Aydın, Söke, Yeşilköy Mahallesinde yapılması planlanan Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi ile ilgili “ÇED Olumlu” kararının iptalini Danıştay onayladı

       T.C.
   DANIŞTAY

ALTINCI DAİRE

Esas No: 2021/2034

Karar No: 2021/6035

TEMYİZ EDENLER            :I-(DAVALI) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı – ANKARA

                                                ……..

                                                II-MÜDAHİLLER (DAVALI YANINDA):

                                                1-…………..

                                                2-……….

 
KAR ITARAF DAVACLAR            :1-Arif Günal

                                                2-Ahdettin Topan

                                                3-Bülent Dalkılınç

                                                4-Adem Ak

,                                              5-Nebil Kırca

                                                6-Kadir Bozkan

                                                7-Kasım Acar

VEKİLLERİ                           :Av. Akın Yakan (E-Tebligat)

İSTEMİN ÖZETİ : Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi mevkiinde yapılması planlanan “RN:42444 nolu Saha Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen 10/05/2019 tarih ve 5512 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolunda Aydın 2. İdare Mahkemesince verilen 25/12/2020 tarih ve E:2019/398, K:2020/910 sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ        :Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANI TAY TETKİK HAKİMİ …….’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA


Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.

Aydın 2. İdare Mahkemesince verilen 25/12/2020 tarih ve E:2019/398, K:2020/910 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın ONANMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-24i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 22/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Merak edenler için Aydın 2. İdare Mahkemesince verilen 25/12/2020 tarih ve E:2019/398, K:2020/910 sayılı kararı da aşağıda paylaşıyoruz.

T.C.

         AYDIN

2.İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO     :2019/398

KARAR NO  :2020/910

DAVACILAR                                 : 1- ARİF GÜNAL

                                                           2- AHDETTİN TOPAN

                                                           3- BÜLENT DALKILINÇ

                                                           4- ADEM AK

                                                           5- NEBİL KIRCA

                                                           6- KADİR BOZKAN

                                                           7- KASIM ACAR

VEKİLLERİ                                    :  AV. AKIN YAKAN

DAVALI                                          :ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

VEKİLİ                                            :…..

MÜDAHİLLER

(DAVALI YANINDA)                    : …..

VEKİLLERİ                                    :…..

DAVANIN ÖZETİ                          : Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi mevkiinde  ….. A.Ş. tarafından yapılması planlanan RN:42444 numaralı Saha Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilerek Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilen 10/05/2019 tarih ve 5512 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının; doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ve bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunmasının esas olduğu, proje kapsamında tarım toprağının yok edileceği, projenin yaşama geçmesi ile gerek kaynağın çıkartılması gerekse işlenmesi aşamasında büyük çevre kirliliklerine neden olunacağı, bu kararın Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanuna aykırı olduğu, Feldispat madeninin bitki örtüsü, doğal çevre, insan ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu, projenin gerçekleştirileceği alanın birinci sınıf tarım arazisi olduğu, maden sahasında oluşacak tozun engellemesi için sulama dışında bir çözüm sunulmadığı, işletmede çalışacak personelin maruz kalacağı kimyasallar nedeniyle Silikozis hastalığına yakalanma ihtimali olduğu, ÇED projesine halkın katılımının sağlanmadığı, feldispat ve kuvars ocaklarından, madenin çıkarılması ve rezervin zenginleştirilmesi sırasında ortaya çıkan tozların uçuşarak bitkilerin üzerini kaplaması sonucunda fotosentezi engellediği, işlemin konu  ve amaç yönünden hukuka aykırı olduğu, Türkiyenin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğu, ÇED sürecinde çevresel etkilerin nasıl giderileceğinin projede yer almadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ                 :  Davalı tarafından, usule ilişkin olarak, bir bölgede gerçekleştirilen projenin o bölgede yaşayan herkesin menfaatini etkilediği varsayımdan hareket edilemeyeceği, bu sebeple dava konusu işlem ile davacıların menfaatinin ihlal edilmediği, davacıların işbu davayı açmakta aktüel, şahsî ve meşru menfaatlerinin bulunmadığı gözetilerek davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, ayrıca davanın süresinde açılmadığı, davanın dava dışı ….. şirketine ihbar edilmesinin gerektiği, davanın esası açısından ise, ÇED sürecinde mevzuat ile belirlenen usul ve esasların yerine getirildiği, dava konusu proje ile ilgili olarak Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı dışında tüm komisyon üyesi kurum ve kuruluşlar tarafından ÇED raporunun nihai edilmesinde sakınca olmadığının bildirildiği, söz konusu olumsuz görüşte belirtilen hususların tekrar değerlendirilmesi için resmi yetkili ilgili kuruluşlara görüş sorulması üzerine projenin nihai edilmesinde sakınca olmadığına dair görüşlerin Bakanlığa sunulduğu, proje kapsamında çalışma yapılacak alanın orman sayılan alanlar ve tarım arazilerinden oluştuğu, orman sayılan alanlar için faaliyet kapsamında işletmeye geçilmeden önce 6831 sayılı Orman Kanunu gereğince “Orman İzni” alınacağı, işletme sonrasında faaliyet alanının rehabilite edileceği, nakliye sırasında çevrede bulunan tarım arazilerinin zarar görmemesi için mevsim şartlarına göre arazözle sulama sayısının artırılacağı, ilgili madencilik faaliyeti nedeniyle çevreye verilecek zararın belirlenen değerlerin altında kalmasına ilişkin gerekli önlem ve teminatların alındığı, tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu öne sürülerek davanın reddinin gerektiği savunulmaktadır.

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) …. A.Ş.

SAVUNMASININ ÖZETİ             : Müdahil vekili tarafından, dava konusu “ÇED Olumlu” kararı verilirken birçok kurumdan görüş alındığı ve yerinde inceleme yapıldığı, kapasite artış talebi ile birlikte hazırlanan ÇED dosyası davalı idareye sunulduktan sonra projenin usulüne uygun bir şekilde ilan edilerek halka duyurulduğu, dava konusu alanda herhangi bir dere yatağı bulunmadığı, Poligonların Hidroloji ve Hidrojeoloji raporlarında Sarıçay ve Beşparmak Barajlarına uzak olduğu ve söz konusu barajların koruma alanı dışında kaldığı, patlayıcı madde kullanımı esasında hangi önlemlerin alınacağının ÇED dosyasında yer verildiği, en yakın poligonun Azap Gölüne mesafesinin 3,46 km olduğu, kirlenme nedeninin maden sahalarına bağlanamayacağı, ÇED raporunun sadece açık işletme madencilik faaliyetleri için hazırlandığı ve herhangi bir maden zenginleştirme faaliyeti yürütülmeyeceği, ÇED sürecine ilişkin halkın katılımı toplantısının Yeşilköy Mahallesinde gerçekleştirildiği, söz konusu toplantıda köy sakinlerinin önerileri dikkate alınarak kamyonların geçeceği güzergahın değiştirildiği, ve ham maddenin taşınmasında Çine yolunun kullanılacağının kararlaştırıldığı,  tüm poligon alanları içerisine kadar stabilize ve asfalt  yolların bulunduğu, söz konusu yolların bakımının proje sahibi müvekkil firma tarafından gerçekleştirileceği, proje kapsamında tarihi ve kültürel ve peyzaj değeri yüksek bir yapı bulunmadığı, madencilik faaliyetinin gelişmesinin ülkemizin doğal kaynaklarının ekonomiye kazandırılması, ülkemizin madencilik alanında yurt dışında geniş bir pazara sahip olması ve ülkenin geleceği açısından oldukça önem arz ettiği, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) ….. A.Ş.

SAVUNMASININ ÖZETİ             : Hakkında “ÇED olumlu kararı” verilen ….. A.Ş. İle rödavans sözleşmesi bulunan Müdahil vekili tarafından, madencilik faaliyetinin gelişmesinin ülkemizin doğal kaynaklarının ekonomiye kazandırılması, ülkemizin madencilik alanında yurt dışında geniş bir pazara sahip olması ve ülkenin geleceği açısından oldukça önem arz ettiği, Dava konusu “ÇED Olumlu” kararı verilirken birçok kurumdan görüş alındığı ve yerinde inceleme yapıldığı, kapasite artış talebi ile birlikte hazırlanan ÇED dosyası davalı idareye sunulduktan sonra projenin usulüne uygun bir şekilde ilan edilerek halka duyurulduğu, maden sahasında bulunan poligonların birbirinden çok uzak olduğu, yangın riskine karşı yeterli düzeyde yangın söndürme ekipmanının bulundurulacağının taahhüt edildiği, uyuşmazlık konusu idari işlem düzenlenmeden önce söz konusu maden sahasının yakınında duyarlı alanlardan sayılan sulak alanlar, tarım alanları, kültürel alanlar, arkeolojik alanlar bulunup bulunmadığının araştırılarak çevre düzeni planı hükümleri dikkate alınarak “ÇED Olumlu” kararının verildiği, dava konusu işlemde belirtilen sahada zeytinlik arazisi bulunmadığı, söz konusu sahanın taşlık ve çalılık bir alandan ibaret olduğu, bu nedenle, davacıların iddiasının aksine söz konusu sahada zeytinlik sahasının daraltılması veya zeytin ağaçlarına zarar verilmesi ihtimalinin dahi bulunmadığı, sahanın taşlık ve dağlık bir alan olup etrafında tarım ürünü bulunmadığı, müdahil şirketin çalıştığı tüm sahalarda atık depoları bulunduğu, atıkların bu depolarda toplanarak imha edilmesi için lisanslı firmalara verildikleri, dosyaya sunulan hava emisyon ölçüm raporundan da anlaşıldığı üzere, müdahil şirkette hava kalitesi ve ölçüm raporlarının düzenli aralıklarla yapılacağının taahhüt edildiği , insan sağlığı ve iş güvenliği esas alınarak faaliyetlerin yürütüldüğü, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK  MİLLETİ  ADINA

