Anayasa Mahkemesi, atamaları eleştiren öğretmenlere verilen cezayı haksız buldu

Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki arbedede sendikacılar haklı bulundu

Anayasa Mahkemesi kamu görevlisi olan sendikacıların yaptığı başvuruda, başvurucuların yürüyüş esnasında ve İl Müdürlüğü önünde yapılan konuşmalar süresince kamu düzenini bozan ya da böyle bir tehlikeyi ortaya çıkaran davranışları bulunmadığı dolayısıyla mahkemenin yürüyüşü hukuksuz bulması nedeniyle cezalandırılmasını hukuka aykırı buldu.

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Eğitim Sendikası, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası ve Aktif Eğitimciler Sendikasının Bursa Şubeleri, gerçekleştirilen okul müdürleri atamalarını eleştirmek amacıyla Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü (Müdürlük) önünde bir basın açıklaması yapılması planlanmıştır.

Ancak yaşanan olaylar neticesinde binada arbede çıkmış ve en nihayetinde sona ermiştir.

Savcılık soruşturma başlatmış ve yargılama neticesinde kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi başvurucuları haklı buldu

Mahkemeye göre, idare ve derece mahkemeleri, başvurucuların söz konusu toplantıda gerçekleştirdikleri davranışların kamu düzeni ve güvenliği yönünden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kapsamını aşan seviyede bir tehlikeye neden olduğu konusunda ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyamamışlardır.

EROL USTA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/10291 – Karar Tarihi: 13/4/2021

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir toplantıya katılan başvurucuların cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 26/5/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. 2016/10291, 2016/10292, 2016/10293, 2016/10294, 2016/10295, 2016/10297 ve 2016/10299 numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2016/10291 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin 2016/10291 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucuların hepsi kamu görevlisidir. Olay tarihinde başvuruculardan Kazım Sarnık Türk Eğitim Sendikası (Türk Eğitim-Sen) Bursa 1 No.lu Şube başkanı, Orhan Avcı ise Türk Haber Sendikası Bursa şube başkanı olarak görev yapmaktadır.

10. Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Eğitim Sendikası, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası ve Aktif Eğitimciler Sendikasının Bursa Şubeleri, gerçekleştirilen okul müdürleri atamalarını eleştirmek amacıyla 10/9/2014 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da katılacağı bir yürüyüş organize etmiştir. Yürüyüş kapsamında Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü (Müdürlük) önünde bir basın açıklaması yapılması planlanmıştır.

11. 10/9/2014 tarihinde aralarında başvurucuların da bulunduğu grup saat 12.30’da Şehreküstü Meydanı’nda toplanmaya başlamıştır. Yürüyüş başlamadan önce emniyet görevlileri ile gerçekleştirilen görüşmede, yapılacak konuşmalar ve basın açıklamasının ardından Bursa İl Milli Eğitim Müdürü ile katılımcı Sendikaların şube başkanlarının yüz yüze görüşmeleri konusunda mutabık kalınmıştır. Grup saat 13.00’te hareket etmiş, Fevzi Çakmak Caddesi’ni takip ederek Müdürlük önüne gelmiştir. Yürüyüş esnasında kamu düzenini aksatan herhangi bir olay yaşanmamıştır.

12. Müdürlük önünde her Sendikanın şube başkanı, toplanan gruba hitaben konuşma yapmıştır. Yapılan konuşmalar yaklaşık 35 dakika sürmüştür. Son konuşmayı gerçekleştiren sendika temsilcisi konuşmasını sonlandırırken sendika başkanları olarak İl Milli Eğitim Müdürü ile görüşeceklerini, gruptan isteyen kişilerin de ilgili birimlerle görüşme yapabileceklerini söylemiştir.

13. Sendika şube başkanlarının Müdürlük binasına girmesinin hemen ardından gruptan bazıları da içeri girmek istemiştir. Bu arada giriş kapısı önünde görev alan sivil polisler grubun içeri girmesini hat oluşturmak suretiyle engellemiştir. Buna karşın içeri girmek isteyen grubun giriş kapısında bulunan sivil polislere yüklenmesi sonucu arbede yaşanmış ve Müdürlük girişi kapanmıştır. Ardından daha önceden Müdürlük içinde tedbir alan emniyet görevlileri kapıya gelerek grubun önünde hat oluşturmuş ve grup içeri alınmamıştır.

14. Emniyet görevlileri tarafından şube başkanlarına, müzakerede temsilci bazında içeriye girileceğinin söylendiği hatırlatılmıştır. Bu teklifin kendileri tarafından da kabul edildiği, çıkan gerginliğe gerek olmadığı, temsilcilerin içeriye girebileceği ve diğer grubun Müdürlük önündeki geniş alanda bekleyebileceği ifade edilmiştir. Daha sonra Özel Kalem Müdürü kapıya gelerek gruba hitaben toplu halde içeriye giremeyeceklerini ancak sendika yöneticilerinden heyet oluşturmak suretiyle içeriye girilebileceğini topluluğun önünde beyan etmiştir.

15. Sendika yöneticilerinin Müdürlük binasına girmekte ısrarcı olduklarını ifade etmelerinin ardından grup, kapı önünde bulunan polis memurlarına tekrar toplu halde yüklenmiştir. Yapılan eylemin kanunsuz olduğu, eylemin derhal sonlandırılması gerektiği, aksi takdirde yasal işlem yapılacağı bu esnada ses yayın aracıyla anons edilmiştir. Akabinde içeri girmeye çalışan grup, kademeli güç kullanmak ve iteklenmek suretiyle merdivenlerden bahçe kısmına indirilmiş; Müdürlük bina girişi güvenliğe alınmıştır. Bu esnada Müdürlük giriş kapısının camlı bölmesi ile bir polis kalkanı kırılmış, bir polis memuru da basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmıştır. Yaşananların ardından gruba hitaben sendika temsilcileri tarafından teşekkür konuşmaları yapılmış ve sonrasında grup olaysız bir şekilde dağılmıştır.

16. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) söz konusu toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlar hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda Savcılık başvurucular hakkında kamu malına zarar verme ile kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma suçlarından 14/1/2015 tarihinde iddianame düzenlemiştir.

17. Başvurucular da dahil yirmi yedi kişinin yargılandığı dava Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür. Mahkeme 25/2/2016 tarihli kararında; başvurucuların Müdürlük binasına girme konusunda ısrarcı olduklarını, polis memurlarına doğru toplu halde yüklenildiğini ve uyarı anonslarına uymamaları sonucu arbede yaşandığını belirtmiştir. Olay yerinin görüntülerini içeren dokümanları ve sanık savunmalarını birlikte değerlendiren Mahkeme, başvurucular hakkında kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Başvurucular, mala zarar verme suçundan ise beraat etmiştir.

18. Başvurucular, HAGB kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi 20/4/2016 tarihinde itirazı reddetmiştir. Karar, başvurucuların vekiline 5/5/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucular 26/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

.

2. İlgili Yargıtay İçtihadı

24. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/5/2004 tarihli ve E. 2004/65, K. 2004/117 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“Bu açıklamalar ışığında sanıkların hukuki durumu değerlendirildiğinde; S……-İş Sendikası genel başkanı ve yöneticileri olan sanıkların, SEKA Dalaman İşletmesi’nin özelleştirilmesine tepki olarak herhangi bir bildirimde bulunmaksızın saat 17.45’de başlayıp, gece yarısı saat 01.00 sıralarında kendiliğinden dağılan, 2911 sayılı Yasanın 7, 10 ve 23. maddeleri hükümleri uyarınca da yasadışı sayılan toplantı ve gösteri yürüyüşünü yönettikleri, görevlilerce düzenlenen tutanak, bu tutanağı doğrulayan tanık anlatımları ve sanıkların olaydaki davranışları ile kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça anlaşılmıştır. Sanıklar her ne kadar savunmalarında kendiliğinden özelleştirmeye tepki olarak oluşan topluluğun disiplinini sağlamak ve istenmeyen olaylara engel olmak için olay yerinde bulunduklarını savunmuşlar ise de, fabrika giriş kapısına asılan pankart, katılımcı sayısı, atılan sloganlar ve yürüyüş güzergahı dikkate alındığında önceden organize edildiği açıkça anlaşılmaktadır. Saat 17.45’de başlayan eylemin gece yarısına kadar devam etmesi, bu süre içerisinde Devlet karayolunun 25-30 dakika trafiğe kapatılarak vatandaşların seyahat özgürlüklerinin engellenmesi, tüm uyarılara rağmen dağılınmaması, emniyet güçlerince yardımcı kuvvetlerin olay yerine intikalleri sağlanarak çıkabilecek olayların önlenmesine çalışılması olguları nazara alındığında, 2911 sayılı Yasanın 23. maddesi uyarınca yasaya aykırı bulunan bu gösteri yürüyüşünde, olayın demokratik bir tepki boyutunu aştığı, hoşgörü çerçevesinde değerlendirilebilecek bir protesto olarak kabul edilemeyeceği sanıklara isnat edilen suçun tüm unsurları ile oluştuğu anlaşılmaktadır.”

25. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/9/2014 tarihli ve E. 2014/147, K. 2014/376 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinde toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan fail, ‘dağılın ihtarına ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etmekte’ ve kolluğa cebir ya da tehdit göstermeden pasif bir direniş sergilemekte, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ihtara ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi halinde 5237 sayılı TCK’nun 265. maddesine göre cezaya hükmolunmaktadır.”

26. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 29/5/2017 tarihli ve E. 2017/1191 K. 2017/4189 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

” BDP il binasına kadar yürüyüş gerçekleştirmek istediği, ancak güvenlik güçlerinin konusu suç teşkil eden ve yasal olmayan yürüyüşe izin verilmeyeceğini gruba bildirdiği, sonrasında toplanan grup içerisinde yer alan yüzleri puşi olarak tabir edilen bezlerle kapatılmış şahıslarında bulunduğu bir grup tarafından … Caddesi ve D-1 kavşağı hemzemin geçidin üzerinde lastik yakılarak araçların geçişlerin engellendiği, yola taşlar dizildiği, bir adet ses bombası atıldığı ve sinyalizasyon sistemine zarar verildiği, grubun yürüyüş hazırlığı yapmaya başlaması üzerine güvenlik güçleri tarafından, eylemin yasadışı olduğu ve dağılmaları hususunda gruba anons yapıldığı, anonsun ardından … İl Başkan Yardımcısı … ve … Batman milletvekili … tarafından şifahi basın açıklaması yapıldığı, basın açıklamasının ardından dağılmaya başlayan grup içerisinden güvenlik güçlerine ve araçlarına taşlı saldırıda bulunulduğu, bu nedenle güvenlik güçlerinin TOMA ve Panzer marifeti ile su sıkarak gruba müdahale ettikleri, taş atan grup içerisinde bulunan sanık …’ın … mahallesi … sokak içerisinde kovalamaca sonrası ilçe garajı girişinde yakalandığı anlaşılan olayda; Cumhuriyet savcısının sanğın kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyen ve yönetenlerin hareketlerine katılıp 2911 sayılı Kanunun 28/1 maddesi kapsamında değerlendirmesi karşısında;

CMK’nın 225/1 maddesinde öngörülen “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir” hükmü uyarınca; dava konusu yapılacak eylemin, sevk maddeleri ile birlikte, bağımsız olarak iddianamede gösterilmesi gerektiği dikkate alınarak, sanık hakkında kanuna aykırı gösteri yürüyüşüne katılarak ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar, görevi yaptırmamak için direnme ve toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma suçlarından, belirtilen ilkelere uygun olarak dava açılmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

b-Kabule göre de;

Sanığın 06.10.2012 tarihli eylemde 2911 sayılı Kanunun 23. ve 24. maddelerinde gösterilen şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşünün dağılması sırasında sanığın içerisinde bulunduğu topluluğun güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunması, güvenlik güçlerinin müdahalesi sonrası sanığın yakalandığının anlaşılması karşısında, 2911 sayılı Kanunun 32. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibariyle oluşmadığı, ancak sanığın eylemlerinin kamu araçlarında zarar oluşması halinde kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma suçlarını oluşturabileceğinin gözetilmemesi;”

27. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 7/2/2018 tarihli ve E.2017/2549 K.2018/260 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“İzinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında kolluk tarafından dağılmaları yönünde ihtar yapılan topluluğun ihtara uymaması üzerine zor kullanılmasına rağmen dağılmamakta ısrar edilmesi halinde 2911 sayılı Kanunun 32. maddesine aykırılık suçunun oluşacağı, dosya içeriği ve Mahkemenin kabulüne göre somut olayda ise; olay yerine gelen kolluk kuvvetlerini gören ve kaçmaya başlayan sanığın kovalamaca neticesinde yakalandığının anlaşılması karşısında atılı suçun unsurları itibarı ile oluşmadığı gözetilerek, sanığın beraati yerine hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,”

B. Uluslararası Hukuk

28. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının verildiği kararlar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30 ve Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-37.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 13/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

30. Başvurucular; yürüyüş öncesinde bilgi verildiğini, yürüyüşün tamamen barışçıl bir şekilde gerçekleştiğini, yerleşik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına uygun olarak gerçekleştirdikleri eylemlere devletin tolerans göstermesi gerektiğini ifade etmiştir. Haklarında verilen cezanın yarattığı caydırıcı etkiye dikkat çeken başvurucular sendika ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikayetlerinin özü toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin olduğundan iddiaların bir bütün olarak Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

32. Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

34. Başvurucular hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedilmesi ve HAGB kararı verilmesinin toplantı hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

35. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, … yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, … demokratik toplum düzeninin … gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

36. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

37. 2911 sayılı Kanun’un 28. maddesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

38. Başvurucular hakkında açıklanması geri bırakılan hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesine ilişkin kararın kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

(1) Genel İlkeler

(a) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi

39. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkanını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkanı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).

40. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).

(b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

41. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Toplantı hakkı üzerindeki sınırlamanın kamu düzeninin korunması gibi demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, B. No: 2014/1215, 14/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015 § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

42. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan § 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; Adalet Mehtap Buluryer, § 104).

43. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların toplantılara ve gösteri yürüyüşlerine müdahale ederken toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan, §§ 33, 56; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 48; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; ifade özgürlüğü bağlamında Bekir Coşkun, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50).

(c) Barışçıl Toplantı Hakkı

44. Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve düzenin barışçıl yöntemlerle değiştirilmesini, gerçekleştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkanı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54).

(d) Sınırlamanın Niteliği

45. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması halinde yetkili makamlar bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi halinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86).

46. Bununla birlikte güvence altına alınan toplantı hakkı kullanılırken kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 76). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (Dilan Ögüz Canan, § 36; Osman Erbil, § 54).

(2) İlkelerin Olaya Uygulanması

47. Somut olayda başvurucuların içinde bulunduğu grup, yeni eğitim öğretim yılının başlamasına bir hafta kala okul müdürü atamalarını protesto etmek amacıyla Şehreküstü Meydanı’nda toplanarak Müdürlük önüne yürümüş ve burada bir basın açıklaması yapmıştır. Başvurucuların eğitim alanındaki atamaları barışçıl bir şekilde eleştirmelerine, endişelerini veya fikirlerini toplu olarak ifade etmelerine demokratik bir toplumda imkan tanınmalıdır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda devlet yetkililerinin sabırlı ve hoşgörülü bir tutum takınması beklenir (Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 77).

48. Başvurucuların yürüyüşleri ile başlayan ve dağılmalarına kadar geçen sürede (bkz. §§ 11-15) polisin sabırlı ve hoşgörülü davranmadığına yönelik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Aksine emniyet görevlileri gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasının amacına ulaşmasına katkı sağlayacak davranışlar sergilemiştir. Bu davranışlar kapsamında emniyet görevlileri öncelikle grubun Müdürlük kapısına yönelerek içeri girmek istediği ilk teşebbüsü sadece bir hat oluşturarak bertaraf etmiştir. İkinci olarak yetkililer; sendikaların oluşturacağı bir heyetin görüşme yapabileceğini belirtmiş, grubun oluşturulan hattı aşarak ikinci kez içeri girme teşebbüsünde birkaç defa uyarı anonsu yaptıktan sonra kalkanlarıyla itmek suretiyle gruba orantılı bir müdahalede bulunmuş ve Müdürlüğün giriş kapısından grubu uzaklaştırmışlardır. Dolayısıyla emniyet görevlilerinin bu şekildeki yaklaşımı olayın akışına göre kademeli ve orantılı olup somut olayda başvuruculara barışçıl toplantı ve gösteri düzenleme haklarını kullanmaları için gerekli hoşgörü ve sabrın gösterilmediği, endişelerini ve muhalif görüşlerini dile getirme fırsatı verilmediği söylenemez.

49. Öte yandan başvurucuların yürüyüş esnasında ve Müdürlük önünde yapılan konuşmalar süresince kamu düzenini bozan ya da böyle bir tehlikeyi ortaya çıkaran davranışları bulunmamaktadır. Başvurucular, yapılan konuşmaların ardından birbirine yakın aralıklarla iki defa Müdürlük binasına girmek için polis hattını aşmak istemiş ancak her defasında orantılı polis müdahalesi ile karşılaşmıştır.

