Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 27/11/2019 tarihinde, M. S. B.(B. No: 2017/14768) başvurusunda Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucunun ortağı olduğu şirkete ait çekici ve çekiciye bağlı dorsede uyuşturucu madde ele geçirilmiş ve Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla araçlara el konulmuştur. Başsavcılığın iddianamesinde araçları ve uyuşturucu maddeyi şüpheli A.Y.ye teslim eden başvurucunun oğlu F.B.nin de cezalandırılması talep edilmiştir. Mahkeme tarafından malen sorumlu sıfatıyla davaya dâhil edilen başvurucu araçların iadesini talep etmiştir. Mahkeme, el konulan araçlara uyuşturucu madde saklanması ve bu araçların nakil işinde kullanılması nedeniyle 5237 sayılı Kanun gereğince araçların müsaderesine karar vermiştir. Başvurucu Mahkeme kararını temyiz etmiş fakat Yargıtay araçların müsaderesine ilişkin hükmün onanmasına karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu; suçta kullanıldığı iddiasıyla üçüncü kişiye ait araçların müsadere edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Müsadere yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde suçla mücadelede caydırıcılığın sağlanması ve yeni suçların işlenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Mülkiyet hakkına müdahaleye yol açan tedbirlerin keyfî veya öngörülemez biçimde uygulanmaması gerekir. Aksi takdirde mülkiyet hakkının etkin bir biçimde korunması mümkün olmaz. Bu sebeple kamu makamlarınca başvurucunun eylemi ile tedbire yol açan kanuna aykırılık arasında bağlantı olduğunu gösterir makul bir değerlendirme yapılmalıdır.
Bu bağlamda müsadere gibi tedbirler yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler bireyin menfaatleri ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmamalıdır. Bunun için suça konu eşyanın sahibinin davranışı ile kanunun ihlali arasında uygun bir illiyet bağı olmalıdır.
Müsadere kararının verilmesine yol açan somut olayda ise başvurucu hakkında herhangi bir suç isnadında bulunulmamıştır. 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesine göre müsadere kararı verilebilmesi için eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Bu konudaki yerleşik Yargıtay içtihadına rağmen başvurucunun tutum ve davranışları ile müsadere kararına yol açan kanuna aykırılık arasındaki bağlantı derece mahkemelerince ortaya konulmamıştır.
Kararın gerekçesinde başvurucunun iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olup olmadığına dair herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Başvurucunun iyi niyetli malik olduğu iddiasına dayalı temyiz itirazları da Yargıtay tarafından bir değerlendirme yapılmadan reddedilmiştir.
Başvurucunun müsadereye konu araçların sahibi olduğu ve araçların suçta kullanıldığını bilmediği iddiası derece mahkemelerince tartışılmamış, bu kapsamda makul bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca iyi niyet iddiasındaki eşya sahibine eşyasını geri kazanabilmesi veya zararının tazmin edilmesi imkânı sağlanmamıştır.
Sonuç olarak müsadere tedbirinin uygulanmasında meşru bir amacın mevcut olduğu ve bu alanda kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin de bulunduğu kabul edilmekle birlikte somut olayda başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenmiştir. Bu nedenle mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil denge başvurucunun aleyhine bozulmuştur.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Kaynak:Hukukihaber