Anayasa Mahkemesi, aile konutları ve ihalenin feshi davalarının reddi kararı sonrası mahkemelerce hükmedilen ihalenin yüzde 10’unu oranındaki para cezası uygulamasına dair önemli bir karar aldı. İstanbul’da bir “aile konutu” kocanın borçları nedeniyle icra yoluyla satışa çıkarıldı. Kadın eş, bu ihale yoluyla satışın iptali için dava açtı. Mahkeme davayı reddetti. Ancak Mahkeme davanın reddedilmesi nedeniyle davacı kadına, İcra ve İflas Kanunu uyarınca ihale bedelinin yüzde 10’u oranında (175 bin TL) ceza uygulanmasını kararlaştırdı. Kadın eş “bu ceza adil değil” diyerek, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. AYM, “uygulanan para cezasının miktarının başvurucuya olağanın ötesinde bir külfet yüklemiştir” diyerek ihlal kararı verdi. Bu karar sonrası ceza iptal edilecek.
HaberTürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre; AYM’nin kararına konu süreç 2009’da başladı. A.E.E., 13 Aralık 2009 tarihinde S.M., lehine 1 Nisan 2011 vadeli, 200 bin TL bedelli bono düzenledi. Senet alacaklısı S.M., 21 Kasım 2013 tarihinde A.E.E., hakkında toplam 277 bin 908 TL’lik alacak için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlattı. Takibin kesinleşmesi üzerine alacaklı S.M., A.E.E.’nin eşi ve çocukları ile birlikte yaşadıkları evi Aralık 2013’te haczetti.
MAHKEME “TARAF SIFATIN YOK” DEDİ
A.E.E.’nin eşi Y.E., Nisan 2014’te taşınmazın eşi ve çocukları ile birlikte yaşadıkları hâline münasip ev niteliğinde olup haczedilemeyeceğini ileri sürerek, İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, 26 Mart 2014 tarihli karar ile başvurucunun taraf sıfatı bulunmadığından şikâyetin reddine karar verdi.
KONUT SATILDI
Daha sonra alacaklı, hacizli taşınmazın satışını talep etti. İstanbul 10. İcra Müdürlüğü bilirkişi vasıtası ile taşınmazın kıymetini 3 milyon 500 bin TL olarak belirledi. Kıymet takdirinden sonra satışın açık artırma ile yapılmasına karar verildi ve 26 Nisan 2014 tarihinde yapılan ihale ile taşınmaz 1 milyon 758 bin TL bedelle üçüncü şahsa satıldı.
İHALENİN İPTALİNİ İSTEDİ
Mağdur eş Y.E., eşi ile arasındaki boşanma davasının henüz derdest olup taşınmazın aile konutu niteliğinde olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi talebinde bulundu.
YÜZDE 10 CEZASI
İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi 6 Kasım 2014 tarihli karar ile yapılan ihalede bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Mahkeme, aynı kararla ihale bedeli olan 1 milyon 758 bin TL’nin % 10’u oranında para cezasının başvurucudan alınarak Hazineye irat olarak kaydına karar verdi. Bu karar Yargıtay tarafından da onanarak kesinleşti.
AYM İHLAL KARARI VERDİ
Kararın kesinleşmesinin ardından mağdur eş Y.E., Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
CEZA İPTAL EDİLECEK
Yüksek Mahkeme, kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yerel mahkemeye de gönderdi. İhlal kararı uyarınca İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi, cezanın iptaline karar verecek. Kararın gerekçesinde, ihalenin feshi davalarının reddi kararı sonrası mahkemelerce hükmedilen ihalenin yüzde 10’unu oranındaki para cezası uygulamasına dair önemli tespitlere yer verildi.
AİLE KONUTU VURGUSU: Başvurucunun aile konutu olduğunu ileri sürdüğü, kendisi ve ailesi bakımından maddi ve manevi olarak büyük değere sahip olan taşınmazın satışını önlemek amacıyla başvurabileceği bütün yargısal yollara müracaat etmiş olmasından dolayı kınanması gereken bir pozisyonda olmadığı değerlendirilmiştir. Üstelik takibi yapılan borç miktarının kıymet takdiri sonucunda taşınmaza biçilen fiyat karşısında oldukça düşük kaldığı dikkate alındığında taşınmazın satışını engellemenin başvurucu açısından büyük bir kişisel öneme sahip olduğu vurgulanmalıdır. Nitekim başvurucu, haczi öğrendiği aşamada 2004 sayılı Kanun’un 82. maddesinin (12) numaralı fıkrasına dayalı olarak taşınmazın hâline münasip ev olduğunu belirterek haczedilemezlik iddiasında bulunmuş ise de başvurucunun bu isteği taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle Mahkemece reddedilmiştir.
EKONOMİK DARA DÜŞÜRÜR: Ayrıca başvurucunun ev hanımı olup herhangi bir gelirinin bulunmadığını ileri sürdüğü ve derece mahkemelerinin aksine bir tespit veya değerlendirmesinin bulunmadığının da altı çizilmelidir. Bu açıklamalar ışığında uygulanan 175.800 TL para cezasının başvurucuya önemli bir ekonomik külfet yükleyeceği ve başvurucunun ekonomik anlamda dara düşmesine yol açabileceği izahtan varestedir.
KANUNDA ÜST SINIR YOK: Öte yandan 2004 sayılı Kanun’un 134. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen para cezası ihalenin feshi isteğinin esastan reddedilmesi hâlinde doğrudan uygulanmaktadır. Kanun’da herhangi bir üst sınır öngörülmediği gibi derece mahkemelerinin somut durumun özelliklerini gözönünde tutmasını temin edecek bir esnekliğin sağlanmadığı ve hâkime herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı görülmektedir. Bu durum somut olay bakımından aile konutu iddiasını daha önceki safhalarda dava konusu etme imkânı ve herhangi bir geliri bulunmayan başvurucuya ülke şartlarına göre oldukça yüksek olan 175 bin 800 TL para cezası uygulanması sonucunu doğurmuştur.
ÖLÇÜSÜZ MÜDAHALE: Tüm bu hususlar gözönünde bulundurulduğunda alacaklının haklarının korunmasındaki yarar ile başvurucunun ihalenin feshini dava konusu edebilmesindeki menfaati arasında adil bir dengenin kurulamadığı, uygulanan para cezasının miktarının başvurucuya olağanın ötesinde bir külfet yüklediği ve bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı kanaatine varılmaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
…
AYM’DEN YAPILAN BASIN DUYURUSU
İhalenin Feshi Davası Sonunda Yüksek Miktarda Para Cezası Verilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 22/11/2018 tarihinde, Y. E. (B. No: 2015/18872) başvurusunda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucu, 2017 yılında vefat eden A.E.E.’nin eşidir. A.E.E. 2009 yılında S.M. lehine 2011 yılı vadeli 200.000 TL bedelli bono düzenlemiştir. Alacaklı S.M. 2013 yılında başvurucunun eşi hakkında toplam 277.908,33 TL’lik kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatmıştır. Takibin kesinleşmesi üzerine alacaklı S.M. başvurucunun eşi A.E.E. adına kayıtlı mesken nitelikli bağımsız bölümü haczetmiştir.
Başvurucu, 2014 yılında, taşınmazın eşi ve çocukları ile birlikte yaşadıkları konut niteliğinde olup haczedilemeyeceği gerekçesiyle İcra Hukuk Mahkemesine başvurmuş ancak Mahkeme, başvurucunun taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar vermiştir.
Alacaklı S.M.’nin hacizli taşınmazın satışını talep etmesi üzerine İcra Müdürlüğü bilirkişi aracılığıyla taşınmazın değerini 3.500.000 TL olarak belirlemiş, açık artırma ile yapılan ihale sonucu taşınmaz 1.758.000 TL bedelle üçüncü şahsa satılmıştır.
Başvurucu; taşınmazın satışının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi (bozulması) talebinde bulunmuştur. İcra Hukuk Mahkemesi, yapılan ihalede bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve ihale bedeli olan 1.758.000 TL’nin yüzde 10’u oranında para cezasının (175.800 TL) başvurucudan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine karar vermiştir.
Temyiz edilen hüküm Yargıtay tarafından onanmış, karar düzeltme isteğinin de reddedilmesi üzerine başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.
İddialar
Başvurucu, açmış olduğu ihalenin feshi davasının reddi ile birlikte ihale bedelinin yüzde 10’u oranında para cezasını Hazineye ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Somut olayda yargılamanın sonucunda maddi zorluk doğuracak şekilde para cezası uygulanmış olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
İhalenin feshi istemiyle açılan davanın reddi hâlinde ihale bedelinin yüzde 10’u oranında para cezasına hükmedilmesi, alacaklının mülkiyet hakkının korunması bakımından elverişli bir araçtır. Haklı bir temeli bulunmadan açılan ihalenin feshi davası, son safhalarına gelen cebri icra sürecinin sürüncemede kalmasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle kanun koyucunun bunu caydırmaya yönelik çeşitli mekanizmalar geliştirmesi doğaldır. Ancak bu çerçevede yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığının incelenmesi gerekir. Bu inceleme yapılırken alacaklının çıkarları ile ihalenin feshini talep eden başvurucunun menfaati arasında makul bir dengenin gözetilip gözetilmediğine bakılır.
Bu kapsamda diğer hususların yanı sıra uygulanan para cezasının tutarı ve başvurucunun bu tutarı ödeme gücü de göz önünde bulundurulmalıdır. Somut olayda başvurucunun, ev hanımı olması nedeniyle herhangi bir gelirinin bulunmadığını ileri sürdüğü, derece mahkemelerinin de bir tespit veya değerlendirme yapmadığının altı çizilmelidir. Üstelik borcun taşınmaza biçilen fiyat karşısında çok düşük kaldığı dikkate alındığında taşınmazın satışını engellemenin başvurucu açısından büyük bir kişisel öneme sahip olduğu vurgulanmalıdır.
Başvurucunun, taşınmazın aile konutu olduğunu belirterek haczin durdurulması için yargıya müracaat etmesine karşın bu isteği taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Aile konutu, Anayasa’da düzenlenen bir pozitif yükümlülük olan ailenin korunması ödevinin bir gereği olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’yla özel bir koruma mekanizmasına tabi kılınmıştır. Başvurucunun açtığı ihalenin feshi davasını aynı zamanda bu aile konutuna yönelik güvencelere dayandırdığının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Öte yandan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda öngörülen para cezası ihalenin feshi isteğinin esastan reddedilmesi hâlinde doğrudan uygulanmaktadır. Kanun’da herhangi bir üst sınır öngörülmediği gibi derece mahkemelerinin somut durumun özelliklerini göz önünde tutmasını temin edecek bir esnekliğin sağlanmadığı ve hâkime herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı görülmektedir. Bu durum somut olay bakımından aile konutu iddiasını daha önceki safhalarda dava konusu etme imkânı bulunmayan başvurucuya ülke şartlarına göre oldukça yüksek olan para cezası uygulanması sonucunu doğurmuştur.
Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda alacaklının haklarının korunmasındaki yarar ile başvurucunun ihalenin feshini dava konusu edebilmesindeki menfaati arasında adil bir dengenin kurulamadığı, uygulanan para cezasının miktarının başvurucuya olağanın ötesinde bir zorluk yüklediği ve bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan somut başvuruda yargılamanın yenilenmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu itibarla başvurucunun maddi zararının giderilmesi amacıyla Mahkemece düzenlenen harç tahsil müzekkeresinin ilgili vergi dairesince yerine getirilmesini önleyecek şekilde iptali ve ilgili kurumdan geri çekilmesi için kararın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.