50. İlk derece mahkemesi, polisin uyarısına rağmen başvurucuların da içerisinde bulunduğu grubun bina kapısı önünden ayrılmayarak içeri girmeye çalıştığını ve emniyet görevlilerinin orantılı bir güçle grubu kapıdan uzaklaştırdığını belirttikten sonra söz konusu toplantının kanuna aykırı hale geldiğini kabul etmiştir. Bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olarak kabul edilebilmesi için 2911 sayılı Kanun’un 23. maddesinde sayılan durumlardan biri ya da birkaçının varlığı ortaya konulmalıdır (bkz. § 20). Buna karşın somut olayda derece mahkemelerinin başvuruya konu toplantının 2911 sayılı Kanun’un 23. maddesinde sayılan durumlardan hangisinin varlığı nedeniyle kanuna aykırı hale geldiğini ortaya koymadıkları yalnızca toplantının kanuna aykırı hale geldiğini kabul etmekle yetindikleri anlaşılmaktadır. Açıktır ki bir fiilin kanuna aykırı hale geldiğinin söylenebilmesi, yasak getiren bir kanun normunun varlığına ve sübutu konusunda şüphe bulunmayan bir fiilin de söz konusu normun kapsamında olduğunun tespit edilmesine bağlıdır.

51. Derece mahkemelerinin başvurucuları mahkum etmelerinin sebebi tam olarak anlaşılmamaktadır. Bununla birlikte, mahkemeler polis tarafından uyarılan grubun bina kapısından orantılı bir polis gücüyle uzaklaştırılmış olmalarını dikkate almış görünmektedir. O halde derece mahkemelerinin, başvurucuların polis uyarısını dikkate almaması hususuna odaklandıkları varsayılabilir. Polisin, somut olayda oldukça kalabalık bir grubun Müdürlük binasına girmeye çalışması üzerine uyarıda da bulunmak suretiyle gerçekleştirdiği müdahalenin meşru ve orantılı olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur.

52. Somut olayda orantılı polis müdahalesi üzerine başvurucuların da arasında bulunduğu grup bina kapısından uzaklaştırılmış ve daha sonra da olaysız bir şekilde dağılmışlardır. Göstericilerin dağıtılması esnasında göstericiler ile polis arasında temas yaşanmış olmakla birlikte başvurucuların polise tekme veya tokat atmak ya da sopa ve benzeri aletlerle vurmak gibi herhangi bir aktif fiziki saldırısı olmamıştır. Dahası polisin orantılı güç kullanmasına rağmen göstericilerin dağılmayarak direndikleri de iddia edilmemiştir. Dolayısıyla polis müdahalesinin amacına ulaştığı (polis müdahalesi üzerine dağılmış olunması halinde direnme suçunun oluşmayacağına dair Yargıtay kararları için bkz. §§ 26-27), orantılı güç kullanılması üzerine göstericilerin kendiliklerinden dağıldığı ve bu esnada kamu düzeni veya güvenliği yönünden katlanılması gerekmeyen bir tehlikenin de oluşmadığı anlaşılmaktadır.

53. Her toplantı ve gösteri yürüyüşü doğası gereği günlük hayatın akışında belli bir karışıklık ya da rahatsızlığa sebep olabileceği gibi belli bir gerginliği ve kargaşayı da bünyesinde taşır (Eylem Onuk, B. No: 2015/8018, 15/11/2018, § 51, Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 119; Ömer Faruk Akyüz, § 57; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 69). Somut olayda idare ve derece mahkemeleri, başvurucuların söz konusu toplantıda gerçekleştirdikleri davranışların kamu düzeni ve güvenliği yönünden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kapsamını aşan seviyede bir tehlikeye neden olduğu konusunda ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyamamışlardır. Bu tespitler ışığında başvurucuların cezalandırılmaları şeklindeki müdahalenin somut olayda zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği söylenemez.

54. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde mevcut başvuruda Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçların gerçekleştirilmesi için gerekli görülen önlemler ile başvurucuların aynı maddenin birinci fıkrası kapsamındaki hakları arasında adil bir denge sağlanamamıştır. Dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir (başvuru konusu olaya ilişkin aynı yöndeki karar için bkz. Etem Aykaç ve diğerleri, B. No: 2016/10633, 9/6/2020).

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

57. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

58. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

59. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hale getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

60. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

61. İncelenen başvuruda, başvurucular hakkında hapis cezasına hükmedilmesi ve HAGB nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

62. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

63. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.676,50 TL harç ve 3.600 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 5.276,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/163, K.2016/204)GÖNDERİLMESİNE,

D. 1.676,50 TL harç ve 3.600 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 5.276,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması halinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:Memurlar.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir