklamalar getirilmektedir. İptal davası bakımından idari işlemin icrailiği ile kesin ve yürütülebilir olma şartı yargı kararlarında birlikte değerlendirmeye konu olsa da, kesin ve yürütülebilir olma icrai işlemin iptal davasına konu olması için gerekli bir şarttır.

                            Bir idari işlemin icrailik niteliğini kazanması ile iptal davasına konu yapılabilip yapılamaması tamamen ayrı hukuki sorunlardır ve doğal olarak ayrı temellerde ele alınmaları gerekmektedir. İşlemin kesin olma özelliği ile icrailik özelliği birbirinden apayrı nitelemelerdir ve bir işlemin kesinlik niteliğinin bulunmaması icrai niteliğinin de bulunmadığı anlamına gelmediği gibi buna karşılık kesinleşmis olduğu halde henüz uygulanma gücü var olmayan islemler de bulunabilmektedir. Bir işlemin icrailik özelliği tamamen işlemin idari kimliğinin bir unsuru iken, işlemin yürürlüğe girmesi ve uygulanması ise iptal davasına konu oluşturabilmesi için zorunlu koşullardan birisidir ve işlemin icrailik özelliği ile ilgisi bulunmamaktadır. İcrailik özelliği bizatihi işlemin niteliği bakımından önemli iken etkililik işlemin üçüncü kişiler üzerinde doğurduğu hukuki sonuçlar açısından değer ifade etmekte, dolayısı ile daha çok menfaat koşulunu ilgilendirmektedir[18].

                            5.Yargı kararları yönünden

                            a- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. Dairesi’nin 25/12/2018 tarihli ve 2018/1753 esas, 2018/2008 sayılı kararıyla;

                            İdari davaya konu olabilecek işlemler, idare tarafından bir kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Kamu gücü ve kudretinin, üçüncü kişiler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösterdiği işlemler icrai niteliktedir. Bununla birlikte bir işlemin “kesin olması” ile “icrailik” özellikleri birbirleriyle özdeş anlamda olmayıp, ayrı nitelemelerdir. İdari işlemin kesin oluşu, idari karar alma sürecinde nihai işlemin ortaya çıkması bakımından önem taşımaktadır. Bir başka anlatımla, bu anlamdaki kesinlik; idari işlemin iptal davasına konu yapılabilmesi için gerekli bir koşul olarak, kesin ve uygulanması zorunlu bir nitelik arzetmesi gereğini ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle kesinlik, idari işlemin oluşması için öngörülen sürecin tüm aşamaları ile tamamlanıp yetkili idari makam veya organlarca imzalanarak uygulanabilir duruma gelmiş olmasıdır.

                            Görüldüğü üzere, idari yargı yerlerinde iptal davası açılabilmesi için öncelikle ortada dava konusu edilebilir bir işlemin bulunması, aynı zamanda bu işlemin yürütülmesi zorunlu ve ilgililerin hukuksal durumlarında doğrudan değişikliğe yol açabilen bir idari işlem olması gerekmektedir.

                            Dava konusu işlemin, 18/04/2014 tarihli soruşturma açılmasına ilişkin Bakanlık onayının geri alınması ve söz konusu soruşturmada görevlendirilen müfettişler tarafından tanzim edilmiş bir rapor bulunması halinde söz konusu raporun işlemden kaldırılması, soruşturma halen devam ediyorsa soruşturmanın biran evvel sonlandırılması taleplerinin zımnen reddine ilişkin olduğu, makam onayının ve soruşturma raporunun davacının hukuki durumunu etkileyen icrai niteliğinin bulunmadığı, tek başına hukuki sonuçlar doğuran, kesin ve yürütülebilir işlemler olmadığından, davanın esasını inceleme olanağı bulunmadığı, yönünde karar vermiştir.

                            b- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. Dairesi’nin 25/09/2019 tarihli ve 2019/5371 esas, 2019/5109 sayılı kararıyla;

                            2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur. Kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade etmektedir. İdari işlemin kesinliği; işlemin uygulanmaya hazır, tamam bir işlem olduğunu göstermektedir. İdari işlemin yürütülebilirlik (icrailik) özelliği ise; kamu gücü ve kudretinin üçüncü kişiler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini göstermesi durumudur. Bu durumda, davacının iptalini istediği borç çıkarma işleminin; davacı hakkında tesis edilen ve doğrudan bir işlem olması bakımından “kesin” ve davacının emekli aylığından kesinti yapılması yönünde hukuki sonuç doğurmak suretiyle etkisini göstermesi bakımından ise “icrai” bir işlem maiyetinde olduğu görülmektedir.

                            Bu itibarla, davacı tarafından dava konusu edilen işlemin belirtilen niteliği karşısında idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem olması sebebiyle Mahkemece işin esasına girilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, dava konusu edilen işlemin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığından bahisle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi yönünde karar verilmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmediği, yönünde karar vermiştir.

                             Yani davacının emekli aylığından kesinti yapılmasını doğuracak nitelikteki borç çıkarma işlemi kesin ve yürütülebilir bir işlem olarak kabul edilmektedir.

                            c-Ankara 17. İdare Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarihli ve 2018/285 esas, 2018/653 sayılı kararıyla;

                            İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur. Kesin ve yürütülebilir işlem terimi, işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade etmektedir.

                            Somut olayda; 3. sınıf emniyet müdürü kadrosunda şube müdürü olarak görev yapmakta iken, 2006 yılında kendi isteği ile emekli olan davacının, tekrar göreve iade edilmesi istenildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının davalı idareye başvurusu olup olmadığı Mahkememizin 06.03.2018 tarihli ara kararıyla davacıdan sorulmuş, cevap olarak sunulan bilgi ve belgeden davacının davalı idareye başvurmadan dolayısıyla uyuşmazlık doğurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmıştır.Bu itibarla, davacının tekrar göreve iade edilmesi yönünde, davalı idareye başvuruda bulunarak, bu başvurunun sonucuna göre tesis edilen olumlu yada olumsuz işleme karşı dava açması gerekirken, herhangi bir başvuruda bulunmadan doğrudan açılan davada, idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai nitelikte bir işlem bulunmadığı anlaşıldığından, davanın esasının incelenmesi hukuken olanaklı olmadığı, yönünde karar vermiştir.

                             Söz konusu karar ile İdarece tesis edilmiş kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadan mahkemeden işlem tesisi istemi ile açılan davanın, ortada kesin ve yürütülebilir bir işlem bulunmadığından reddi gerektiğinin açık olduğu vurgulanmıştır.

                            d-Danıştay 12. Dairesi’nin 20/11/2019 tarihli ve 2016/10602 esas, 2019/8974 sayılı kararıyla;

                            Davacı sendika tarafından, herhangi bir icrai istemde bulunulmaksızın, döner sermaye ek ödemesine ilişkin olarak anılan Hastane Başhekimliğince yapıldığı belirtilen uygulamanın dayanağı hakkında, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bilgi verilme- 10 İDARİ YARGILAMA USULÜ EL KİTAPLARI SERİSİ, NO. 5 si istemiyle yapılan başvuru üzerine, uygulamanın dayanağını bildiren yazının idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülebilir nitelikte işlemlerden olmadığı sonucuna varıldığından, İdare Mahkemesince davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı, yönünde karar vermiştir.

                            İdarenin belirli konulara ilişkin olarak açıklayıcı ve bilgilendirici mahiyetteki işlemleri muhataplarının hukuki durumları üzerinde etkide bulunmayan, icrailik niteliği taşımayan işlemler olup dava konusu edilemez.

                            e- Danıştay 8. Dairesi’nin 23/01/2020 tarihli ve 2015/1062 esas, 2020/147 sayılı kararıyla;

                            İdari işlemler, idarî makamların, kamu gücü kullanarak, idare işlevine ilişkin olarak tesis ettikleri, muhatapları yönünden çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran, muhataplarının hukukî durumlarında değişiklik yapan tek yanlı irade açıklamalarıdır. Buna göre, idari işlemlerin “idari makamlarca tesis edilmiş olma”, “tek yanlı olma” ve “icrailik niteliğini taşıma” unsurlarını bünyesinde barındırması gerekmektedir. Bir işlemin iptal davasına konu edilebilir nitelikte kesin ve yürütülebilir bir işlem olup olmadığının, işlemin ismine veya idarenin isimlendirmesine bakılarak değil, işlemin içeriğine bakılarak belirlenmesi gerekmektedir.

                            Somut olayda; tezsiz yüksek lisans programına 06.02.2013 tarihinde kayıt yaptıran davacının mağduriyetinin giderilmesi ve doktora başvuru hakkının verilmesi talebiyle davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na müracaat etmesi üzerine davalı idare tarafından 2547 sayılı Kanun’un 18/b-5 maddesi uyarınca yükseköğretim kurumlarının ilgili yönetim kurullarının yetkili olduğu konusunda davacıyı bilgilendirici mahiyette bir işlem tesis edildiği anlaşılmaktadır. Anılan işlemin davacının hukuksal durumunu etkileyici nitelikte bir idari karardan ziyade, bilgilendirme ve yönlendirici özelliğini haiz olduğu, bu itibarla idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliğinde bulunmadığı sonucuna varıldığından, davanın bu işlem yönünden esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı, yönünde karar vermiştir.

                            6.Değerlendirme

                            İptal davasına konu işlemin “kesin ve yürütülebilir” bir işlem olması,davaların ilk inceleme aşamasında taşıması gereken unsurlar arasındadır. Bu nedenle kesin ve yürütülebilir olma kavramı önem arz eder. İdari işlemin hukuka uygun olarak tesis edilip edilmediği ve kişilerin haklarını ihlal edip etmediği yargı mercilerince denetlenir. İdari işlem, hukuk aleminde bütün unsurları ile tamamlanmış ise bu idari işlem yargı mercileri önünde de denetlenebilir durumdadır.

                            İptal davasına konu işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem olması gerektiği yukarıda da bahsedildiği üzere davanın ilk aşamasında tartışılması gereken bir konudur. İptal davasının ilk inceleme aşaması önemli olup, eğer ki ilk inceleme aşamasında davaya konu idari işlem mevcut taşıması gereken koşulları taşımıyorsa orada davanın esasına geçilemez.  Dava esasa geçilmeden reddedilir.

                            İptal davasına konu olmak bakımından “kesin” olmak, kabaca idari usul sürecinin tamamlanıp nihai idari işlemin; dolayısıyla idarenin iradesinin dış dünyaya yansıması olarak anlaşılmaktan geçer. Yürütülebilir olmak ise işlemin hukuki durumlarda etki yapabilme gücüne ilişkin bir kavramdır. Bu iki kavramın bileşiminden oluşan icrailik kavramı ise idarenin tek yanlı irade açıklaması ile ilgililer üzerinde onların rızası olmaksızın hukuki durumlarını etkilemesine ilişkin bir kavramdır.

                            Bu üç kavram iptal davasına konu idari işlemin bünyesinde barınması gereken koşullar olup bu koşullar mevcut değilse söz konusu o işlem idari davaya konu edilemez.

Av.Akın YAKAN

Av.Gülser ÖZGEN

Kaynakça          :1-https://www.lexpera.com.tr/

2-Mehmet COSGUN İptal Davasında Kesin ve Yürütülebilir İslem Kavramı Yüksek Lisans Tezi

3- Dilşat YILMAZ “TÜRK İDARE HUKUKU’NDA İDARİ İŞLEMİN “KESİN”LİĞİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME: “KİME GÖRE?”, “NE İÇİN?” KESİNLİK Makalesi

4- Mutlu KAĞITÇIOĞLU İDARİ İŞLEMİN İCRAİLİĞİ makalesi

5-https://rm.coe.int/el-kitabi-no-5-idare-mahkemelerinde-kesin-ve-yurutulmesi-zorunlu-islem/1680a865d6


[1] Erkut Celâl, “İdari Davaya Konu Olabilecek Kesin ve Yürütülebilir İşlem Kavramı”, I. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, Birinci Kitap, İdari Yargı, Ankara, 1-4 Mayıs 1990, Danıştay Matbaası, 1991, s. 112., SEZGİNER, s. 46., Ulusoy, bu durumu “hukuki anlamda kesinleşme” olarak ifade etmektedir. ULUSOY Ali, İdari Yaptırımlar, 12 Levha Yayınları, İstanbul, Kasım 2013, s. 233-235., KARAHANOĞULLARI , s. 332.

[2] Sezginer iptal davasına konu olabilme bağlamında kesinliği “…bir idari işlemi yapan makam, o işlemle ilgili olarak nihai iradesini açıklamış ve işlemle ilgili yapılacak herhangi birşey yoksa, işlem kesindir…” şeklinde tanımlamaktadır.

Sezginer, s. 46., Tan, kavramı “ işlemin uygulanmaya hazır, tamam bir işlem olduğu” şeklinde açıklamaktadır. TAN Turgut, “İdarenin Kesin İşlemleri ve 5917 Sayılı Kanun Uygulaması”, AİD, Aralık 1969, C. 2, S. 4, s. 109., Bkz. D12D, K.T. 13.04.2005, E. 2004/4077, K. 2005/1353: “…İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur. Kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade etmektedir. İdari işlemin kesinliği; işlemin uygulanmaya hazır, tamam bir işlem olduğunu göstermektedir…”., D3D, K.T. 14.05.2009, E. 2007/2504, K. 2009/1623 : “…Bir idari işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu olabilmesi için; bir başka merciin onayına gerek kalmaksızın, uygulanabilir ve hukuksal sonuç yaratabilir nitelikte olması gerekmektedir…”., D7D, K.T. 19.01.2000, E. 1999/1760, K. 2000/67, KİBB: “…İdare Hukukunda, kamu gücünün, idare edilenler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etki yaratan işlemler, icrai ( yürütülmesi gerekli ) işlemler;

idari karar alma sürecinde başkaca bir aşamadan geçmesine gerek kalmayan, yani nihai nitelikte olan işlemler ise, kesin işlemler olarak tanımlanmaktadır…”.

[3] Özyörük, Mukbil; İdare Hukuku Dersleri, Ankara 1973, s 222.

[4] Danıstay 3. Dairesi’nin 17.10.1991 tarih ve E:1989/4241, K:1991/2649 sayılı kararı.

[5] Çağlayan, Ramazan; ”İdari Yargıda Kesin Hüküm”, http://www.jura.unisb.de/turkish/RCaglayan.html internet adresinden.

[6] Sezginer, Murat; İptal Davasının Uygulama Alanı Bakımından Ayrılabilir İslem Kuramı, s 47.Yetkin Yayınevi, Ankara 2000

[7] Gözübüyük, A. Seref – Tan, Turgut; İdare Hukuk – İdari Yargılama Hukuku, Cilt:2,

Turhan Kitapevi, s 217 Ankara 2006

[8] Erkut, a.g.e., s 120,

[9] Karavelioğlu, Celal; İdari Yargılama Usulü Kanunu, Cilt 1, Top-Kar Matbaası, Trabzon 1993, s 12.

[10] Erkut, a.g.e., s 119.

[11] Güran Sait, “İdari İşlem ve İdari Yargı’nın Kuruluş ve İşleyişine İlişkin Temel Esaslar”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 77, S. 1, Y. 2003, dpn. 7, s.11.; Candan’a göre, “kesin” her işlem mutlaka “yürütülmesi gerekli” işlem değilken, “yürütülmesi gerekli” her işlem “kesin” niteliktedir. Candan, Yargılama, s. 80., Son görüş ileaksi yönde bkz. Erkut, Kimlik, s. 118., Erkut, İşlem s. 114.

[12] Sezginer, s. 46., İdari işlemin “kesin” olmasının, işlemin idari usul sürecinin tamamlanmasını ifade ettiği yönünde bkz. D7D, K.T. 19.01.2000, E. 1999/1760, K.2000/67: “…İdare Hukukunda, kamu gücünün, idare edilenler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan hukuki sonuçlar doğurmaksuretiyle etki yaratan işlemler, icrai ( yürütülmesi gerekli ) işlemler; idari karar alma sürecinde başkaca bir aşamadan geçmesine gerek kalmayan, yani nihai nitelikte olan işlemler ise, kesin işlemler olarak tanımlanmaktadır”…, D2D, K.T. 09.05.2005, E. 2005/37, K. 2005/1614: “…Buna göre, iptal davasına konu olabilecek bir idari işlem; kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmalı, bir başka ifadeyle kamu hukuku kurallarına göre tek taraflı iradeyle tesis edilen işlem, tüm idari prosedürü tamamlamış olarak hukuk düzeninde değişiklik yaratmalıdır…”, D7D, K.T. 27.03.2006, E.2005/1632, K. 2006/927 : “…İdare Hukukunda, kamu gücünün, idare edilenler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etki yaratan işlemler, icrai (yürütülmesi gerekli ) işlemler; idari karar alma sürecinde başkaca bir aşamadan geçmesine gerek kalmayan, yani nihai nitelikte olan işlemler ise, kesin işlemler olarak tanımlanmaktadır…”, D7D, K.T. 06.04.2005, E. 2004/1493, K. 2005/589, D12D, K.T. 13.04.2005, E. 2004/4077, K. 2005/1353, D15D, K.T. 11.03.2015, E. 2013/3390, K. 2015/1374; D3D, K.T. 15.10.2008, E. 2007/1745, K. 2008/3006, D3D, K.T. 21.11.2006, E.2006/1968, K.2006/3020, D3D, K.T. 11.03.2004, E. 2003/1501, K. 2004/703, KİBB.

[13] Duran, a.g.e., s 413.

[14] Halil Kalabalık, İdari Yargılama Usulü Hukuku, Konya 2011, 4.Bs., s.134

[15] Sezginer, a.g.e., s 43-44.

[16] Giritli/Bilgen/Akgüner/Berk, s.887.

[17] A.Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, Ankara 2012, 31.Bs., s.312.

[18] Erkut, a.g.e., s 118.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir