Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 10/3/2021 tarihinde, M. K. (B. No: 2018/35775) başvurusunda, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucunun oğlu (M.K.) sözleşmeli piyade er olarak askerlik görevini ifa ederken ateşli silah yaralanması sonrasında helikopterle kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmiştir.
Olaya ilişkin düzenlenen mesaj formunda, M.K.nın 1.30-3.30 saatleri arası nöbeti sırasında kendisine zimmetli G3 piyade tüfeğini seri atış durumuna alarak alnına ateşlemek suretiyle intihar ettiği, silahın iki kez ateş aldığı belirtilmiştir.
Yapılan idari tahkikat sonucunda personelin intiharına sebebiyet verebilecek somut bir bulguya rastlanmadığı, sessiz sakin yapıda olan personelin anlık bir düşünceyle intihar ettiği, olayda herhangi bir personelin kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığı, bir suç unsuruna rastlanılamadığını belirterek olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucu, oğlunun intihar etmiş olamayacağını belirterek karara itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazı Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Olayın terörle mücadele harekât bölgesinde olan bir komutanlıkta gerçekleşmesinden dolayı güvenlik gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı ve Olay Yeri İnceleme görevlilerinin olay yerine gidemediği görülmüştür. Bu nedenle detaylı olay yeri incelemesi yapılamamış, M.K.nın görev yaptığı komutanlıktaki askerler tarafından olay yerinin fotoğraflanması ve krokisinin çizilmesiyle yetinilmek zorunda kalınmıştır.
Terörle mücadeleden doğan zorunlu şartlar gözönünde bulundurulduğunda soruşturmanın kendine özgü şartları nedeniyle bu hususların soruşturmanın bağımsızlığını zedelediği değerlendirilemez. Ancak yürütülen adli soruşturma kapsamında herhangi bir tanık beyanının temin edilmemiş olması, olayın gerçekleştiği komutanlığın kendi içinde yürüttüğü idari tahkikat kapsamında Bilgi Alma Tutanaklarıyla yetinilmiş olması soruşturmanın bağımsız ve tarafsız yürütülmesi gerekliliği bakımından önemli bir eksikliktir.
Soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından M.K.nın otopsisinin yapılmaması ve başında ateşli silah yarasının G3 tüfeğiyle ateş edilmesi hâlinde oluşmasının mümkün olup olmadığının, ayrıca M.K.nın başındaki kompozit başlığın yaranın oluşma derecesine etkisinin tespit edilmemesi soruşturma makamlarınca gerekli bütün delillerin toplanması bakımından dikkat çeken bir eksikliktir. Ancak otopsi işleminin gerçekleştirilmesi için M.K.nın Adli Tıp Grup Başkanlığının bulunduğu bir şehre sevkinin güvenlik gerekçesiyle sağlanamadığına dair bir veriye rastlanmamıştır.
M.K.ya ait tüfekte parmak izi, kar maskesi ve kompozit başlıkta ise atış artığı tespit edilemediği hâlde, mermi çekirdeğinin M.K.ya ait tüfekten atılıp atılmadığının tespiti amacıyla kriminal inceleme yaptırılmaması da olayın şartlarının ve sorumluların tespiti için delillerin toplanması bakımından önemli bir eksikliktir.
Soruşturma makamı tarafından tetiği düşürmek için 5,7 kg kuvvet gerektiren G3 tüfeği ile baş kısmına ne şekilde ateş edilebileceğine dair canlandırma raporu temin edilmemesi, tüfekte M.K.nın parmak izine rastlanmamasının olası nedenleri hakkında bir bilirkişi raporu alınmaması ve olay yerinde bulunan komutanlık personelinin beyanına başvurularak bu hususun araştırılmamış olması soruşturmanın etkinliğini zayıflatan diğer eksiklikler olarak tespit edilmiştir. Ayrıca M.K.nın olay tarihinde hangi nedenle tek başına nöbet tuttuğu, olay günü veya öncesinde komutanlıktaki herhangi bir personelle sorun yaşayıp yaşamadığı netleştirilmemiştir.
Somut başvuruya konu soruşturma bütün hâlinde ele alındığında ölüm olayının tüm yönlerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
>> Anayasa Mahkemesinin 10/3/2021 Tarihli ve 2018/35775 Başvuru Numaralı Kararı
Kaynak:Hukukihaber