                                                         Karar veren Aydın 2.İdare Mahkemesi’nce duruşma için önceden belirlenen 17.12.2020 tarihinde davacı Bülent Dalkılıç ile davacılar vekili vekili Av.Akın Yakan’ın  davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri …..ile davalı yanında müdahil ….. A.Ş. temsilcileri …. ve …. ile  davalı yanında müdahil ….A.Ş. vekili Av. …. geldiği görülerek açılan duruşmada gelen taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek açıklamaları dinlendikten sonra açık duruşmaya son verilerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tabi dava dosyası incelendikten sonra davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esası hakkında gereği görüşüldü:

                                                         Dava; Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi mevkiinde  …. A.Ş. tarafından yapılması planlanan RN:42444 numaralı Saha Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilerek Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilen 10/05/2019 tarih ve 5512 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının kararının iptali istemiyle açılmıştır.

                                                         2872 sayılı Çevre Kanununun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinde; çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz  yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar olarak tanımlanmış, “Çevresel etki değerlendirilmesi” başlıklı 10.maddesinin 1.fıkrasında, gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları, 2.fıkrasında, Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği; proje için yatırıma başlanamayacağı ve ihale edilemeyeceği, 4.fıkrasında, Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programların ve konuya ilişkin  usûl ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak  yönetmeliklerle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

                                                         25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED); gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar olarak, (e) bendinde, çevresel etki değerlendirmesi raporu; Ek-1 listesinde yer alan veya Bakanlıkça “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen bir proje için belirlenen Özel Formata göre hazırlanacak rapor olarak, (h) bendinde, çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı; Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak  tanımlanmış, “Çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlama yükümlülüğü” başlıklı 6.maddesinin 1.fıkrasında, bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişilerin; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlü oldukları, 2.fıkrasında, kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlü oldukları, 3.fıkrasında, bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği, proje için yatırıma başlanamayacağı ve ihale edilemeyeceği, ancak bu durumun söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği, 4.fıkrasında, bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın sürecin sonlandırılacağı, “Çevresel etki değerlendirmesine tabi projeler” başlıklı 7.maddesinde, bu Yönetmeliğin Ek-1 listesinde yer alan projelere, “ÇED Gereklidir” kararı verilen projelere ve kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanmasının zorunlu olduğu düzenlenmiş, “Çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi olumsuz kararı” başlıklı 14.maddesinin 3.fıkrasında, Bakanlığın, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde vereceği ve bu kararı Komisyon üyelerine bildireceği, proje için verilen  “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararının Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulacağı öngörülmüş, “Kapasite artışları” başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasında, kapasite artışlarının; “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan ve eşik değeri olan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması durumunda: “ÇED Olumlu” kararı bulunan projelerde; planlanan artış veya artışlar toplamının Ek-1 listesinde yer alan eşik değer ve üzerinde olması halinde 8.madde kapsamında başvuru yapılması gerektiği, 2.fıkrasında, “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelerde kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, planlanan projenin etkilerinin, mevcut karara esas çevresel etkiler ile birlikte kümülatif olarak değerlendirileceği kurala bağlanmış, Yönetmeliğe ekli Ek-1 sayılı Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesinin 27.maddesinde, madencilik projelerinden 25 hektar ve üzeri arazi yüzeyinde (Kazı ve döküm alanı dahil) planlanan açık işletmeler de sayılmak suretiyle 25 hektardan büyük çalışma alanına sahip açık maden işletmeleri çevresel etki değerlendirmesine tabi tutulmuştur.

                                                         Çevresel etki değerlendirmesi ile gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup,  projenin gerçekleştirileceği yer ile alternatif alanlar belirlenerek projenin hizmet amacı, önem ve gerekliliği kapsamında yerin ve etki alanının çevresel özellikleri, çevresel etkiler ve alınacak önlemlerin tartışılması, faaliyet yerinin belirlenmesinde ise, faaliyetin büyüklüğü, amacı, ulaşım, iklim, toprağın ve çevrenin özellikleri, olası etkiler ve etkilerin azami giderilme olanakları gibi unsurların etkili olması, bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması yolunda belirtilen nitelikteki bir faaliyete en uygun yerin seçilmesi esastır. Diğer yandan; ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir (Danıştay 6. Dairesi’nin 03/04/2019 günlü, E:2019/2366, K:2019/2069 sayılı kararı).

                                                         Öte yandan, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20.maddesinde; “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.” hükmü yer almaktadır.

                                                         03/04/1996 tarihli ve 22600 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde; zeytinlik saha; orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan olarak tanımlanmış, “Zeytinlik Sahalarda Sanayi Tesisi Kurulmasının Önlenmesi” başlıklı 23. maddesinde ise; “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır. Ancak; alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından  belirlenmesi durumunda;

                                                         a) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,

                                                         b) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar,

                                                         c) Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri,

                                                         ç) İlgili Bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,

                                                         d) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,

için, yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunmak isteyenler, ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirine başvurur. Müracaat sahibi, çevrede oluşabilecek ÇED raporu ile belirlenmiş zararları önleyecek tedbirleri almak koşulu ve dikim normlarına uygun, eşdeğer büyüklükte il/ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis eder.

                                                           Olumsuz cevap başvuru sahibine yazı ile tebliğ edilir. İzin alınmaksızın yapılan faaliyetlerin yürütülmesi yetkililerce men edilerek, umumi hükümlere göre kanuni takibat yapılır.

                                                         Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır.” hükmüne yer verilmiştir.

                                                         Söz konusu  “Zeytinlik Saha” tanımının ve aynı Yönetmeliğin  23. maddesinin  iptali  istemiyle açılan davada; Danıştay Sekizinci Dairesinin 19/02/2015 günlü, E:2012/4992, K:2015/996 sayılı kararıyla: “…Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu edilen 4. maddesindeki “zeytinlik saha” tanımı ile, bir alanın zeytinlik saha olarak belirlenebilmesi için asgari 25 dekarlık bir büyüklüğe sahip olma şartı getirilmiştir. Oysa, Yönetmeliğe temel olan 3573 sayılı Kanun’da, zeytinlik saha tanımı açık olarak yapılmamakla birlikte, bir alanın zeytinlik saha olarak belirlenebilmesi için asgari bir büyüklük koşulu bulunmamaktadır. Her ne kadar 3573 sayılı Kanun’un 3. maddesinde, “…tespit edilen alanlar yerel koşullar dikkate alınmak suretiyle Bakanlık tarafından belirlenecek esaslara göre en az 25 dönümlük parseller halinde parsellenir ” ifadesi yer almakta ise de, bu ifade, zeytin yetiştirmeye elverişli  olduğu  tespit edilmiş alanlardan ilgililere  tahsis edilecek parsellere ilişkin olarak getirilmiş olup, zeytinlik alanlar hakkında asgari büyüklük şartı getiren bir hüküm içermemektedir. Bu durumda; Kanun’un zeytinlik alanları korumaya, iyileştirmeye ve yeni zeytinlik alanlar kurmaya yönelik hükümleri gereği zeytinlik alanların daraltılması, küçültülmesi mümkün olmadığından ve Kanun’da bir alanın zeytinlik saha olarak saptanabilmesi için asgari bir büyüklük şartı getirilmediğinden, Kanunun lafzına ve ruhuna aykırı olarak, Kanun metninde olmayan bir sınırlama getirdiği görülen Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu edilen  4. maddesindeki “zeytinlik saha” tanımında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

                                                         Yönetmeliğin dava konusu edilen 23. maddesi hükmüne bakıldığında; maddenin 1. fıkrasının ilk iki cümlesinde yer verilen düzenlemelerin Yönetmeliğin dayanağı Kanun’un yukarıda bahsedilen 20. maddesinde de yer aldığı görülmekte olup dolayısıyla maddenin bu kısmı itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Diğer taraftan maddenin kalan kısmında getirilen düzenleme ile, alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması koşuluyla, zeytinlik sahalarda, jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımlarının yürütülebilmesi, enerji üretim tesislerin kurulabilmesi, madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetlerinin yapılabilmesi mümkün hale gelmekte; ayrıca, çerçevesi ve sınırları belirtilmeksizin, Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar ile savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçların gerçekleştirilmesi imkanı getirilmektedir. Yönetmeliğe temel olan 3573 sayılı Kanun’un yukarıda alıntısı yapılan 20. maddesine bakıldığında, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesisin yapılamayacağı ve işletilemeyeceği, bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmelerinin kurulmasının ise Bakanlığın iznine tabi olduğu görülmektedir. Bir başka ifadeyle, 3573 sayılı Kanun’un geneline yaygın koruyucu hükümler de dikkate alındığında, zeytinlik sahalarda ve bu sahalara üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası ve küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri dışında kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran bir tesisin yapılması mümkün değildir. Kaldı ki, 3573 sayılı Kanun’da Yönetmeliğin 23. maddesinde sayılan tesislere belli şartlar altında dahi izin verilebileceği yönünde hiçbir hükme yer verilmemiştir. Bununla birlikte, zeytinlik alanların daraltılamayacağı yönündeki hükme istisna olarak gösterilen belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşmanın  zeytinlik alanının % 10’unu geçemeyeceği hükmü de dikkate alındığında; elektrik üretim tesisi, petrol ve doğal gaz arama işletmeleri gibi büyük ölçekli tesislerin anılan yapılaşma oranını ne şekilde sağlayacağı da açıklanabilir olmaktan uzaktır. Sonuç olarak, Yönetmeliğin 23. maddesinin yukarıda belirtilen kısmı, Yönetmeliğin temel aldığı Kanun hükümlerini aşan ve Kanun’un gözettiği koruma amacına aykırı hükümler içermektedir…”  gerekçeleriyle 23. maddenin ilk fıkrasının ”Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır.” cümleleri bakımından davanın reddine; 4. maddede yer alan “Zeytinlik Saha” tanımının ve 23. maddenin diğer kısımlarının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

                                                         Zeytinlik alanlarda yürütülecek faaliyetlere ilişkin olarak öncelikle dikkate alınması gereken özel düzenlemenin 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümleri olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Anılan Kanun’un 20. maddesinin, gerekli tedbirler  alınmış olsa bile,  zeytinlik sahalarda ve bu sahalara 3  kilometre  mesafede  zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran ya da sayılan olumsuz sonuçlara yol açma ihtimali bulunan tesislerin yapılmasını ve işletilmesini önlemeyi amaçladığı açıktır. Diğer taraftan; Danıştay Sekizinci Dairesinin 19/02/2015 günlü, E:2012/4992, K:2015/996 sayılı kararı karşısında, artık kamu yararı kararı alınarak dahi kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesislerin zeytinlik sahalara 3 kilometre mesafe içerisinde yapılması mümkün olmamakla birlikte bu tip alanlarda yapılacak projeler için verilen ÇED kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda, dava konusu projenin, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakıp bırakmadığının, toz ve duman çıkarıp çıkarmadığının öncelikle ele alınması gerekmektedir. Zira söz konusu proje, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan veya toz ve duman çıkaran bir tesis kapsamında değerlendirilirse, bu çerçevede zeytinlik alanlara 3 km mesafe içinde projenin gerçekleştirilmesine olanak bulunmayacak, aksi halde ise projenin gerçekleştirilmesi durumunda diğer çevresel etkiler yönünden taahhütlerin yeterli olup olmadığının incelenmesi gerekecektir (Danıştay 6. Dairesi’nin 23/01/2020 günlü, E:2019/21956, K:2020/395 sayılı kararı).

                                                         Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idare yanından davaya katılan müdahil şirketin (….. A.Ş.) uhdesinde ve Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi mevkiinde bulunan  32.049,08 hektarlık ruhsat alanı içerisinde 22,66 hektar’lık bir alanda planlanan kuvars ocağı açık işletmesi için RN:42444 numaralı IV.grup maden işletme ruhsatı bulunduğu, dava konusu RN:42444 numaralı Saha Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi ile 335,15 hektarlık alan artışı planlandığı, kuvars ocağı açık işletmesi ile ilgili ilk olarak, 22,66 hektarlık alan için 07/05/2014 ve 23622 sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararının alındığı, yine aynı saha için 471,61 hektarlık bir alanda planlanan feldispat ocağı açık işletmesi için 1209/2007 tarih ve 1329 sayılı “ÇED Olumlu Kararı” kararı alındığı, bilahare ruhsat alanı içerisinde bulunan 5,6836 hektarlık alan için 2012 yılı beşinci ayında  2012//30 sayılı  “ÇED Gerekli Değildir” kararının alındığı, son olarak n RN:42444 ruhsat numaralı sahada anılan ÇED kararları alınmak suretiyle çalışılan alanlara ilave olarak 8 poligondan oluşan açık ocak işletmesi şeklinde toplam 335,15 hektarlık alan artışı planlandığı, bu alanın 1/100.000 ölçekli Aydın-Muğla-Denizli Çevre Düzeni Planında orman sayılan alanlar ve tarım alanlarında kalmakta olduğu, proje kapsamında feldispat, kuvars ve kuvarsit üretiminde patlatmalı açık işletme yöntemi uygulanacağı, belirtilen uyuşmazlığa konu proje hakkında projenin gerçekleşmesinde çevre açısından bir sakınca görülmediğine ilişkin olarak Bakanlık tarafından dava konusu 10/05/2019 tarih ve 5512 sayılı “ÇED Olumlu” kararının tesis edildiği, bu kararın  iptali istemiyle uyuşmazlığa konu proje alanına  yakın alanda bulunan  keşif sırasında kırsal yerleşim özelliğinin devam etmekte olduğu görülen Karacahayıt Mahallesi ile yeşilköy mahallesinde  ikamet etmekte olan ve anılan Mahallelerde taşınmazı bulunan davacılar tarafından bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

                                                         Bakılan uyuşmazlıkta, projenin, çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığının ve anılan faaliyetin, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakıp bırakmaması, toz ve duman çıkarıp çıkarmaması hususlarının  çözümü amacıyla tarafların iddiaları, projenin nitelikleri ve uygulanacağı yerin özellikleri ile ÇED raporunu hazırlayanların uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle belirlenen alanlarında uzman Ziraat Mühendisi, Maden Mühendisi, Çevre Mühendisi, Jeoloji Mühendisi (hidrojeoloji alanında da uzmanlığı bulunan) ve Orman Mühendisinden müteşekkil beş kişilik heyet ile birlikte mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin Mahkememizin 01/11/2019 tarihli ara kararımız üzerine, 07/02/2020 tarihinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi heyetince düzenlenen ve Mahkememiz kayıtlarına 27/04/2020 tarihinde giren bilirkişi raporunda özetle;

                                                         Aydın İli, Söke İlçesi, Yeşilköy Mahallesi mevkiinde bulunan  32.049,08 hektarlık ruhsat alanı içerisinde 22,66 hektar’lık bir alanda planlanan kuvars ocağı açık işletmesi için RN:42444 numaralı IV.grup maden işletme ruhsatı bulunduğu, dava konusu RN:42444 numaralı Saha Feldispat, Kuvars ve Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı projesi ile 335,15 hektarlık alan artışı planlanmasına yönelik dava konusu projenin 8 poligondan oluştuğu, söz konusu poligonların genellikle Aydın İli, Söke İlçesi, yeşilköy Mahallesi ile Karacahayıt Mahallesi mevkiinde konumlandığı, 8. Poligona en yakın yerleşim alanının Sayrakçı Mahallesi olduğu, ziraat mühendisliği, tarımsal üretim açısından yapılan değerlendirmede; 1, 2 ve 3  numaralı ÇED poligonu sınırları içerisinde  ve çevresinin dağlık arazi yapısında olduğu, ekili tarım arazisi bulunmadığı, poligon ve 3 km çevresinde ağırlıklı olarak yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu, zeytin ağaçlarının poligonun tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığı gözlemlendiği, 4 numaralı ÇED poligonu sınırları içerisinde  ve çevresinin dağlık arazi yapısında olduğu, ekili tarım arazisi bulunmadığı, havanın yağışlı olması ve yolun kapalı olması nedeniyle poligonun 900 metre yakınına kadar araçla gidilebildiği, daha sonra 200 metreye kadar yüründüğü, daha sonra poligona 700 metre kala akış nedeniyle geçilmesi mümkün olmayan dere yatağından dolayı poligona ulaşılamadığı, 700 metre uzaklıktan tüm poligon alanının görüldüğü, poligon ve çevresi tüm alanın zeytin ağaçlarıyla kaplı olduğu, poligon ve 3 km çevresinde ağırlıklı olarak yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu, zeytin ağaçlarının poligonun tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığı gözlemlendiği, poligon ve 3 km çevresinde ağırlıklı olarak yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu, zeytin ağaçlarının poligonun tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığının gözlemlendiği, 5, 6 ve 7 numaralı ÇED poligonu sınırları içerisinde  ve çevresinin dağlık arazi yapısında olduğu, ekili tarım arazisi bulunmadığı, poligon ve 3 km çevresinde ağırlıklı olarak yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu, zeytin ağaçlarının poligonun tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığı gözlemlendiği, 8 numaralı ÇED poligonunun Sayrakçı Mahallesine yaklaşık 1300 metre uzaklıkta olduğu, poligonun sınırları içinin  ve çevresinin dağlık arazi yapısında olduğu, ekili tarım arazisi bulunmadığı, poligon ve 3 km çevresinde ağırlıklı olarak yabani deliceye aşılanmış çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu görülmekle; zeytin ağaçlarının poligonun tümünde bir plantasyon şeklinde tamamen alanı kapladığı gözlemlendiği belirtilerek, dava konusu tüm alanlarda mahsüldar zeytin ağaçları olduğu, bölgede su sıkıntısı bağlı olarak genelde deliceye aşılanmış zeytin yetiştiriciliği yapıldığı, alanın bu görünümü ile bir zeytincilik bölgesi görünümü arz ettiği, ilave maden sahası yapılmak istenen 8 poligonun içinde ve 3 kilometre çevresinde yoğun deliceye aşılanmış zeytincilik alanların bulunduğunun saptandığı, maden işletilmeye geçirildiğinde poligonlar içinde bulunan bu zeytin ağaçlarının büyük bir bölümünün kesilmesi gerekeceği, poligonlar içinde kalan diğer zeytin ağaçları ile maden poligonlarının çevresindeki zeytinlik alanlarının da toz etkisinden yoğun olarak etkileneceği, tozların ağaçların döllenmesi ve fotosentez yapmasını engelleyeceği, poligonların bulunduğu dağlık arazi tipinde kayalık yapıya bağlı olarak kapama zeytin bahçesi şeklinde zeytin ağacı tarımı yapılamadığı, ancak bölgenin tipik doğal bitki örtüsü olan ve susuzluk ile topraktaki bitki besin maddesi yetersizliğine dayanaklı olan doğal delicenin (yabani zeytin) poligonların tümünde yaygın olarak görüldüğü, bu deliceler aşılanarak zeytin ağaçlarına dönüştürülmek suretiyle alanın bir zeytin plantasyonu haline getirildiği, poligonların dağlık bölümlerinde yapılan incelemelerde çok sayıda ve poligonların tümüne dağılmış halde deliceye aşılı zeytin ağaçları bulunduğunun belirlendiği, alanın bu görünümü ile bir zeytincilik bölgesi görünümü arz ettiği, ilave maden sahası yapılmak istenen 8 poligonun içinde ve 3 kilometre çevresinde yoğun deliceye aşılanmış ilaçlama, gübreleme, sulamanın yapılmadığı sadece budama şeklinde kültürel işlemlerin yapıldığı organik zeytincilik alanların bulunduğunun saptandığı, maden işletilmeye geçirildiğinde poligonlar içinde bulunan bu zeytin ağaçlarının büyük bir bölümünün kesilmesi gerekeceği, poligonlar içinde kalan diğer zeytin ağaçları ile maden poligonlarının çevresindeki zeytinlik alanlarının da toz etkisinden yoğun olarak etkileneceği, maden ocağındaki patlamalar, taşıma gibi işlemler nedeniyle oluşacak tozların maden alanı içinde bulunan ve maden alanına 3 kilometre uzaklık içinde yer alan zeytin ağaçlarının vegatatif ve generatif gelişimlerini olumsuz etkileyeceği, jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yapılan değerlendirmede; dava konusu etkinlikle ilgili olarak hazırlanan ÇED raporunda, etkinliğin olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemler yeterince belirtilmediği, sunulan jeolojik haritaların ve kesitlerin dava konusu poligonlarla ilgisi olmadığı, yöredeki jeolojik birimler, kaya birimlerinin özellikleri ve geçirgenlikleri, yörenin hidrojeolojik özellikleri, yeraltı suyu durumları, kaynaklar, kuyular ve su depolarının bilinmemesi nedeniyle oluşturabileceği çevresel etkilerin bilinemeyeceği, söz konusu etkinliğin jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yeterli düzeyde tanıtılmadığı, etkinliğin olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemlerin yeterince açıklanmadığı, çevre mühendisliği ve çevre mevzuatı açısından yapılan değerlendirmede; ÇED raporunda, işletme sırasında taşıma kaynaklı toz emisyonları hesaplarında yol uzunluğunun tüm poligonlar için 500 metre alındığı, ancak 4 numaralı poligonun asfalt yola uzaklığının 2000 metreden fazla olduğu, arazi koşullarında maden taşıyan kamyonların %3- %4  gibi eğimli yollarda hareket edebileceği, coğrafi koşullar göz önüne alındığında her poligon için asfalt yola mesafenin 500 metre olarak hesaplanmasının gerçek koşullarda toz emisyonunun hesaplanmasına engel olduğu, kontrollü patlatma emisyonlarının nasıl hesaplandığına dair açıklama bulunmadığı, emisyon için verilen değerlerin hava kirlenmesi katkı değerlerini aştığı, Azot Dioksit için verilen 6 kg/saat (19,8>6) değerinin toplam organik bileşenler için  verilen 3 kg/saat (15,95>3) değerinin aşıldığı, bu nedenle Hava Kirlenmesine Katkı Değerlerinin hesaplanması zorunluluğunun yerine getirilmediği, ÇED alanı dahilinde zeytinliklerin olduğu, dolayısıyla söz konusu işletmenin Çevresel Etki Değerledirmesi Yönetmeliğinin Ek 5 maddesindeki koşulunu sağlamadığı, orman mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; proje alanının, 250-450 metre arasında bir yükseliğe sahip bulunduğu, proje alanının 20 hektarlık kısmının orman arazisi içinde kaldığı, proje kapsamında araziden sıyrılacak toprak örtüsünün depolacağı belirtilse de, nasıl sıyrılacağı ve ne şekilde depolanacağına ilişkin bir bilgiye yer verilmediği, alanın tipik bitki örtüsünün Akdeniz makisi olduğu, alanda maki elemanlarından kermes meşesi, zeytin, menengiç, akçakesme ve ahlat gibi türlere rastlandığı, alan hakim rüzgarlara açık ve birinci derece orman yangınlarına hassas bir noktada bulunmasına rağmen orman yangınlarıyla mücadele eylem planı yapılmadığı, kesilecek ağaç adeti ve türlerinin tam manasıyla belirtilmediği, rehabilitasyon projesinde; rehabilite işlemlerinin hangi türler ile yapılacağı, üst toprak ve mineral toprağının nasıl ve ne şekilde depolanacağı,  maden mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; açık işletme madenciliği işinin doğası gereği üretim yapılmadan ocaklarda topoğrafyanın değiştiği ve arazinin ilk halinin korunmasının mümkün olamadığı, RN:42444 nolu Feldspat, Kuvars, Kuvarsit Ocağı Kapasite Artışı ve Kırma Tesisi Projesi kapsamında, yılda yaklaşık 1.500.000 ton/yıl (566.037,7 metreküp/yıl) Feldspat, Kuvars, Kuvarsit temini amacıyla 8 poligondan oluşan 335,15 hektarlık alanının yeterli büyüklükte olmadığı, yolunda tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

                                                         Taraflara tebliğ edilen söz konusu bilirkişi raporuna davalı idare ve davalı idare yanında davaya katılan müdahil şirketler tarafından itiraz edilmiş ise de bu itirazların raporu kusurlandıracak nitelikte olmadığı ve bilirkişi raporunun hükme esas alınabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır.

                                                         Olayda, yapılan keşif incelemesi ve bu inceleme sonucunda tanzim edilen bilirkişi raporunda yer verilen uydu görüntüleri ve fotoğraflardan; gerek RN:42444 sayılı IV.grup maden işletme ruhsatına konu saha içerisinde alan artışı yapılmak suretiyle açılması planlanan açık maden ocağına ilişkin 8 ÇED poligonundan müteşekkil  335,15 hektarlık proje sahası içerisinde gerekse bu sahayı çevreleyen 3 kilometre mesafe sınırları dahilinde kalan alanda yabani ve aşılı zeytin ağaçlarının bulunduğu görülmektedir.

                                                           Bu durumda, işleme konu proje sahası içerisinde ve bu sahaya 3 kilometrelik mesafede zeytinlik alanlar bulunduğu ve söz konusu zeytinliklere zarar vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde patlatmalı açık işletme yöntemi uygulanan madencilik faaliyetinde bulunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, proje konusu maden ocağının 3573 sayılı Kanun uyarınca zeytinlik sahalara 3 kilometreden daha kısa mesafede kurulması mümkün olmayan tesislerden olduğu anlaşılmakla dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

                                                           Nitekim, Danıştay 6. Dairesi’nin 15/11/2019 günlü, E:2019/17667, K:2019/11268 sayılı ile 02/10/2019 günlü, E:2019/16867, K:2019/8484 sayılı kararları da bu yöndedir.

                                                         Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, ….. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca kararın tebliğini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere, 25.12.2020 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir