Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 26/5/2021 tarihinde, S. B. (B. No: 2018/12776) başvurusunda, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucunun iki arkadaşıyla beraber içinde bulunduğu araç kolluk görevlileri tarafından durdurulmuştur. Başvurucu ile yanındakiler araçtan indirilmiş ve bir suç isnadı kapsamında yakalanarak İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Burada bir müddet tutulan başvurucu, sabah Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülmüştür.
Başvurucunun avukatı Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçeyle olay gecesi yakalama işlemini gerçekleştiren kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Dilekçede özetle başvurucunun cenaze defin işlemleri sonrasında bindiği aracın uyarı yapılmaksızın kolluk tarafından durdurulduğu, başvurucunun kafasına basılarak yumruk ve tekmelerle darbedildiği, götürüldüğü polis merkezinde de işkenceye devam edildiği iddia edilmiştir. Başvurucunun, olay günü hakkında düzenlenen adli muayene raporunda olay öyküsü darp ve cebir olarak belirtilmiştir.
Başvurucunun şikâyetine ilişkin olarak yürütülen soruşturma sonucunda Bismil Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara itirazı Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla reddedilmiştir.
Açılan kamu davasında Ağır Ceza Mahkemesi başvurucu ve beraberindekilerin beraatlerine karar vermiş, karar kesinleşmiştir.
İddialar
Başvurucu, kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemi sırasında ve gözaltında tutulduğu polis merkezinde darbedilmesi ve bu olayla ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle eziyet yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucunun, olay günü hakkında düzenlenen adli muayene raporunun içeriğinin darbedildiği iddialarını destekler mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. Başsavcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararında başvurucunun, ismi belirtilmeyen kamu görevlileri tarafından yaralandığı kabul edilmiştir.
Kolluk görevlileri, olayın hemen sonrasında düzenledikleri tutanakta araçtan indirilen kişilerin kontrol altına alınmaya çalışıldığında direndiklerini, bu nedenle kendilerine kademeli olarak zor kullandıklarını belirtmiştir. Kolluk tutanağından olay yerinde Özel Harekât polisleri de dâhil olmak üzere en az on altı polis memuru olduğu anlaşılmaktadır. Durdurulan araçtan ise üç kişi indirilmiştir. Başvurucuların bu sırada kolluğa karşı saldırgan bir tavır sergilediğine veya kaçmaya çalıştığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır.
Olaydan hemen sonra düzenlenen adli muayene formunda başvurucunun sol gözünde morluk ve şişlik ve burnunda kanama tespit edilmiş fakat yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği belirtilmiştir. Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen gözaltı giriş raporunda “sol gözde morluk, şişlik, kızarıklık, sol omuzda sıyrık, kızarıklık, morluk, sağ omuzda ve boğazda kızarıklık, sırtta kızarıklık, morluk, sol dirsekte sıyrık, sol renal bölgede hafif kızarıklık, burunda kanama.” şeklinde bulgulara yer verilmiştir. Bunun yanında raporda bilgisayarlı tomografi çekimi gerektiği fakat hastanedeki cihazın çalışmadığı belirtilmiştir.
Yapılan soruşturma kapsamında başvurucu hakkında adli tıptan bir rapor aldırılmamış veya başvurucunun ileri seviyede görüntüleme olanağı olan bir tomografi cihazıyla muayenesi yapılmamıştır. Gözaltına alındıktan sonra tutuklanan başvurucu, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada sağlık sorunları nedeniyle tedavi görmüştür. Bu durum ilk adli muayene formunda belirtilen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği şeklindeki tespitin doğruluğuna gölge düşürmektedir. Bu nedenle başvurucunun yakalama işlemi sırasında uygulanan kolluk müdahalesi nedeniyle yüzünde kemik kırıkları oluşacak şekilde yaralandığı kabul edilmelidir.
Yakalamayı gerçekleştiren polisler başvurucunun yakalama esnasında direndiğini tutanak altına almış ise de bu durum görüntü kayıtları veya tarafsız tanık beyanları gibi başkaca bir delille net olarak ortaya konulmamıştır. Soruşturma kapsamında bu konuda kolluk görevlilerinin ifadeleri alınmamış, kovuşturmaya yer olmadığı kararında ise tutanakta belirtildiği gibi başvurucunun kolluğa direndiği kabul edilmiştir. Başvurucunun direndiği kabul edilse dahi meydana gelen yaralanmanın yüz bölgesinde kırık boyutuna ulaşmış olması nedeniyle direnci ortadan kaldırmayı amaçlayan ne tür bir müdahaleyle bu sonucun ortaya çıktığının izaha muhtaç olduğu açık iken bu konuyla ilgili olarak Savcılık kararında bir açıklama yer almamaktadır. Öte yandan düzenlenen tutanağa ve olayın gelişimine göre, kolluğun orantılı müdahalesiyle başvurucunun ancak ufak çaplı yaralanmasına sebebiyet vermesi olasılık dâhilinde gözükmektedir.
Bu tespitler ışığında soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle yaralanmanın ne şekilde gerçekleştirildiği belirliliğe kavuşturulmamış ise de fiziksel bir saldırı gerçekleştirdiği isnadında bulunulmayan başvurucuya kamu görevlileri tarafından yapılan müdahalenin -gerekli olduğu varsayılsa dahi meydana gelen yaralanmanın ağırlığı dikkate alındığında görev şartlarının zorluğuna rağmen- orantısız olduğu anlaşılmaktadır.
Başvurucunun şikâyeti sonrasında Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış ve olayın aydınlatılmasına yarayabilecek bazı delillerin toplanmasını istemiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının talebine rağmen olay yerindeki kolluğa ait araçlarda veya çevredeki işyerleri gibi güvenlik kamerası bulunma ihtimali olan binalarda görüntü kaydı olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılmadığı görülmüştür. Yetkisizlik kararı üzerine soruşturma dosyasını devralan Cumhuriyet Başsavcılığının da bu eksikliğin giderilmesi konusunda bir adım atmadığı anlaşılmıştır.
Soruşturma kapsamında yakalama işlemini gerçekleştiren kolluğun tanık sıfatıyla olsa bile ifadelerinin alınıp iddialar hakkında diyeceklerinin sorulmadığı, ayrıca olayın görgü tanığı olabilecek kişilerin tespit edilip beyanlarına başvurulmadığı anlaşılmıştır. Bu eksiklikler Savcılığın gerçeği ciddiyetle öğrenme çabası içinde olduğu konusunda kuşku uyandırmaktadır.
Sonuç itibarıyla başvurucunun yakalanması sırasında kamu görevlileri tarafından yaralanmasıyla ilgili ileri sürdüğü iddialar kapsamında etkili bir soruşturma yapıldığından söz etmek mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
Kaynak:Anayasa.gov.tr