Aydın
2. İdare Mahkemesi
2017/1230 Esas
2019/653 Karar
Davacı :Aydın Çevre ve Doğa Derneği
Vekili :Av.AKIN YAKAN
Davalı :Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çankaya, Ankara.
Vekili :….
Davalı Yanında Müdahil :……..AŞ.
DAVANIN ÖZETİ :Aydın İli, Germencik İlçesi, Uzunkum ve Moralı Mahalleleri civarı mevkiindeki …..Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Kubilay JES (24 MWe) projesine ilaveten Kubilay 2 JES (24 MWe) (24 MWe’den 48 MWe’ye çıkartılması) projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilen 22.11.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının; çevresel etki değerlendirmesinin idari bir süreç olduğu, bu sürece halkın da katılması gerektiği, yer seçiminin önem arzettiği, 3573 sayılı Zeytinciliğin Korunması ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanuna göre zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis kurulamayacağı, ülkemizde kullanılan teknoloji sebebiyle Jeotermal enerjinin temiz bir enerji olmadığı, jeotermal faaliyetler sebebiyle bitki yapraklarında yüksek miktarda bor kalıntısı oluştuğu, jeotermal tesise yakın mesafedeki incir bahçelerinde yaprak ve meyvelerde yüksek miktarda ağır metaller bulunduğu, ÇED belgesi dosyasındaki acil müdahale planı uyarınca alt yapı çalışmalarının yapılmadığı, olağanüstü durumlar için soğutma havuzunun yapılıp yapılmadığının açıklanmadığı, sondaj alanına soğutma kulesinin yapılması gerektiği, tesisin tarım arazileri ve zeytin bahçeleri içine yapılmak istendiği, kararın Çevre Kanununa aykırı olduğu, yöre halkının jeotermal tesis istemediği, ÇED dosyasında yer alan koordinatlar ile sondaj noktaları koordinatlarının uyumlu olmadığı, işlemin “kamu yararı” unsurundan yoksun olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ :Usule ilişkin olarak davanın ehliyet ve süreaşımı sebebiyle reddinin gerektiği, esasa ilişkin olarak Çevresel Etki Değerlendirmesi konusunda Yönetmelikte yer alan tüm sürecin tamamlandığı, halkın katılımı toplantılarının yapıldığı, inceleme ve değerlendirme komisyonu kurulduğu, ÇED olumlu kararlarından sonra yatırımcının verilen izinlerin getirdiği yükümlülüklere uymak zorunda olduğu, projenin çevreye verebileceği zarararların öngörülerek tedbirlerin alındığı, Menderes Nehrinin kirlilik nedenlerinin çok çeşitli olduğu, sanayi atıkları ile zeytin karasuyunun bunlar arasında olduğu, projede hava soğutmalı sistem kullanılacağından davacının soğutma kulesine ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığı, alanın imar planlarında Enerji Üretim Alanı olarak düzenlendiği, uygulama aşamasının Bakanlık tarafından takibinin yapılacağı, jeotermal enerjinin yenilenebilir bir enerji kaynağı olduğu, bunun sebebinin tüm suyun re-enjekte edilmesi olduğu, çevreye herhangi bir zararı olmadığı, işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi savunulmaktadır.
DAVALI YANINDA MÜDAHİL
SAVUNMASININ ÖZETİ :Yatırımcı konumunda bulunan müdahilin ekonomik yatırım yaptığı, gerekli izinler alınarak 11 adet sondaj ve 2 adet re-enjeksiyon kuyusunun açıldığı ileri sürülerek davanın reddi savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Aydın 2. İdare Mahkemesi’nce duruşma için önceden belirlenen 12/09/2019 tarihinde davacı vekili Av. AKIN YAKAN’ın, davalı idare vekili Av. ….’ın, müdahil vekili Av. ……’ın geldiği, görülerek açılan duruşmada taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek açıklamaları dinlendikten sonra açık duruşmaya son verilerek, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek dosyanın esasına geçildi.
Dava; Aydın İli, Germencik İlçesi, Uzunkum ve Moralı Mahalleleri civarı mevkiindeki ….. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Kubilay JES (24 MWe) projesine ilaveten Kubilay 2 JES (24 MWe) (24 MWe’den 48 MWe’ye çıkartılması) projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilen 22.11.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ nın 56. maddesinde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” hükmüne,
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme yasağı” başlıklı 8. maddesinde: “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır. Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” hükmüne,
“Çevresel Etki Değerlendirilmesi” başlıklı 10. maddesinde: “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ nin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; ” Bu Yönetmeliğin amacı, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir” hükmüne, “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 4. maddesinin 1. Fıkrasının h bendinde, Bu Yönetmelikte geçen; ”Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını ifade edeceği belirtilmiş, “Çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi olumsuz kararı” başlıklı 14.maddesinde Komisyon tarafından incelenerek son şekli verilen ÇED Raporu, halkın görüş ve önerilerini almak üzere, Bakanlık ve/veya Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile on (10) takvim günü görüşe açılır. Bakanlıkça proje ile ilgili karar alma sürecinde bu görüşler de değerlendirilir. Bakanlık halktan gelen görüşler doğrultusunda, rapor içeriğinde gerekli eksikliklerin tamamlanmasını, ek çalışmalar yapılmasını ya da Komisyonun yeniden toplanmasını isteyebilir. Nihai ÇED Raporu ve eklerinin proje sahibi taahhüdü altında olduğunu belirten taahhüt yazısı ve noter onaylı imza sirküleri beş (5) iş günü içerisinde Bakanlığa sunulur. Kamu kurum/kuruluşlarından imza sirküleri istenmez hükmüne yer verilmiş olup, 2.fıkrasında; Birinci fıkrada belirtilen belgeler, süresi içerisinde gerekçesi belirtilmeden sunulmaz ise, projenin ÇED süreci sonlandırılır, aynı Yönetmeliğin 3.fıkrasında Bakanlık, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde verir ve bu kararı Komisyon üyelerine bildirir. Proje için verilen “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararı Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulur, hükmü yer almaktadır.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Tarım arazilerinin amaç dışı” kullanımı başlıklı 13. maddesinde: “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;
a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar,
e) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar,
f) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımı ile ilgili yatırımları,
g) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir. Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.
Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri dışında kalan tarım arazileri; toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile valilikler tarafından tarım dışı kullanımlara tahsis edilebilir.
Tarımsal amaçlı yapılar için, projesine uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda her sınıf ve özellikteki tarım arazisi valilik izni ile kullanılır.
Birinci fıkranın (c) ve (ç) bentleri kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini çevre ve tarım arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır.
Tarım arazilerinin korunması ve amaç dışı kullanımına dair uygulamaların usûl ve esasları yönetmelikle düzenlenir” hükmü,
3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20. maddesinde: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir. ” hükmü,
03.04.1996 tarihli ve 22600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin (03.04.2012 günlü ve 28253 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen) 4. maddesinde; ”Zeytinlik Saha: Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan” olarak tanımlanmış, (03.04.2012 günlü ve 28253 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen) 23. maddesinde ise; Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır. Ancak; alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından belirlenmesi durumunda;
a) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
b) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar,
c) Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri,
ç) İlgili Bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
d) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar için, yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunmak isteyenler, ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirine başvurur. Müracaat sahibi, çevrede oluşabilecek ÇED raporu ile belirlenmiş zararları önleyecek tedbirleri almak koşulu ve dikim normlarına uygun, eşdeğer büyüklükte il/ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis eder.
Olumsuz cevap başvuru sahibine yazı ile tebliğ edilir. İzin alınmaksızın yapılan faaliyetlerin yürütülmesi yetkililerce men edilerek, umumi hükümlere göre kanuni takibat yapılır.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır. ” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu “Zeytinlik Saha” tanımının ve aynı Yönetmeliğin 23. maddesinin iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Sekizinci Dairesinin 19.02.2015 günlü, E:2012/4992, K:2015/996 sayılı kararıyla, 23. maddenin ilk fıkrasının ”Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın iznine bağlıdır.” cümleleri bakımından davanın reddine; 4. maddede yer alan “Zeytinlik Saha” tanımının ve 23. maddenin diğer kısımlarının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinde Aydın İli, Germencik İlçesi, Uzunkum ve Moralı Mahalleleri civarı mevkiindeki ….. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Kubilay JES (24 MWe) projesine ilaveten Kubilay 2 JES (24 MWe) (24 MWe’den 48 MWe’ye çıkartılması) projesi ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliğinin 14. maddesi gereği tesis edilen 22.11.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış olup, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 21/09/2018 havale tarihli bilirkişi raporunun incelenmesi neticesinde; farklı uzmanlık alanlarından yeni bir heyet marifetiyle keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 03/05/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Farklı Bilim Disiplinlerinde Yapılan İnceleme Sonucunda;
1. Jeoloji Mühendisliği Açısından; ÇED raporunda belirtilen önlemlerin alınmış olması ve bu önlemlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından denetlenmesi durumunda sahada jeotermal santral kurularak enerji üretimi yapılmasının çevreyi olumsuz etkileyecek riskler barındırmadığı ve dava konusu ÇED olumlu kararının uygun olduğu kanaatine varıldığı,
2. Jeoloji Mühendisliği (Hidrojeoloji) Açısından; Kubilay JES (24 MWe) projesine ilaveten yapılması planlanan Kubilay-2 JES projesi ile ilgili olarak hazırlanan ÇED raporunda, söz konusu etkinlik hidrojeolojik açıdan yeterli düzeyde tanıtıldığı, olası çevresel etkileri ve alınması gereken önlemlerin de belirtildiği, bu önlemlerin alınmış olması durumunda söz konusu etkinliğin çevreye olumsuz etkisinin olmayacağı bu nedenle ÇED olumlu kararının uygun olduğu kanaatine varıldığı,
3. Elektrik Mühendisliği Açısından; Elektrik-Elektronik Mühendisliği bakış açısıyla, kuyu açılması esnasında ortaya çıkan atıkların doğaya karışmadan ayrıştırılması ve yasal olarak ilgili kurum ve kuruluşların düzenli denetimlerini ciddiyet ve hassasiyetle yapması halinde davaya konu olan santrallerin çevreye etkisinin olmayacağı ve bu nedenle ÇED olumlu kararının uygun olduğu kanaatine varıldığı,
4. Maden Mühendisliği Açısından; Maden Mühendisliği bakış açısıyla, raporun ilgili bölümünde gerekçeleri belirtilen değerlendirmeler çerçevesinde dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirme Raporu Olumlu” kararının uygun olduğu kanaatine varıldığı,
5. Çevre Mühendisliği Açısından; İşletme sürecinde gerçekleşebilecek bakım, arıza veya kaza sürecinde Jeotermal akışkanın yaratabileceği çevresel tahribata yönelik bir mühendislik çözümü ÇED raporunda verilmediği, Yönetmelik kapsamında izin sonrası deşarj yaklaşımı ile JES’in çevreye olan etkisi önlenmeyeceği, aksine geri dönüşü olmayan bir çevresel tahribatın söz konusu olacağı, JES alanı içinde mevcut sistem yükünü karşılayabilecek bir acil durum havuzu ve olası durumda jeotermal akışkanın deşarjı öncesi arıtma sistemlerinin konumlandırılması gerektiği, bu nedenlerle “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı kanaatine varıldığı,
6. Ziraat Mühendisliği Açısından; Dava konusu arazilerin tarımsal niteliği yüksek “Mutlak Tarım Arazisi” niteliğinde olduğu ve üzerinde zeytin bulunan arazilerin “Dikili Tarım Arazileri” olduğu, bu alanların korunması gereken “Büyük Ova” sınırları içerisinde yer aldığı, bu sebeplerle hem 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu hem de 3573 sayılı Zeytincilik Yasasına göre dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı kanaatine varıldığı,
7. Makina Mühendisliği Açısından; Enerji üretiminin günümüzde önemli bir konu olmakla birlikte, hiçbir enerji üretimi için çevreye az yada çok zarar vermeden üretimin yapıldığını söylemenin mühendislik, teknik ve bilimsel olarak artık mümkün olmadığı, Kubilay JES 2’den elde edilecek enerjinin miktarı değerlendirildiğinde, faaliyet esnasında makine, makine elemanları, borular, vanalar vb. ekipmanlardaki oluşabilecek raporun ilgili bölümünde belirtilen nedenlerden dolayı oluşmamasının mümkün olmadığı, muhtemel arızalar nedeniyle çevreye (kurulacağı yer itibariyle birinci derece tarım arazisi, göl, dere ve deniz) verebileceği ve telafisi mümkün olmayacak zararlar düşünüldüğünde, elde edilecek enerji miktarı ile birlikte değerlendirildiğinde, sonuç olarak “Çevresel Etki değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı kanaatine varıldığı görüşlerine yer verilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davacı, davalı idare ile müdahil tarafından itiraz edilmiş olup; bu itirazların raporu kusurlandırmadığı görüldüğünden; bilirkişi raporu karara esas alınabilecek yeterlilikte bulunmuştur.
Yukarıda yer alan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20.maddesi uyarınca Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerin yapılamayacağı ve zeytincilik sahalarının daraltılamayacağı açıktır.
Bu durumda; dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunda yer alan tespit ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde,raporda belirtildiği üzere proje alanın zeytinlik alan içerisinde kaldığı ve çevresindeki 3 km’lik alan içinde yoğun olarak zeytinlik alanların bulunduğu (İlk bilirkişi raporunda, ve müdahil tarafında dosyaya sunulan uzman mütalaasında da ziraat mühendisliği yönünden aynı tespitlerde bulunulmuştur.) ve ziraat mühendisliği ve çevre mühendisliği açısından yapılan incelemelerde gerek buharlaşmayla gerekse diğer sebeplerle bitki yapraklarında kimyevi maddeler sebebiyle bitki yapraklarında yanmalar olabileceği ve keşif yerindeki bitkilerde de bu türden sürgün yanıklarına rastlanıldığı anlaşılmakla;3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20.maddesi hükmü nedeniyle dava konusu Aydın İli, Germencik İlçesi, Uzunkum ve Moralı Mahalleleri civarı mevkiindeki …… A.Ş. tarafından yapılması planlanan Kubilay JES (24 MWe) projesine ilaveten Kubilay 2 JES (24 MWe) (24 MWe’den 48 MWe’ye çıkartılması) projesine ilişkin verilen Çevresel Ekli Değerlendirmesi olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Ayrıca yine yukarıda yer verildiği üzere projenin önemli çevresel etkilerinin olacağı, projenin uygulanacağı saha, coğrafya bir bütün olarak değerlendirildiğinde, gerek canlı ve bitki çeşitliliği ve gerekse de Aydın ilinin ve projenin uygulanacağı sahanın tarımsal potansiyeli ile projenin olası etkileri dikkate alındığında bilirkişi raporunda vurgulanan diğer (Çevre ve Makine mühendisliği açılarından) risk ve etkiler sebebiyle de dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 14,232,70-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 2.075,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, müdahil şirket tarafından yapılan 163,80-TL yargılama giderinin müdahil taraf üzerinde bırakılmasına, posta ücretinden artan kısımların karar kesinleştikten sonra davacıya ve müdahil şirkete iadesine, resmi olarak genel bütçeden karşılanan 13.557,60-TL keşif ve bilirkişi giderlerinin bu kararın tebliğini izleyen 30 gün içinde davacı tarafından Mahkememiz veznesine yatırılıp makbuzunun dava dosyasına ibraz edilmesine, yatırılmadığı takdirde karar kesinleştikten sonra davacıdan tahsili için ilgili tahsil merciine müzekkere yazılmasına, 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin 2/g fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 12/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.