Avukat olmayan gerçek kişiye vekaletname ile tebligat yapılamaz

Yargıtay

12. Hukuk Dairesi         

2016/18955 E.  

2016/21514 K.

Özet: İlk derece mahkemesinde usulsüz olarak yapılan tebligat ileri sürülerek, borçlunun vekiline yapılan tebligatın usulsüz olması nedeniyle, borçlunun bizzat tebligatı öğrendiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüş; ancak ilk derece mahkemesi tebligat usulünün uygun olduğuna karar vererek şikayeti reddetmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 73/1. Maddesine göre; Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar.

Tebligat Kanunu’ nun 11. Maddesine göre ise; Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.

Bu hükümler dikkate alındığında her ne kadar vekile yapılan tebligatın geçerli olacağı düşünülse de Avukatlık Kanunu’ nun 35/1. Maddesinde yer alan adli işlemleri takip etme yetkisinin yalnızca baroda yazılı avukatlara ait olacağı ifadesi sonucu, avukat olmayan gerçek kişiye vekaletname ile tebligat almak üzere yetki verilemeyeceği ortadadır.

Vekile yapılan tebligatın usulüne uygun olabilmesi için; vekilin, baroya kayıtlı bir avukat sıfatını taşıması zorunludur. Dolayısıyla ilk derece mahkemesine yapılan başvuruda borçlu vekilinin baroya kayıtlı bir avukat olmaması sebebiyle, vekile yapılan tebligat usulsüz olduğundan, mahkemenin şikayeti kabul etmesi gerekirken reddetmesi hatalıdır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararının bozulması gerekmiştir.

Yargıtay İlamı: Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek, tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 05.06.2015 olarak düzeltilmesini istediği, mahkemece, noterden verilen vekaletname gereğince borçlunun temsilcisi tarafından yapılan protokolde belirtilen adrese tebligat yapıldığı, tebligatı alan temsilcinin tebliğ ve tebellüğe ilişkin vekaletnamede yetkisi olduğu gerekçeleri ile tebligat usulüne uygun kabul edilerek şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.


HMK’nun 73 ile 81., Avukatlık Kanunu’nun 41 ve Tebligat Kanunu’nun 11. maddelerine göre, vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Anılan maddede yer verilen ve görevin geçerli kabul edilmesine imkan tanınan vekilin Baroya kayıtlı Avukat olması zorunludur.


Avukatlık Kanunu’nun 35/1. maddesinde ise; “Yargı yetkisini haiz bulunan organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işleme ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı Avukatlara aittir” düzenlemesine yer verilmiştir.


Somut olayda, ödeme emri tebligatı borçlunun taşınmaz alımı, araç alımı ve şirket hissesi alımı için vekalet verdiği ve avukat olmayan Bahar Ünver’e “imzaya yetkili temsilci ve vekil” şerhiyle tebliğ edilmiştir. Mahkeme gerekçesinin aksine, avukat olmayan gerçek kişiye vekaletname ile tebligat almak üzere özel yetki verilemez. Usulüne uygun tebligat yapılabilmesi için vekilin avukat sıfatını taşıması zorunludur.
O halde mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.


SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak:Kararara

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir