Arabuluculuk

                        Arabuluculuk nedir?

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 22.Haziran.2012 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunu’nun 2/b maddesi uyarınca arabuluculuk “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmıştır.

Tanımı açıklayacak olursak; aralarında sorun bulunan ve bunu çözemeyen taraflar, belirleyecekleri bir tarafsız ve bağımsız arabulucu yardımıyla, kendi başlarına kuramadıkları diyaloğu ve sorunun çözümünü, arabulucunun gözetiminde yapılacak müzakerelerle, birbirlerini anlayarak çözmelerinin amaçlandığı bir yöntemdir.

Arabuluculuk tplumsal yapımızda yer alan, aile büyükleri, meslek büyükleri ve toplumda öne çıkan bazı insanların yardımıyla uyuşmazlıkları çözme alışkanlığımız, kadılık sistemine kadar uzanır. Çarşıdaki iki esnafın uyuşmazlığını, yaşlı bir esnafın araya girerek çözdüğünü, aileler arasında geçimsizliklerin aile büyüklerin müdahalesiyle bir şekilde hallolduğuna ilişkin herkesin zihninde bir anı mutlaka vardır.

                        Arabuluculuk görevini kimler üstlenecek?

Arabulucu olmak için kanunun aradığı şartlara sahip hukukçuların, yapılacak yazılı ve sözlü sınavlardan başarılı olması gerekiyor. Sınavda başarılı olanlar Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından tutulan sicili kaydolarak arabuluculuk görevini yapabilecekler.

                        İnsanlar aralarındaki uyuşmazlığı mahkemeye (yargıya) götürmeden neden arabuluculuğa başvursun?

Arabulucuya başvuran taraflar mahkemelerden çok daha ucuz, çok daha kısa bir zamanda çözüme ulaşabilecek. Daha da önemlisi insanlar aralarındaki sorunu çözerken kendilerini anlatabilecekler ve birbirlerini anlayabilecekler. Çıkan uyuşmazlıklarda, sorunun çözümü bir yana taraflar kendisini ifade edememenin, düşüncelerini anlatamamanın huzursuzluğunu yaşar. Yargıda sorun çözülse bile tarafların içinde kırık, incinmiş duygular, uzun vadeli huzuru engelleyebilir. Bu nedenlerle toplumsal barışın oluşturulması adına arabuluculuk büyük önem taşıyor. Aslında buda bizim toplumsal yapımızda vardır. Her işten veya çıkan bir uyuşmazlıktan sonra barışma aşamasında taraflar birbirlerinden helallik isteme geleneği bunun yansımasıdır.

Sorunların çözülememesinin nedenlerinin başında, insanların dinlemeyi ve iletişimi becerememesi yatar.   Dinleme esnasında bazıları o kadar yoğunlaşır ki, konuşmadan kopar. Onları dinlediklerinden koparan ise en başta kendi düşünceleridir. Buna bazıları “350’inci yola giriş” der. Çünkü insan zihni dakikada ortalama 500 sözcük işleyebilir, ancak biz dakikada ortalama 150 sözcük dinleriz, arada 350 sözcüklük bir fark vardır. Dinleyiciler “kulaklarını kapadıklarında” muhtemelen 350’inci yola girerler. Diyelim ki uzun, sıkıcı bir toplantıdasınız, bir yandan masanızda bıraktığımız acil çözüm bekleyen zor bir meseleyi düşünüyor, bir yandan dinliyorsanız, daha doğrusu yarım kulak veriyorsanız, 350’inci yola girmişsiniz demektir. Ernest Hemingway “Dinlemeyi severim. Dikkatle dinleyerek çok şey öğrendim. Çoğu insan asla dinlemez.” der. Arabulucunun görevi tamda bu noktada başlıyor. Tarafların birbirini duymalarını, dinlemeleri ve anlamalarını sağlamayı, bu anlamda da taraflar arasında kopan iletişimi tekrar oluşturmayı amaçlar. Böylece uyuşmazlığın çözülmesinin yanında taraflar, kendilerini, yaşadıkları duyguları, üzüntülerini ifade edebilecek, içinde olumsuz bir duygu bırakmadan çözüme ulaşabilecektir.

                        Mahkemeler, artan dosya sayısı nedeniyle, yoğun bir yükün altında çalışmak durumunda kalmaktadır. Buda hakkaniyetin sağlanmasında aksaklıklara neden olabilmektedir.

                        Arabulucuya başvuran taraflar, anlaşması halinde süreç nasıl işleyecek?

                        Taraflar, arabulucu nezdine yaptığı görüşmelerde uyuşmazlığı çözerlerse, bu tarafların iradeleri ile oluşacak metin tutanağa geçirilecektir. Düzenlenecek bir anlaşma taraflar ve arabulucu tarafından imzalanacaktır. Arabulucu bu tutanağı bir ay içerisinde Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’ne bu tutanağı gönderecektir.

                        Taraflar yargıya başvurmuş olsaydı, mahkemenin verdiği kararı ilam niteliğinde olduğu için her yerde kullanabilecektir?Arabulucu vasıtasıyla düzenlenen ve imzalanan bu anlaşmayı nasıl kullanacaktır? Mahkeme kararı olmadan, düzenlenen bir anlaşma ile hakkını koruyabilir mi?

                        Kanunun 18.maddesi uyarınca taraflar anlaşma metnini görevli ve yetkili mahkemeye sunarak icra edilebilirlik şerhi verilmesini talep edebilir. İlgili mahkeme sadece evrak üzerinde (çekişmesiz yargı ile) anlaşmaya icra edilebilirlik şerhi verir. Bu aşamadan sonra bu tutanak ve anlaşma tarafların elinde ilam niteliğinde bir belge haline gelir.

                        Bu sadece Türkiye’ye özgü bir uygulama değildir. Amerika başta olmak üzere Avrupa’da pek çok ülkede başarıyla uygulanmakta ve mahkemelerin üzerindeki yükü büyük ölçüde almaktadır.

                        Arabuluculuk, uyuşmazlıkların çözülmesinde, toplumumuzun yüzyıllardır uyguladığı yöntemlere yakın bir uygulamayla, sorunların herkesin kazanacağı bir sonuçla çözülmesini sağlayabilecek bir yöntemdir. Sorunların çözülmesi kadar, sosyal ve toplumsal barışın oluşturulmasında da çok büyük bir katkı sağlayacaktır.