Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, 8 Haziran 2017 tarihli ve 1/2017 sayılı kararı ile Türkiye ile ilgili çok önemli bir değerlendirme yaparak, Türkiye’nin tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi.
Rebii Metin Görgeç’in başvurusu üzerine inceleme yapıldı. Karar ile 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından 16 Ağustos 2016 tarihinde evi basılarak gözaltına alınan ve 24 Ağustos 2016 tarihinde FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan, daha sonra 24 Kasım 2016 tarihinde tahliye olup Amerika’ya giderek burada iltica talebinde bulunan iş adamı Rebii Metin Görgeç’in özgürlüğünden mahrum bırakılmasının keyfi olduğuna karar verdi[1].
Öncelikle merak eden okurlarımız için Rebii Metin Görgeç’in başından geçenleri, kısa hikayesini dipnotta paylaştım [2]. Hikayede yaşananların tanıdıklığı okuyanları şaşırtacak nitelikte olduğunu söylemeliyim.
Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, İnsan Hakları Komitesi’nin 35(2014) sayılı Genel Yorumunu ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin OHAL sırasında yaşanan hak ihlallerini konu alan 7 Ekim 2016 tarihli memorandumunu da dikkate alarak özgürlüğünden alıkonulan Görgeç’in tutuklanmasının;
*Çalışma Grubu’nun başvuru incelemelerinde referans verdiği I. ve III. kategorinin kapsamında yer aldığına, keyfi olduğuna,
*Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 9., 10. ve 14. maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 9., 10. ve 11. maddelerini ihlal ettiğine,
*Davanın tüm koşulları dikkate alındığında, Görgeç’e tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Bu güne Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yolu daha yaygın ve kullanılan bir yöntemdi. Fakat, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne başvuru farklı bir yol olarak gündeme geldi.
Peki, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne başvuru usulü ne? Diğer bireysel başvuru yollarından farkı ne?
2007 yılında İnsan Hakları Konseyi tarafından Dünya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkabilecek ağır insan hakları ihlallerine karşı başvurulabilecek bir şikayet mekanizması oluşturulmuştur. Şikayet usulü, insan hakları ihlallerinin mağduru iddiasındaki ya da ihlaller konusunda güvenilir bilgiye sahip bireyler, gruplar ya da sivil toplum kuruluşları tarafından başlatılabilir.
Şikayet usulünün diğer bireysel başvuru usullerinden önemli bir farkı bulunmamaktadır. Öyle ki, medyadan alınan bilgilere ya da ikinci elden elde edinilen bilgilere dayanılarak dahi başvuru yapılabilmektedir.
En önemli kabul edilebilirlik kriteri, başvuruların siyasi amaçlı olmamasıdır. İç başvuru yollarının tüketilmesine gerek bulunmamakla beraber olayın şikayet sırasında diğer bir insan hakları usulü çerçevesinde incelenmemesi gerekmektedir. Bunun anlamı şu; eğer AİHM’ne başvurduysanız buraya başvuramıyorsunuz. Tabii bunun tersi de geçerli.
Kabul edilebilirlik kararı alındıktan sonra iddialar, gerekli soruşturma yapılmak üzere çalışma gruplarına gönderilmektedir.
Şikayet usulü sonrasında beş farklı karar verilebilmektedir. Bu kararlar, usulün tamamen sonlandırılmasına, devletten daha fazla bilgi isteyerek gözden geçirmenin devam etmesine, ülke raportörü atayarak gözden geçirmenin devamına, gizliliği kaldırılarak olayın kamuoyunun bilgisine sunulmasına, son olarak da teknik yardım, kapasite oluşturulması konusunda tavsiyelerde bulunulmasına ilişkin olabilir [3].
Günümüze kadar, Kamerun, Eritre, Irak, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Türkmenistan, Tacikistan, Gine, Maldivler, Türkmenistan, Özbekistan, İran, Kırgızistan’da meydana gelen insan hakları ihlal iddiaları şikayet usulü çerçevesinde değerlendirilmiştir [4].
BM İnsan Hakları Konseyi’ne başvurmadan önce İnsan Hakları Beyannamesi’nin ve Birleşmiş Milletler’in organlarının işleyişi şeklini ihtiva eden pratik kitapçığın [5] okumakta yarar var.
Şikayet usulü, şikayet formunun pratik kitapçık okunduktan sonra beyanname çerçevesinde doldurulması gerekmektedir.
Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights
Human Rights Council Branch-Complaint Procedure Unit
OHCHR- Palais Wilson
United Nations Office at Geneva
CH-1211 Geneva 10, Switzerland
Fax: (+41 22) 917 90 11
E-mail: CP@ohchr.org
Konseyin belirtilen adres ve iletişim bilgilerine “postalayarak,faks çekerek ya da mail atarak”ulaştırılabilir. Neden şikayet yoluna başvurmak gerektiğini karar metninde açıkça anlatılması gerekir. Zira Konsey ihlalin durdurulmasını,tazmin edilmesini ve bu ihlalin bir daha yaşanmaması için gereken yasal düzenlemelerin yapılmasına karar verebilir.
Sonuç olarak, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılan soruşturmalarda yaşanan hak ihlalleri nedeniyle, AİHM yapılacak bireysel başvurulabileceği gibi BM İnsan Hakları Konseyi’ne başvurulabilecektir.
[1] http://www.ohchr.org/Documents/Issues/Detention/Opinions/Session78/A_HRC_WGAD_2017_1.pdf
[2]“Rebii Metin Görgeç, LİNA Tarım A.Ş.’nin %10 hissesine sahip bir iş adamıdır. 16 Ağustos 2016 tarihinde sabah saat 05.00 sularında evi polislerce basılan Görgeç, eşi ile birlikte gözaltına alınmıştır. Polisler, Görgeç ve eşinin gözaltına alındığına tanıklık etmeleri için komşuları da zillerine basarak uyandırmıştır. Görgeç ve eşi elleri kelepçelenerek Kartal Emniyet Müdürlüğü’ne götürülürken, yalnızca komşuların eşliğinde polisler tarafından beş saat boyunca evde arama yapılmıştır. Görgeç, polislerin elinde ev aramasına ve gözaltına alınmalarına ilişkin herhangi bir kararın olmadığını iddia etmiştir.
Görgeç, neden gözaltına alındıkları konusunda bilgilendirilmediklerini, nedenini sorduklarında polislerin kendisine ‘bunun gizli bir operasyon olduğu ve FETÖ ile ilgili olduğu’ dışında bilgi veremeyeceklerini söylemiştir.
Görgeç’in iddialarına göre, Görgeç ve eşi karakola götürüldükten sonra hemen, avukatlarının yokluğunda ve ayrı ayrı polise ifade vermiştir. Görgeç, gözaltında olduğu süre boyunca eşi, çocukları ve yakınları ile görüşememiştir. Yine Görgeç’in iddiasına göre, Görgeç ve eşi kabalalık, idrar kokan, küçük bir hücrede ve haklarındaki suçlama hakkında kendilerine hiçbir bilgi verilmeden gözaltında tutulmuştur.
21 Ağustos 2016 tarihinde resmi olarak polise ifade veren Görgeç’in ilk kez avukatı ile görüşmesine izin verilmiş ancak bu görüşme yalnızca bir dakika sürmüş ve görüşme, sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınmıştır. Yine ifade sırasında Görgeç’in avukatının soru sormasına ya da iddialara karşı çıkmasına izin verilmediği iddia edilmiştir.
24 Ağustos 2016 tarihinde, gece yarısı, ilk kez hakim karşısına çıkan Görgeç’in sorgudan önce avukatı ile görüşmesine izin verilmiş, iddialara göre bu görüşme de yalnızca beş dakika sürmüş ve sorgu sırasında avukatın savunma yapmasına izin verilmemiştir.
Sorgu sırasında MASAK raporu delil olarak gösterilmiş ancak avukatların bu rapora erişimi ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle engellenmiştir. Duruşma sonunda Görgeç’e “avukatımla görüşmek için yeterli zamana ve uygun bir ortama sahiptim. Bana yöneltilen suçlamalar doğrultusunda kendi irademle ifade verdim.” yazılı bir belge imzalatılmıştır.
Aynı gün tutuklanan Görgeç, Silivri Cezaevi’ne gönderilmiştir. Görgeç burada çok kalabalık bir koğuşta kaldıklarını, hava alabilmek için sırayla pencereye gittiklerini, koğuşa her giriş-çıkışta çıplak aramaya maruz kaldıklarını, kötü koşullar nedeniyle koğuş arkadaşlarından birinin intihara teşebbüs ettiğini, havalandırmaya ve spora nadiren çıkabildiklerini ve diyabet ve alzaymır hastası olarak sağlık hizmetlerine erişmekte zorluk yaşadığını iddia etmiştir. Görgeç’in avukatları da her seferinde sıkı bir aramaya tabii tutulduklarını, ne Görgeç’e yasal bir belge verebildiklerini ne de Görgeç’in onlara verdiği yazılı notları cezaevinden dışarı çıkartabildiklerini iddia etmiştir.”
[3]Banketas ve Oette, 2013: 159-160.
[4] List of Situations Referred to the Human Rights Council under Complaint Procedure since 2006: http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/Complaint Procedure/SituationsConsideredUnderComplaintProcedures.pdf
[5] http://www.ohchr.org/Documents/AboutUs/CivilSociety/CS_space_UNHRSystem_Guide_Turkish.pdf