Anayasa Mahkemesi, OHAL döneminde çıkarılan ve daha sonra Meclis’ten geçen KHK’larla ilgili 3 kritik iptal kararına imza attı.
Yüksek Mahkeme, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grevlerin Bakanlar Kurulu kararıyla 60 gün süreyle ertelenebilmesi, haklarında terörle iltisaklı şekilde istihbarat rapor verilenlerin kamu ihalelerinden yasaklanması ve kayyum görevlendirilen belediyelerde, aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilebileceğine dair düzenlemeler iptal edildi.
HaberTürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre; 7071 sayılı OHAL Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK’nın Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun 1 Şubat 2018 tarihinde Meclis’te kabul edildi. CHP kanunda yer alan bazı düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, üç kritik düzenlemenin iptaline karar verdi.
TOPLU ULAŞIMDA GREV ERTELEMESİNE İPTAL
Buna göre, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetleri ile bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte olan grev ve lokavtların Bakanlar Kurulu kararıyla 60 gün süreyle ertelenmesine dair düzenleme iptal edildi.
“DEMOKRATİK TOPLUM DÜZENİN GEREKLERİYLE BAĞDAŞMIYOR”
AYM bu düzenlemenin iptaline dair gerekçesinde şu tespitlere yer verdi:
“Bankacılık hizmetleri ile şehir içi toplu taşıma hizmetleri Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından kabul edilen toplum için yaşamsal nitelik taşıyan temel kamu hizmetlerinden değildir. Bankacılık hizmetlerinde yapılacak bir grevin belli bir seviyede ekonomik ve finansal istikrarı etkilemesi her zaman mümkündür. Bununla birlikte anılan nedene dayalı olarak karar verilmiş veya başlanmış bir grevin ertelenmesine karar verilmesi grev hakkının yaşama geçirilmesine engel oluşturacaktır. Demokratik bir toplumda temel hizmet sayılamayacak bir sektörde iktisadi kaygılarla Anayasa’nın tanıdığı grev hakkının sınırlanması kabul edilemez. Grev hakkının tanınmadığı durumlarda örgütlenme özgürlüğünün ve toplu sözleşme hakkının da anlamı kalmamaktadır. Bu itibarla dava konusu kuralla toplum için yaşamsal nitelikte olmayan büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetleri ile bankacılık hizmetlerinde karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grevin ertelenmesi yönünde getirilen sınırlama demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu çerçevede kuralın olağan dönemde Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde yapılan tespit, kuralın olağanüstü dönemde Anayasa’ya aykırı olup olmadığı hususunda herhangi bir değerlendirmeyi kapsamamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 54. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”
TERÖR İRTİBATI NEDENLİ İHALE YASAĞINA İPTAL
7071 sayılı kanun ile ayrıca Kamu İhale Kanunu’nda da önemli bir değişikliğe imza atılmıştı. Yasanın “İhaleye katılamayacak olanlar” başlıklı maddenin birinci fıkrasına yeni bir ekleme yapıldı. Buna göre; terör örgütlerine iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen gerçek ve tüzel kişiler ile bu kapsamda olduğu Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı tarafından bildirilen yurt dışı bağlantılı gerçek ve tüzel kişiler ihalelere katılamayacaklar arasında sayıldı. Ayrıca bu işlemleri yapan kamu görevlilerinin, yaptıkları iş ve işlemler nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk altına alınamayacağına dair hüküm de yasaya eklendi. Yüksek Mahkeme, CHP’nin başvurusu üzerine bu hükümleri de iptal etti.
“ÇALIŞMA HÜRRİYETİNE ORANTISIZ BİR SINIRLAMA”
AYM bu hükmün iptaline dair gerekçesinde ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Emniyet Genel Müdürlüğü ve Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından yapılan bildirimin kural olarak ceza soruşturmasına esas alınabilecek nitelikte bilgi ve belgelere dayanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu kapsamdaki değerlendirmeye esas alınan olay ve olguların istihbarî nitelikte olması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle kamu ihalelerini gerçekleştiren idarelerce tesis edilecek işlemlerle ilgili yargısal denetim daha da önemli hâle gelmektedir. Ceza soruşturmasına esas alınabilecek nitelikte bilgi ve belgelere dayanma zorunluluğu olmayan güvenlik kurumlarınca yapılacak değerlendirmenin otomatik sonuç doğurması ile idarelere ve idari işlemi denetleyecek mahkemelere gerçek ve tüzel kişilerin terör örgütleriyle iltisakı yahut irtibatı bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapma yetkisinin verilmemesi, söz konusu bildirimlerin doğruluğunu denetleme ve gerçek duruma göre idari işlem tesis etme imkânını önemli ölçüde sınırlamaktadır. Kanun’da anılan yetkinin kuralın getiriliş amacına uygun olarak kullanılmasını sağlayacak ve bu konudaki olası keyfilikleri önleyecek yasal güvencelere de yer verilmediği görülmektedir. Belirli bir süreyle sınırlı olmayan ve kamu ihalelerini yapan idareler ile bu işlemleri denetleyecek mahkemelere kural olarak değerlendirme yapma imkânı vermeyen düzenlemenin yukarıda belirtilen sonuçları dikkate alındığında çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik orantısız bir sınırlama getirdiği sonucuna varılmıştır….Kural Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”
KAYYUM BELEDİYESİ DÜZENLEMESİ
Kayyum görevlendirilen belediyelerde, aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilebileceğine dair düzenlemenin de iptali kararlaştırıldı.
“YERİNDEN YÖNETİM İLKESİNE AYKIRI”
7’ye karşı 8 üyenin oyuyla alınan bu hükmün iptaline dair kararının gerekçesi ise şu şekilde:
“Afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalan yerleşim birimlerinin belediyelerinin aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilmesi talebi yönünden meclis kararına gerek olmaması mahallî idarelerin özerkliğini ve dolayısıyla yerinden yönetim ilkesini ihlal etmemektedir….Bunun yanında kural Kanun’un 45. maddesinin ikinci fıkrası gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyeler için de aynı uygulamanın yapılmasına imkân tanımaktadır. Kanun’un 45. maddesinin ikinci fıkrasına göre belediye başkanı veya başkan vekilinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatının sona ermesi hâllerinde büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirileceği düzenlenmiştir. Kanun koyucunun afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalma gibi durumlarda süratle karar alınmasını temin için olağan karar alma usulü dışında bir usul benimsemesi anlaşılabilir ise de belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin belli suçlar sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hâllerinde, duruma göre İçişleri Bakanı veya vali tarafından belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilmesi, belediye hizmetlerinin görülmesiyle doğrudan ilgili ve bu nedenle süratle karar alınması gereken bir durum olarak değerlendirilemez. Bu itibarla afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalma gibi durumlardan farklı olarak Kanun’un 45. maddesinin ikinci fıkrası gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilmesinin belediye hizmetinin aksamasına neden olacak ve yardım talebi konusunda acil bir karar verilmesini gerektirecek objektif bir olgu olarak kabulü mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla bu durumda belediyenin karar organının kararına gerek duyulmaksızın yardım talebinin karara bağlanması mahallî idarelerin özerkliğine ve yerinden yönetim ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.”
Kaynak:Hukukihaber