Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 14/10/2020 tarihinde, Ö. K. ve Diğerleri (B. No: 2017/31774) başvurusunda Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra çıkarılan 675 sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edilen başvurucular haksızlığa uğradıkları gerekçesiyle günlerce belediye binasının önünde oturma eylemi yapmıştır. Başvuruculara Valilik Genelgesi’ne (OHAL döneminde çıkarılan) uymadıkları gerekçesiyle idari para cezası verilmiştir. Başvurucuların söz konusu cezalara itirazları Sulh Ceza Hakimliğince (Hâkimlik) reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucular, olağanüstü hâl ilan edilen dönemde izinsiz oturma eylemi yaptıkları için idari para cezası uygulanması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda, Valilik olağanüstü hâl ilan edilen dönemde il sınırları içinde 2911 sayılı Kanun kapsamında halka açık alanlarda yapılacak her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi etkinliklerin yapılmasını izne bağlamıştır.
Olağanüstü hâl döneminde izin sisteminin öngörülmesinin amacı, yetkililere kamu düzenini bozabilecek olayların engellenebilmesi ve gerekli tedbirlerin önceden alınabilmesi imkânını sağlamaktır. Bununla birlikte oturma eylemi başladıktan sonra ilk günden itibaren idarenin eylemden haberdar olduğu ve izin alınmamasının somut olayın şartlarında idarenin tedbir alabilmesi için esaslı unsur olmaktan çıktığı görülmektedir. Bu nedenle idarenin barışçıl eyleme doğrudan veya dolaylı müdahalede bulunmaması esastır.
Öte yandan olayda başvurucuların trafiğe kapalı alandaki eylemleri nedeniyle kamu düzeninin bozulduğuna ilişkin bir tespit de bulunmamaktadır.
Hâkimlik kararlarına bakıldığında Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile AİHM kararlarına değinilerek bir denge kurulmaya çalışıldığı görülmektedir. Hâkimlik, başvuruculara Valiliğin kararının ve uyulmaması hâlinde sonuçlarının hatırlatıldığı hususunu dikkate almıştır. Bununla birlikte başvurucuların eylemlerinin başlamasından birkaç ay önce KHK ile ihraç edilmelerinin başvurucular üzerindeki etkisinin de gözönüne alınması gerekir. Bu çerçevede başvurucuların sadece bir bankta oturarak ve yaklaşık yetmiş gün boyunca barışçıl şekilde eylem yapmalarına demokratik bir toplumda katlanılmalıdır. Bu nedenle Hâkimliklerce verilen kararlarda adil bir denge kurulmamıştır.
Sonuç olarak kamu otoritelerinin kamu düzeninin bozulduğu ya da bozulma tehlikesinin varlığını olağanüstü hâl şartlarıyla bağlantılı ve olgulara dayalı olarak ortaya koyamadıkları sonucuna varılmıştır. Ayrıca barışçıl şekilde uzun süre devam eden eylemlerde aynı kişilere çok sayıda idari para cezası uygulanması da orantılı değildir.
Günlük yaşama, trafiğe veya kamu hizmetlerinin sunumuna engel oluşturmayan barışçıl nitelikte bir etkinliğe katılan başvurucuların izin yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gerekçesiyle idari para cezasıyla cezalandırılmaları olağanüstü hâl döneminde de izlenen amaçla orantılı bir sınırlama olarak kabul edilemez.
Somut olayda Anayasa’nın 15. maddesinin başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik Anayasa’nın 34. maddesinde belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
>> Anayasa Mahkemesinin 14/10/2020 Tarihli ve 2017/31774 Başvuru Numaralı Kararı