Germencik Çamköy ve Kızılcagedik mevkiinde kurulmak istenen jeotermal elektrik santrali için  Aydın 2. İdare Mahkemesi 2017/889 esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporu ile uygun olmadığı açıklandı.

 

                  Davacı Aydın Çevre ve Doğa Derneği tarafından açılan Aydın 2. İdare Mahkemesi 2017/889 esas sayılı dosyasında, Germencik Çamköy ve Kızılcagedik mevkiinde kurulmak istenen jeotermal elektrik santrali için bilirkişi raporu dosyaya sunuldu. Rapor ile davaya konu idari işlemin uygun olmadığı ve iptal edilmesi gerektiği açıklandı.

 

                    Aydın 2. İdare Mahkemesi 2017/889 esas sayılı dosyasına ait bilirkişi raporunda;

“5.SONUÇ

                   Aydın ili, Germencik İlçesi, Kızılcagedik ve Çamköy Mahalleleri Mevkiinde Maren Maraş Elektrik Üretim San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES (3×33 MWe) projesiyle ilgili olarak Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğünce verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali istemiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşı açılan dava açılmıştır.

                   Sayın mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetinde yer alan, bilirkişi heyetinde yer alan, Ziraat Mühendisi, Jeoloji Mühendisi, Jeofizik Mühendisi, Çevre Mühendisi, Şehir Bölge Plancısı, Elektrik Mühendisi, Makine Mühendisi bilirkişiler kendi uzmanlık alanları ile ilgili olarak sayın mahkemenin açıklanması istediği konular ve dava dilekçesi kapsamında incelemeler yapmışlardır. Dava dosyasının incelenmesi ve arazi keşfi sonucunda bilirkişi raporu içeriğinde her bilirkişinin görüşü ayrı bölümler şeklinde verilmiştir. Sonuç bölümünde ise her bilirkişinin dava ile ilgili oluşan kanaatleri verilmiştir. Bu bağlamda yapılan değerlendirmeler sonucunda;

                   Plan Kararları Açısından Değerlendirildiğinde;

                   Dava konusu alanın Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı çerçevesinde alt ölçekli imar planlarında jeotermal üretim alanları olarak planlanması olanaklıdır. Ancak, alanın planda tarım arazisi olarak belirlenmiş olması nedeni ile alanın toprak yapısı ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu hükümleri ile alanda yapılması planlanan tesislerin tarımsal üretime olan kümülatif etkileri bağlayıcıdır. Ayrıca, uyuşmazlık konusu alana ilişkin olarak ÇED dosyasında uygulamaya esas uygulama imar planının bulunmaması nedeni ile dava konusu işlemin bu açıdan eksik olduğu ve uygun olmadığı değerlendirilmektedir.

                    Makine Mühendisliği Açısından Değerlendirildiğinde:

1.Dava konusu jeotermal santralin ikili sistem şeklinde olması,

                   2.Her yönü ile ( kapasite, sızdırmazlık ) uygun emniyet havuzlarının yapılması,

                   3.Enerjili sıvının yerinden alınmasında ve enerjisi alınmış olan sıvının alındığı yere geri pompalanmasında kullanılan hatların korozyona dayanıklı malzemeden yapılmış, kapasite ve sızdırmazlığının iyi ( çift sızdırmaz ) olması,

                   4.Soğutma sisteminin hava soğutmalı olması,

                   5.Projenin uygulamasında, uygulamanın projeye uygunluğunu denetleyen tarafsız bir denetimin, proje aşamasından itibaren, santralın ömrü boyunca ve eskimiş santralın bertaraf edilmesine kadar ( santralin bertaraf süresi dahil ) görev yapacak tarafsız bir kurulun görev alması durumunda, dava konusu santrallerin standartlar dışında çevreye olumsuz bir etkisinin olmayacağı kanaatindeyim. Sonuç olarak 26.07.2017 tarihinde T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının makine mühendisliği açısından uygun olduğuna karar verilmiştir.

                    Tarımsal Üretim Ve Tarım Arazileri Açısından Değerlendirildiğinde;

Mahkeme keşfi, dava dosyasındaki belgeler ve ÇED raporunun incelenmesi sonucunda Melih, Emir ve Nezihe Beren JES santral projelerinin tümünün 5403 sayılı yasaya göre DİKİLİ TARIM ARAZİLERİ vasfındaki araziler üzerinde kurulduğu görülmüştür. Dikili ağaç olarak da büyük çoğunlukla 3573 sayılı yasa kapsamında koruma altında bulunan zeytinlik araziler ile incir bahçelerinin olduğu belirlenmiştir.

                   3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinde “Tarım Arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere planlanamaz” hükmü yer almaktadır. Bu sınıflardan; Mutlak Tarım Arazileri, Dikili Tarım Arazileri ve Özel Ürün Arazileri tarım dışı amaçla kullanılamaz, bu araziler “Tarımsal Niteliği Korunacak Araziler” olarak değerlendirilirler. Bu grup arazilerin tarım dışı kullanımı 5403 sayılı kanun ile yasaklanmıştır.

                    3573 sayılı kanunda; Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Denilmektedir.

                    Ancak, proje kapsamında açılacak kuyular ve kuyulara ait kullanım amaçları bölümünde 3 proje için verilen toplam farklı 34 lokasyondaki 111 kuyudan sadece MK13, BK14, BK15, BK16, BK17, BK18, BK19, BK20, BK21, BK22, BK23, BK 24, BK41, BK42, BK43, HB16, HB17, HB18, HB25, HB26, HB27 numaralı kuyular ve iki adet çamur çukuru için görüş ve onay alındığı diğerleri için alınmadığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Tarım Gıda ve Hayvancılık il Müdürlüğünden 21 adet kuyu için tarım dışı görüş alınırken 90 kuyu için görüş alınmadığı saptanmıştır.

                    5403 sayılı yasada “tarımsal bütünlük”ten bahsedilmektedir. Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazileri içerisinde tarımsal bütünlüğü oları lokal marjinal araziler dahi, tarımsal bütünlüğün bozulmaması için yaygın grup olan mutlak tarım arazisi olarak kabul edilir. Ayrıca kıt olan sulu tarım arazilerinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı, sadece bölgesel değil, ulusal açıdan oldukça önemlidir ve ulusal gıda egemenliği açısından kamu yararını oluşturmaktadır. Tarım arazilerinin korunması, tarım dışı kullanımlar için alternatif arazilerin düşünülmesi ile mümkündür.

                   Dava konusu tesisin kurulduğu/kurulmakta olduğu alanın çevrede bir çok alternatif alanı bulunmasına rağmen regosol ve mikaşist ana materyaller üzerinde derin ve verimli toprak yapısına sahip verimli tarım arazilerinde kurulması bu arazilerinin tarım dışına çıkarılmasına neden olmaktadır. Bu verimli dikili tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılması ile çevrede alternatif alanların bulunabilecek olmasına rağmen ülke nüfusunu karşılamayan üretimin daha da azalmasına neden olması kaçınılmazdır. Çevre halkının yegane geçim kaynağının tarımsal üretim olduğu düşünüldüğünde KAMU YARARINDAN bahsetmek mümkün değildir.

                    ÇED raporunda; yatırımın fizibilitesi açısından, santral için seçilecek yer hammaddenin bulunduğu yerde olması zorunluluğu vardır. Burada alternatiflerin değerlendirilmesi hususunda temel alınacak parametre kullanılacak teknoloji ve çevresel etkilerin nasıl önleneceği olmalıdır .

denilmektedir. Bu ifadeden jeoermal kaynak alanları ile çevrede hiçbir alternatif alan arayışına girilmediği ÇED raporundan anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda ÇED raporunun yeterli olarak hazırlanmadığı görülmektedir. Dava konusu projenin büyük bir bölümünün üzerinde bulunduğu “Dikili Tarım” arazilerinin kesinlikle tarım dışına çıkarılamayacağı 5403 sayılı yasa ile açıkça hükme bağlanmıştır. Ancak alternatif alan bulunmadığı takdirde kamu yararı ve ilgili bakanlık veya valilikçe kamu yararı kararı verildiğinde yenilenebilir enerji kaynakları için istisnai olarak tarım dışına çıkarılabileceği belirtilmiştir. Ancak ÇED raporundan da anlaşılacağı üzere uyuşmazlık konusu tesis için alternatif yer arayışında bulunulmadığı görülmektedir. Doğrudan J-552 ruhsat numaralı Jeotermal Kaynak işletme Ruhsat alanının alındığı görülmektedir. ÇED raporunda alternatif alanlarında belirtilmesi gereklidir. Daha sonra bu alternatif alanlardan neden ÇED alanının seçileceği ayrıntılı belirtilmelidir. Bu bağlamda öncelikle dava konusu ” Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu” kararı Çevresel Etki Değerlendirmesi yönetmeliğinin Ek-IV listesindeki kriterlerinden 5. Madde ve 6. Maddede yer alan proje yerinin alternatifleri ile ilgili hiçbir çalışmanın yapılmaması projenin en büyük eksikliklerindendir.

Dava dosyasındaki davacı tarafın iddiaları, fotoğraflar ve keşif günündeki bilirkişi heyetimizce çekilen fotoğraflardan kuyu testleri veya üretim ile reenjeksiyon kuyularından çıkan suyun yeraltına borular döşenerek en yakın dere ve çaylara verildiği bu yüzeyüstü su kaynaklarının atık alıcı ortam olarak kullanıldığı, çevredeki yüzeyüstü su kaynaklarına zarar verildiği görülmüştür.

Hıdırbeyli göleti ve Hıdırbeyli Göleti bypass hattına ulaşmaması için, bu lokasyonlardan çıkan jeotermal kaynaklı suları gölet mansabına ulaştıracak şekilde DSİ’ye taahhüt edilen “deşarj hattı” projesi görülememiştir.

Jeotermal enerji için reenjeksiyon sisteminde oluşacak bir arızada yüksek miktarlarda tuz ve bor içeren suyun özellikle incir ve zeytin bahçeleri ile yakındaki derelere ulaşmasının engellenemeyeceği ve yapılan proje kapsamında alınan veya alınacağı taahhüt edilen önlemlerin yetersiz olduğu görülmüştür.

Tüm bu sonuçlanın ışığı altında hazırlanan Nihai ÇED raporunda bazı belge ve izinlerin eksik olduğu, jeotermal test sularının yakındaki tarımsal sulamada kullanılan dere ve çay gibi su kaynaklarına deşarj edilmesi vb. tarımsal açıdan incelendiğinde detayı yukarıda verilmiş olduğu üzere ÇED raporunda eksikliklerin olduğu belirlenmiştir. Bu bağlamda ÇED raporunun tarımsal açıdan uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

 

                         Jeolojik Ve Hidrojeolojik Açılarından Değerlendirildiğinde;

                         1.Jeotermal kaynak üretime alınmadan önce reenjeksiyon kuyusunun hazırlanmış olması,

2.H2S ve bor gibi zararlı bileşenlerin “ikili çevrim santralı” tekniğiyle açığa çıkmadan kapalı sistemde alıcı derin rezervuara reenjekte edilmesi,

3.Ani deşarjlar olması veya kaza halinde acil durum havuzlarının önceden hazırlanması,

4.Halkın katılımı toplantısında yörede yaşayan insanların şikâyet ve rahatsızlıklarına çok duyarlı olunması,

5.Reenjeksiyon konusunun önemle ele alınarak yeraltı jeolojisi araştırmaları için ÇED raporunda gerekli ayrıntıların verilmesi gerekmektedir.

 

Bu çerçevede, dava konusu “ÇED olumlu” şeklindeki idari işlemin Jeolojik ve Hidrojeolojik Açıdan eksik olarak hazırlandığı ve bu eksikliklerden dolayı 26.07.2017 tarihinde T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının jeoloji mühendisliği açısından uygun olmadığı değerlendirilmektedir.

 

                         Çevre Mühendisliği ve Çevresel Etkiler Açısından Değerlendirildiğinde;

                          Dava dosyasındaki Nihai ÇED raporu ve ekleri incelendiğinde EK 1.7 bölümünde İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden 20 kuyunun bulunduğu 6 farklı alan için faaliyet izni aldığı, Proje kapsamında 3 JES alanı ve 34 bölgede 111 kuyu bulunduğu göz önünde bulundurulacak olursa ÇED sürecinin eksiklik içerdiği,

Hava kirliliği açısından yöre halkında hoşnutsuzluk yaratabileceği ancak yönetmeliklere aykırılık bulunmadığı,

Yapılan değerlendirmede konum bilgisi alınan 3 kuyu fiili koordinatının Rapor ekindeki koordinatlarla örtüştüğü

Jeotermal sıvılarının alıcı ortamlara deşarj edileceği ve Proje kapsamında DSİ’ye yapılacağı taahhüt edilen deşarj projelerinin keşif gününde yapılmamış olduğu veya davacı ve davalı tarafça gösterilmediği kuyu açımı sırasında çıkan ve havuzda toplanan jeotermal sıvılarının dere yatağına, drenaj kanalına ya da gölete verilmesi durumunda yüksek tuzluluk, Bor ve ağır metal içeren akışkan, havza içinde akışa karışacağından çevre üzerinde olumsuz etkileri olabileceği nedeniyle “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı düşünülmektedir.

 

                          Jeofizik Mühendisliği Açısından Değerlendirildiğinde

1.Reenjeksiyon kuyularında oluşan basınç gradyanı nedeniyle enjekte edilen atık suyun hareketini izlemek, atık suyun hızını tahmin etmek ve modelleme yapabilmek amacıyla reenjeksiyon kuyusuna mikrosismik yöntemle reenjeksiyonun izlenme projesi yapılması gerekmektedir.

2.Nihai ÇED İmar Planına Esas Jeolojik – Jeoteknik Etüt Raporu incelendiğinde açılacak sondajlara ilişkin herhangi bir önerme (sondaj yerleri, derinlikleri) bilgileri yer almamaktadır.

Bu çerçevede, dava konusu “ÇED olumlu” şeklindeki idari işlemin Jeofizik Mühendisliği açısından eksiklikler içermesi nedeniyle uygun olmadığı değerlendirilmektedir.

 

                          Elektrik Mühendisliği ve Enerji Üretimi Acısından Değerlendirildiğinde;

Tesis aşamasında kuyuların açılması sırasında çıkan malzemenin doğaya bırakılmaması ve işletme aşamasında işletmenin jeotermal akışkanın bir kısmının doğaya (kapalı çevrim olması nedeniyle havaya gaz) bırakılmadığı sadece işletme aşamasında salınacak yoğuşmayan gazların % 99 ‘unu oluşturan C02 (karbondioksit) ve (açık sistem santrallerde sülfür, karbondioksit, amonyak, metan ve bor emisyonu gerçekleştiği) açık sistemlerde en çok yayılan (çürük yumurta kokulu) hidrojen sülfür emisyonuyla (Jeotermal alanlar, temiz doğalgaz yakıtlı bir enerji santralinin ürettiği karbondioksitin sadece altıda birini üretir) KURUM VE KURULUŞLARIN GEREKLİ DENETİMLERİNİ SIKI BİR ŞEKİLDE YAPMASI ŞARTIYLA çevreye bir etkisinin (emisyon) olmayacağı kanaatindeyim.

Bu tespit ve değerlendirmelerine bağlı olarak, dava konusu kararının elektrik üretimi ve projelendirilmesi açısından uygun olduğu kanaatine varmıştır.

SONUÇ OLARAK dava dosyasının tümünün ayrı bilim disiplinlerinde inceleme ve değerlendirmelerini yapan bilirkişi heyetimizce; dava konusu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce verilen “ÇED Olumlu” kararının; yukarıda belirtilen açılardan uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

Görüş ve kanaatiyle bu bilirkişi heyet raporu 4 nüsha olarak tarafımızdan tanzim ve imza edilerek Sayın Mahkemeye sunulmuştur.

Karar ve Takdir yüce mahkemenizindir. 19.09.2018″

 

 

 

 

 

2 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir